Asis­tan­lık yıl­la­rı­mız­da "Bil­gi ve İle­ti­şim Yö­ne­ti­mi (In­for­ma­ti­on and Com­mu­ni­ca­ti­on Ma­na­ge­ment)" ko­nu­lu bir kur­sa ka­tı­la­rak dört haf­ta kal­mış v o za­man ya­kın­dan ta­nı­mış­tım ka­dim Ha­lep'i. Ha­lep Su­ri­ye'nin Şam'dan son­ra ikin­ci bü­yük ken­ti ve o yıl­lar­da Ha­tay'dan bir sa­at ka­dar sü­ren bir oto­büs yol­cu­lu­ğuy­la Ha­lep'e ulaş­mak müm­kün­dü ve yol­cu­lu­ğu­muz o ka­dar sür­müş­tü. Gün­lük ha­yat­ta bel­ki ka­nık­san­dı­ğı için pek fark edil­me­se de, dı­şar­dan ba­kan bir göz ta­ra­fın­dan de­ğer­len­di­ril­di­ğin­de ilk ile­ti­şim anın­da ge­nel ola­rak in­san­lar­da bir çe­kin­gen­lik, te­dir­gin­lik ol­du­ğu iz­le­ni­yor­du. Ha­fız Esed dev­let baş­ka­nıy­dı ve her yer­de ol­du­ğu gi­bi, oto­mo­bil­le­rin ar­ka ve yan cam­la­rın­da bi­le pos­ter­le­ri yer alı­yor­du. Hat­ta Su­ri­ye'de kur­si­yer­le­re dik­kat edil­me­si ge­re­ken­ler an­la­tı­lır­ken 3- 5 ki­şi bir ara­da ge­zer ve top­la­nır­sa­nız em­ni­yet gö­rev­li­le­ri he­men mü­da­ha­le eder, dö­vi­zi ban­ka­dan baş­ka yer­de boz­du­rur­sa­nız ya­ka­la­nır­sı­nız, ce­za ke­si­lir gi­bi sü­rek­li kon­trol al­tın­da olun­du­ğu­nu his­set­ti­ren uya­rı­lar­da bu­lu­nu­lu­yor­du… Bir ko­nu da­ha var­dı ki sor­ma­yın; Su­ri­ye ha­ri­ta­la­rın­da Ha­tay ili­miz, Su­ri­ye sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de gös­te­ri­li­yor­du. Ta­bi ki bu du­rum; her iki ül­ke­nin de sı­nır­la­rı ulus­la­ra­ra­sı ant­laş­ma­lar­la be­lir­len­miş ol­ma­sı­na rağ­men, kom­şu (dost ve kar­deş) bir ül­ke­den bek­le­ne­me­ye­cek bir key­fi­yet, ir­ras­yo­nel bir id­di­ay­dı. Da­ha açık söy­le­mek ge­re­kir­se bu tu­tum Su­ri­ye'nin Tür­ki­ye'ye kar­şı hiç­te dost­ça ol­ma­yan, hat­ta düş­man­ca ba­kı­şı­nı yan­sıt­mak­tay­dı.
 

