Son sınıfta felsefe grubu derslerimize müdürümüz Halis Ayhan Bey geliyordu. Felsefe, sosyoloji ve Mantık derslerinde Nurettin Topçu'nun yazmış olduğu kitapları okutuyordu. İslam felsefesinde İsmet Şimşek'in kitabını okuturken Din sosyolojisinde de not tutturuyordu. Yeni öğretmen ve yeni müdür olmasına rağmen yirmi yıllık tecrübeli öğretmen gibiydi. Dersine, konusuna ve sınıfa hakimdi. Her konuyla ilgili kitapla gelirdi. Önce konuyu anlatır, sonra elindeki kitabı tanıtırdı.
Aristo, Sokrat, Eflatun, Descartes'i ondan dinledik. Descartes'in "Metod Üzerine Düşünceler" adlı kitabını ve Ali Fuat Başgil'in "Gençlerle Başbaşa" ve "Din ve Laiklik" adlı eserlerini o tanıttı. "Sokrat'ın Müdafaası" adlı eseri ilk defa onun elinde gördük. İslam Felsefecisi olarak İbni Sina'yı, İbni Rüşt'ü ve Farabi'yi, bir sosyolog olarak İbni Haldun'u ve Mukaddimesi'ni o anlattı bize. Sosyoloji derslerinde ekonomik doktrinleri, sosyalizm ve kapitalizmi o anlattı bize. Demokrasi ve laikliği ondan öğrendik. Descartes'in septisizmine karşı Gazzali'nin Metodik Septisizm'ini sadece ondan duyduk. Hilmi Ziya Ülken'i, İsmail Fenni Ertuğrul'u ondan işittik. 
İslam dünyasının uyanması gerektiğini, bunu da bu neslin başarabileceğini anlatıyordu. Batı da oryantalistlerin ve misyonerlerin İslamı yıkabilmek için nasıl alıştıklarını naklediyordu. Onlara cevap olarak Abdülaziz Çavış'ın yazdığı ve Mehmet Akif Ersoy'un tercüme ettiği "Anglikan Kilisesine Cevap" adlı eserden bölümler okuyordu. Muhammed İkbal'in "Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü" adlı eserini tanıtıyordu.
Bizelere okul kütüphanesinde bulunan Doğu ve Batı klasiklerini okumamızı tavsiye ediyordu. Victor Hügo'nun "Sefiller" adlı eserini ibretle okuyun diyordu. Bernard Russel'i, Prens Bismark'ı ve Geothe'yi tanıyın ve onların Hz. Peygamber hayranlığını görün diyordu.
Günümüz yazarlarından Necip Fazıl, Cemil Meriç, Remzi Oğuz Arık, Eşref Edip, Osman Yüksel Serdengeçti, Nurettin Topçu, Mümtaz Turhan'dan söz ediyordu. Ta altmışlı yıllarda bunları okumamız gerektiğini söylüyor, ufkumuzu açıyordu.
Tedrisat binası tamamlanınca çatı katına bir konferans salonu yaptırmıştı. Orada hemen her hafta bir sınıf gecesi yapılıyordu. Şehrin her tarafından yüzlerce seyirci geliyordu. İlgi yoğundu. Dışarıdan önemli şahıslar çağrılıp konferanslar verdiriliyordu. Hatta öğrencilerinde konferans vermeleri teşvik edilirdi. İlk konferansı Mustafa Bayburtlu vermişti. Ben de "Hz. İsa ve Misyoner Faaliyetleri" konulu bir konferans vermiştim.
Halis Ayhan Hocamız, derslerde kızlarımızın da okuması, din eğitiminden geçmesi gerekir diyordu. Ertesi yıl için böyle bir hazırlığın olduğunu anlatıyordu. Şimdiki Hıdırlık Kur'an Kursu binasında bir-iki sınıfla başlamalarını planlıyordu. Sonra duyduk ki planı gerçekleşmiş ama yine sorunlar çıkmış. Kız öğrencilerin diğer okullardaki kızlarla birlikte 19 Mayıs törenlerine katılmaları konusunda Vilayet ve Milli Eğitim Müdürlüğü'nden gelen baskıları direnince tayininin çıkartılması yoluna gidilmiş.