Sa­vaş bi­li­mi ko­var!
2011 yı­lın­da ya­ni Su­ri­ye iç sa­va­şı ön­ce­si ve­ri­le­re gö­re yak­la­şık 5 mil­yon­luk nü­fu­suy­la Ha­lep ül­ke­nin en bü­yük ikin­ci ken­ti du­ru­mun­da­dır.  1946 yı­lın­da ku­ru­lan Ha­lep Üni­ver­si­te­si ise Şam Üni­ver­si­te­si'nden son­ra Su­ri­ye'nin ikin­ci en bü­yük üni­ver­si­te­si­dir ve 7'si İd­lib'te ol­mak üze­re top­lam 25 fa­kül­te ve 10 yük­se­ko­ku­lun­da 60 bin öğ­ren­ci ve iki bi­nin üze­rin­de aka­de­mik ça­lı­şa­nı bu­lu­nu­yor­du. Ta­bii ate­şin Ha­lep'i ku­şat­ma­sıy­la bir­lik­te aka­de­mik ha­yat da sek­te­ye uğ­ra­dı. Ma­yıs 2012 ta­ri­hin­de si­lah­lı grup­la­rın üni­ver­si­te­de­ki ba­zı yurt­la­rı ate­şe ver­me­si ve gü­ven­lik güç­le­riy­le ça­tış­ma­sı ne­ti­ce­sin­de Ha­lep Üni­ver­si­te­sin­de ders­le­re ge­çi­ci ola­rak ara ve­ril­di. Son­ra 15 Tem­muz 2013 ta­ri­hin­de Üni­ver­si­te bom­ba­lan­dı ve 80 den faz­la in­san ha­ya­tı­nı kay­bet­ti. Ha­len ide­al şart­lar­da bir eği­tim-öğ­re­tim söz ko­nu­su de­ğil ve ba­zı fa­kül­te­ler­de eği­tim açık ha­va­da ve­ril­me­ye ça­lı­şıl­dı­ğı bi­li­ni­yor. Ya­ni du­rum aka­de­mik ça­lış­ma­lar ba­kı­mın­dan va­him, sa­vaş bi­li­mi kov­muş ve şart­lar üni­ver­si­te eği­ti­mi al­mak ve ver­mek için son de­re­ce olum­suz…
Ta­bii Ha­lep'te bi­lim ya­pan baş­ka ku­rum­lar da var­dı ve bi­lim ku­ru­luş­la­rın­dan bi­ri­si olan ICAR­DA'nın mer­ke­zi yö­ne­tim ofi­si Ha­lep'te bu­lu­nu­yor­du. Bu­ra­da ulus­la­ra­ra­sı bir ku­ru­luş ol­ma­sı ne­de­niy­le ol­ma­lı ki; Su­ri­ye­li bir yö­ne­ti­ci­ye rast­la­dı­ğı­mı ha­tır­la­mı­yo­rum. An­cak As­ya'dan, Uzak Do­ğu­dan, Av­ru­pa'dan araş­tır­ma­cı­lar bu­lu­nu­yor­du. 
Ku­rak Alan­lar­da Ulus­la­ra­ra­sı Ta­rım­sal Araş­tır­ma­lar Mer­ke­zi (The In­ter­na­ti­onal Cen­ter for Ag­ri­cul­tu­ral Re­se­arch in the Dry Are­as) olan ICAR­DA kar ama­cı güt­me­yen bir araş­tır­ma ge­liş­tir­me ku­ru­lu­şu ola­rak 1977 yı­lın­dan be­ri Ku­zey Af­ri­ka ül­ke­le­rin­den Fas'tan Gü­ney As­ya'da­ki Bang­la­deş'e ka­dar dün­ya­nın ku­ru ta­rım böl­ge­le­rin­de el­li ka­dar ül­ke­de araş­tır­ma ge­liş­tir­me prog­ram­la­rı ge­liş­ti­ri­yor. 
O gün­ler­de al­dı­ğı­mız bil­gi­le­re gö­re ICAR­DA Tür­ki­ye'de ku­rul­mak is­ten­miş an­cak o dö­nem­de­ki hü­kü­met­ler olum­lu bak­ma­mış, bu ne­den­le Su­ri­ye'de ku­rul­muş­tu. Bu­gün ise mer­ke­zi Ha­lep'te bu­lu­nan söz ko­nu­su araş­tır­ma ens­ti­tü­sü Su­ri­ye'de­ki ka­rı­şık­lık­lar ve sa­vaş or­ta­mı ne­de­niy­le  hız­la Bey­rut(Lüb­nan)a ta­şın­mış bu­lu­nu­yor. 
Bu du­rum sa­va­şın bi­lim­le bir­lik­te ya­şa­ya­ma­ya­ca­ğı­nı, bir ara­da ola­ma­ya­ca­ğı­nı gör­mek ba­kı­mın­dan önem­li ve ke­sin­lik­le söy­le­ne­bi­lir ki; sa­vaş ve ka­os bi­li­mi ko­vu­yor.
Ay­rı­ca ka­os sa­de­ce bi­li­mi de kov­mu­yor, ül­ke­de ya­şa­yan­la­rın gü­ven­siz bir or­tam­da ha­yat sür­me­si­ne, sos­yo-eko­no­mik  ba­kım­dan çö­kün­tü için­de ol­ma­sı­na yol açı­yor. Bu­gün ne ya­zık ki Su­ri­ye­li­ler bu ka­os çem­be­ri­nin için­de kal­mış­lar­dır ve acı çek­me­ye de­vam et­mek­te­dir­ler. Bu du­rum gös­te­ri­yor ki; is­tik­rar yok­sa hiç bir şey yok! Ba­zı­la­rı an­la­mak is­te­me­se­ler de bu böy­le ve aka­de­mik v sos­yo-eko­no­mik ve­ri­ler bu yar­gı­yı des­tek­li­yor... 

 

Dok­san­lar­da Ha­lep!
Dok­san­lı yıl­la­rın ilk ya­rı­sın­da Ha­lep so­kak­la­rın­da ço­cuk­lar Tür­ki­ye den ol­du­ğu­nu­zu an­la­yın­ca abi, am­ca di­ye ses­le­ni­yor­lar, ye­tiş­kin­ler­se se­lam alıp se­lam ve­ri­yor, yüz­le­rin­de bir gü­lüm­se­me be­li­ri­yor ve Türk­çe bir şey­ler an­lat­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar­dı.
He­le bir de ta­ri­hi Ha­lep Çar­şı­sı'na git­miş­se­niz Türk­çe ko­nu­şan hem de İs­tan­bul Türk­çe­si ile ko­nu­şan çok sa­yı­da es­naf­lar­la kar­şı­laş­ma­ma­nız müm­kün de­ğil­di. "Tür­ki­ye'den gel­dim" de­yin­ce (bir­kaç yıl ön­ce Ku­düs'te de kar­şı­laş­tı­ğı­mız gi­bi) in­san­la­rın göz­le­ri par­lı­yor, si­ze sa­rı­lı­yor, söz­le­rin­den ve mi­mik­le­rin­den si­zi Ha­lep'te gör­mek­ten mut­lu ol­duk­la­rı an­la­şı­lı­yor­du.
Ha­lep ma­ğa­za­la­rın­da Türk teks­til ürün­le­ri fark­lı raf­lar­da yer alı­yor, hat­ta ka­li­te­li ürün is­te­di­ği­niz­de eti­ke­ti de gös­te­ri­le­rek; bun­lar "Tür­ki­ye'den, ka­li­te­li ürün­ler" di­ye su­nu­lu­yor­du. Ya­ni bu­gün­ler­de içer­de çok­ça kul­la­nı­lan "Yer­li ma­lı­nın ya­ni Türk Ma­lı'nın ima­jı bu coğ­raf­ya­da yük­sek­ti. Ta­bii ta­ri­hi Ha­lep Çar­şı­sı Os­man­lı Dö­ne­min­de in­şa edi­len Or­ta­do­ğu'nun en es­ki ve yak­la­şık 6 bin dük­ka­nıy­la dün­ya­nın sa­yı­lı ka­pa­lı çar­şı­la­rın­dan­dı ve alış­ve­ri­şin kal­bi­nin at­tı­ğı mer­kez du­ru­mun­day­dı.  
Öy­le ki; ta­rihî Ha­lep çar­şı­sı Unes­co'nun dün­ya kül­tür mi­ra­sı lis­te­si­ne gir­miş­ti ve kay­da de­ğer gü­zel­lik­tey­di. Bir­bi­ri­ni ta­kip eden han­lar­dan olu­şan bu muh­te­şem eser ka­dim Os­man­lı ge­le­ne­ği­nin ve mi­ma­ri­si­nin dün­ya dur­duk­ça ya­şa­sın di­ye Ha­lep'e he­di­ye­siy­di. 
Ha­lep'te bu­lun­du­ğu­muz dö­nem­de Ken­te kim­lik ka­zan­dı­ran Os­man­lı eser­le­ri­ni sev­gi ve say­gıy­la se­lam­la­dık. Ti­ca­re­tin kal­bi­nin at­tı­ğı Ha­lep Çar­şı­sı­nı çe­şit­li de­fa­lar zi­ya­ret et­tik. Ba­kır­cı­lar, an­ti­ka dükkânla­rı, ah­şap iş­le­me ürün­le­ri, ma­ni­fa­tu­ra­la­rıy­la ta­ri­hi bu­gü­ne ge­ti­ri­yor ve atı­lan her adım­da, zi­ya­ret edi­len her dük­kan­da Os­man­lı­nın var­lı­ğı his­se­di­li­yor­du. 
Ya­zık ki Ha­lep'te çı­ka­rı­lan iç sa­vaş­la nü­fu­su 350 bin­le­re ge­ri­le­yen Ha­lep'te bu bü­yük eser ile bir­lik­te iki­si Mi­mar Si­nan ese­ri ol­mak üze­re 22 Os­man­lı ese­ri de yok edil­di. Bun­lar­dan 1546 yı­lın­da Ka­nu­ni Sul­tan Sü­ley­man dö­ne­min­de Ha­lep Va­li­si Hüs­rev Pa­şa ta­ra­fın­dan Mi­mar Si­nan'a in­şa et­ti­ri­len Hüs­re­vi­ye Kül­li­ye­si de 2013 yı­lı son­la­rın­da te­mel­le­ri­ne di­na­mit ko­nu­la­rak or­ta­dan kal­dı­rıl­dı. Bir ba­kı­ma Ha­lep'te sa­vaş; ka­dim Os­man­lı vi­la­ye­ti Ha­lep'ten Os­man­lı iz­le­ri­nin si­lin­me­si­ne or­tam ha­zır­la­dı ve ken­tin tü­müy­le ta­ri­hi bel­le­ği­ni de yok et­ti…

 

Bur­sa'da bir Ha­lep­li! 
Ge­çen yıl ma­yıs 2017 ta­ri­hin­de Bur­sa'da bir kon­gre­ye ka­tıl­mış­tım. Ulu Ca­mi­nin he­men önün­de­ki kal­dı­rım­da bir şey­ler sa­tan bir ço­cuk ses­len­di: - Am­ca, men­dil var! Gay­ri ih­ti­ya­ri ne­re­den­sin? di­ye sor­dum. Te­va­fuk o ya; Ha­lep'ten, de­di... 
Bir­den ka­dim Os­man­lı ken­ti Ha­lep'te 24 yıl ön­ce Am­ca di­ye ses­le­nen ço­cuk­la­rı ha­tır­la­dım ve 25 yıl son­ra sa­vaş­tan ka­ça­rak Tür­ki­ye'ye sı­ğın­mış ve Os­man­lı'nın baş­ken­ti Bur­sa'da men­dil sa­tan bu ço­cuk­ta Ha­lep'te­ki o ço­cu­ğu gör­düm. Evet; bu­gün bel­ki nü­fus cüz­dan­la­rın­da in­san­la­rın ül­ke­le­ri fark­lı isim­len­dir­me­ler­le ya­zı­lı­yor­du. An­cak yüz­yıl ön­ce, na­sıl İs­tan­bul ile Mu­sul ay­nı dev­le­tin iki kim­lik­li şeh­riy­se yi­ne Ha­lep'le Bur­sa da ay­nı dev­le­tin iki ka­dim şeh­riy­di. Kı­sa­ca coğ­raf­ya Os­man­lı'ydı ve Os­man­lı ze­mi­ni Tür­ki­ye'ye bı­rak­sa da, yüz yıl son­ra Os­man­lı ha­la ha­yat­tay­dı ve bu du­rum çi­zi­len sı­nır­la­rın su­ni ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor­du. 

 

Alt­mış­lar­dan Bu­gü­ne Ha­lep!
Söz ko­nu­su ta­ri­hi bağ­la­rın de­rin­li­ği­ni üze­rin­de dü­şün­ce oluş­tur­mak için biz­den 28 yıl ön­ce (1966) Ha­lep'i zi­ya­ret eden bü­yük ta­rih­çi Prof.Dr. İl­ber Or­tay­lı'nın sap­ta­ma­la­rı­na bak­mak önem ta­şı­yor. Or­tay­lı "Ha­lep'in yü­zü­ne na­sıl ba­ka­ca­ğız?" baş­lık­lı ya­zı­sın­da: "Me­zo­po­tam­ya'nın bü­yük Os­man­lı şeh­ri An­tep'in ve Ur­fa'nın bi­le bağ­lı ol­du­ğu bir mer­kez olan Su­ri­ye'nin Türk­men­ler­le do­lu olan böl­ge­si HA­LEP, Sul­tan Alp Ars­lan'ın Ma­laz­girt'ten de ön­ce­ki ilk fet­hin­den be­ri bi­zim­le iç içe olan bir yer­di. Dün­ya­da Ha­lep ka­dar uyum­lu ve koz­mo­po­lit bir şe­hir az bu­lu­nur­du. Ör­ne­ğin Nu­red­din-i Zen­gi'nin ko­mu­ta­sın­da­ki Ha­lep Ka­le­si bir mü­hen­dis­lik ve gü­zel­lik tim­sa­li­dir. Bu ka­dar gü­zel ka­le hiç­bir yer­de yok­tur. Ama Ha­lep bu­gün sa­de­ce eser­le­riy­le de­ğil, çi­le­keş hal­kıy­la da in­san­lık için bir yüz ka­ra­sı­na dö­nüş­tü... Ha­lep po­li­ti­ka­mı­za na­sıl baş­la­dık, na­sıl de­vam edi­yo­ruz bi­le­mi­yo­rum. Za­ten Su­ri­ye'nin Türk­men­ler­le do­lu olan bu böl­ge­si­ne na­sıl yak­laş­tık ve ne ya­pa­bi­li­riz, bu­nun tar­tış­ma­sı bu­ra­da ya­pı­la­maz. Ama hak­kın­da mu­hak­kak ko­nuş­ma­lı­yız… 
 Ha­lep hiç­bir Türk dev­ri­ne düş­man de­ğil­di. Ka­nu­ni Sü­ley­man Han'ı da, Sul­tan Ab­dül­ha­mid'i de ay­nı ha­yır­hah­lık­la anı­yor­lar­dı ve şüp­he­siz Ci­han Har­bi'nin so­nun­da son ko­mu­tan ola­rak Mus­ta­fa Ke­mal Pa­şa'yı da gör­müş­tü…
Ha­lep, 1966'da be­nim Os­man­lı­lı­ğı keş­fet­ti­ğim yer­di. İd­di­asız ama muh­te­şem... Sa­de ama çok çar­pı­cı gü­zel... Çar­şı­da­ki ikin­ci sı­nıf bir lo­kan­ta­ya gir­di­ği­niz za­man bi­le ade­ta bir tö­ren­le kar­şı­la­nıp uğur­la­nır­dı­nız. Biz­de kay­bol­ma­ya baş­la­yan, baş­ka yer­ler­de gö­rül­me­yen mut­fak sa­nat­la­rı ora­day­dı. El sa­nat­la­rı kay­bet­tik­le­ri­mi­zin ak­si­ne di­ren­mek­te de­vam edi­yor­du.  Ta­şın ve ki­re­cin ya­rat­tı­ğı çar­şı­nın için­de çok de­ği­şik li­san­lar ko­nu­şu­lur­du, hal ve ta­vır­la­rıy­la ay­rı bir me­de­ni­ye­ti tem­sil eden­le­ri gö­rür­dü­nüz…
İler­le­yen yıl­lar­da ve ta­nı­dı­ğım de­ği­şik grup­lar­da baş­ka zen­gin­lik­ler de gör­düm. Ta 5 bin yıl­lık Eb­la ka­zı­la­rın­dan be­ri Ha­lep'in me­de­ni­ye­ti her yer­de ge­zi­yor­du. Os­man­lı'nın hiç­bir li­ma­nı ve baş­ken­tin­de Jorj An­takî ve di­ğer Hı­ris­ti­yan Arap eş­ra­fı gi­bi ra­hat ve bi­ri­kim­li­le­ri gör­me­dim. Ha­lep hiç ge­ri­le­me­miş. Ya­vuz Se­lim'in fet­het­ti­ği­ni, Muh­te­şem Sü­ley­man ge­liş­tir­miş, 18'in­ci, 19'un­cu asır­da da ge­liş­miş. Ha­lep­li­ler han­gi din­den ve dil­den olur­sa ol­sun ki­bar ve mi­sa­fir­per­ver­di. Ne Ha­lep'in Er­me­ni'sin­de ör­tü­lü bir kır­gın­lık, ne de Arap'ta bir ra­kip ta­vır var­dı." . 

 

Tür­ki­ye'nin ne işi var Ha­lep'te?
Bu ka­dar de­rin bağ­lar­la iç içe geç­miş ve ay­nı ge­le­nek­ten ge­len ve ay­nı kül­tür­den bes­le­nen in­san­la­rın oluş­tur­du­ğu sö­ze ko­nu bu yer­le­şim alan­la­rın­da ya­şa­yan­lar; bin yıl­dan faz­la bir sü­re­den be­ri Sel­çuk­lu ve Os­man­lı me­de­ni­ye­ti­nin ışı­ğıy­la ay­dın­lan­mış, ba­rış ve kar­deş­lik için­de ya­şa­mış­lar­dır. İş­te bu ışı­ğın ulaş­tı­ğı her yer, Tür­ki­ye'ye yü­zü­nü çe­vir­miş her in­san top­lu­lu­ğu­nun bu­lun­du­ğu her nok­ta; bü­yük bir  gö­nül coğ­raf­ya­sı­nı ifa­de edi­yor. Öy­le ki; bu ger­çek­lik söz ko­nu­su gö­nül coğ­raf­ya­sı­na ko­nu yer­ler­de bu­lun­du­ğu­nuz­da, so­kak­la­rın­da do­laş­tı­ğı­nız­da, in­san­la­rıy­la se­lam­laş­tı­ğı­nız­da en et­ki­li bi­çi­miy­le si­zi sa­rıp sar­ma­lı­yor. Ta­bii böy­le olun­ca; "Tür­ki­ye,Su­ri­ye­li­le­ri (kar­deş­le­ri­ni) ka­bul et­me­sin! Ne işi var Su­ri­ye­li­le­rin Tür­ki­ye'de ve­ya Tür­ki­ye'nin ne işi var Ha­lep'te? di­yen­le­re en ha­fif de­yim­le "aşk ol­sun" de­mek ge­re­ki­yor ve baş­ka bir sö­ze de ge­rek kal­mı­yor. 
Böl­ge­de bu­gün ya­şa­nan acı­la­rın bu coğ­raf­ya­nın kuş­ku­suz en bü­yük ke­de­ri ol­du­ğu­nun far­kın­da ola­rak, an­cak ke­sin­lik­le "ka­de­ri ol­ma­dı­ğı­na" ina­na­rak ça­lış­mak ge­re­ki­yor. Ta­bii inan­cı­mız odur ki; Tür­ki­ye'nin me­de­ni­yet an­la­yı­şı ve ta­ri­hi so­rum­lu­lu­ğu ge­re­ği şe­kil­le­nen in­sa­ni du­ru­şuy­la bu acı­lar ge­ri­de ka­la­cak ve gö­nül coğ­raf­ya­sın­da­ki in­san­lar yi­ne ye­ni­den re­fah için­de ya­şa­ya­cak­lar… 
Ya­zı­mı­zı  "Ne işi­miz var Ha­lep'te ve ne işi var Ha­lep­li­le­rin Tür­ki­ye'de?" di­yen­le­re bel­ki de bir öze­leş­ti­ri şan­sı da ta­nı­ya­rak ge­le­ce­ğe yö­ne­lik ya­pı­la­cak­lar­la il­gi­li ola­rak yi­ne gö­nül coğ­raf­ya­sın­da­ki denk­lem­le­re mü­hen­dis ba­kı­şıy­la açık­la­ma ge­ti­ren Prof.Dr. Or­tay­lı'nın il­gi yer alan ifa­de­ler­le ta­mam­la­ya­lım. "İn­san­lar ora­ya(Ha­lep'e) na­sıl dö­ne­cek­ler ve biz Ha­lep'in yü­zü­ne na­sıl ba­ka­ca­ğız? Ka­le­nin di­bin­de­ki Mem­luk ca­mi ve ha­mam­la­rı­nı, Os­man­lı'nın bü­yük çar­şı­sı­nı, Mev­le­vi Dergâhı'nı kim bi­lir ne za­man res­to­re ede­bi­le­ce­ğiz? Onu(Ha­lep'i) tah­rip eden, utan­maz­ca kat­le­den bar­bar­la­ra kar­şı "Ne ya­pa­bil­dik" di­ye sor­ma­lı­yız."

 

Kay­nak­lar:
Eda­ra­bia, 2018. Alep­po Uni­ver­sity, https://www.eda­ra­bia.com/3300/uni­ver­sity-of-alep­po/ (eri­şim:30.09.2018).
Icar­da, 1994. Anu­ual Re­port. "In­for­ma­ti­on Ma­na­ge­ment Co­ur­se" ICAR­DA 1994, in Alep­po Syria.
Or­tay­lı, İl­ber, 2018. Ha­lep'in yü­zü­ne na­sıl ba­ka­ca­ğız?, Hür­ri­yet Ga­ze­te­si Kö­şe Ya­zı­sı. http://www.hur­ri­yet.com.tr/ya­zar­lar/il­ber-or­tay­li/ha­le­pin-yu­zu­ne-na­sil-ba­ka­ca­giz-40310048, (eri­şim:30.09.2018).
T24, 2018, 2018. Os­man­lı'nın 22, Mi­mar Si­nan'ın 2 ese­ri Ha­lep'te yer­le bir ol­du! t24.com.tr/ha­ber/os­man­li­nin-22-mi­mar-si­na­nin-2-ese­ri-ha­lep­te-yer­le-bir-ol­du,375880 So­uq El Me­di­ne, (eri­şim:30.09.2018).
YDH, 2012.Ha­lep üni­ver­si­te­si ta­til edil­di. www.ydh.com.tr/HD10147_ha­lep-uni­ver­si­te­si-ta­til-edil­di.html, (eri­şim:30.09.2018).