Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ku­ru­lu­şun­dan 23 yıl son­ra çok par­ti­li ha­ya­ta geç­ti. İlk dö­nem­de or­ta­ya ko­nu­lan mua­sır me­de­ni­ye­te ulaş­mak ül­kü­sü dün­den bu­gü­ne top­lu­mu sa­rıp sar­ma­la­dı. La­kin bü­yük öl­çü­de çok par­ti­li dö­ne­me ba­kıl­dı­ğın­da aşa­ğı yu­ka­rı dört dö­nem dı­şın­da mua­sır me­de­ni­ye­te ulaş­mak için gös­te­ri­len ça­ba­lar kür­sü­ler­de­ki söy­lem­le­rin öte­si­ne geç­me­di.  Bu dö­nem­ler­de ik­ti­dar sa­hip­le­ri hal­kın viz­yo­nu, fe­ra­se­ti ve ir­fa­nıy­la bu­luş­mak­ta zor­lan­dı. Ba­şa­rı­sız koa­lis­yon­lar ça­tış­ma­yı, ça­tış­ma ka­osu, ka­os ise al­tın de­ğe­rin­de za­ma­nın, yıl­la­rın kay­bol­ma­sı­na ne­den ol­du.
Alt­mış­lar­da plan­lı kal­kın­ma dö­ne­mi baş­la­dı, la­kin 5'er yıl­lık kı­sa dö­nem­li plan­lar ya­pıl­sa da bir tür­lü bek­le­nen mua­sır me­de­ni­yet he­de­fi­ne ula­şı­la­ma­dı, hal­kın his­si­ya­tı­na ve bek­len­ti­le­ri­ne yö­ne­ten­ler tam ola­rak ce­vap ve­re­me­di.
Pen­ce­re far­kı!

Evet Mil­let faz­la­sı­nı is­ti­yor, fa­kat seç­tik­le­ri yö­ne­ti­ci­ler bu­na ce­vap ve­re­mi­yor­du. Çün­kü ik­ti­da­ra gel­me­le­riy­le git­me­le­ri bir olu­yor­du. Oy­sa ki; yük­sek ve ka­dim bir me­de­ni­ye­tin va­ri­si olan in­sa­nı­mız bu kı­sır dön­gü­den bu­nal­mış ge­le­ce­ğe yö­ne­lik yük­sek he­def­ler bek­li­yor­du.
Si­ya­set ve si­ya­se­tin ak­tör­le­ri ge­nel ola­rak Mil­le­tin bu bek­len­ti­si­ni ve ta­le­bi­ni bir tür­lü an­la­ma­dı, an­la­ya­ma­dı, an­la­yan­lar ol­sa da  tam ola­rak kar­şı­lı­ğı­nı ve­re­me­di. 
Bu­na kar­şın bu ya­pı ken­di­ne öz­gü hal­kı hor gö­ren, git­ti­ği yer­de, köy­de ve­ya kent­te hal­kın ta­lep­le­ri­ni ce­bin­den çı­kar­dı­ğı kib­rit ku­tu­su­na (ya­da kü­çük bir ka­ğı­da) ya­zan ve fa­kat köy çı­kı­şın­da oto­mo­bi­lin ca­mın­dan dı­şa­rı­ya atan, hal­kın oyu'nu alıp, ken­di­ne özel oyun ku­ran, ah­kam ke­sen, halk­la ay­nı pen­ce­re­den bak­tı­ğı al­gı­sı­nı ve­ren fa­kat fark­lı man­za­ra­la­ra ba­kan  bir si­ya­set eli­ti ve  si­ya­set aris­tok­ra­si­si oluş­tur­muş­tu. Ta­bi ki sa­mi­mi­yet­le hiz­met ver­mek ama­cıy­la yo­la çı­kı­lı­yor­du ve bu amaç­la gay­ret gös­te­ri­li­yor­du. An­cak sis­te­min kur­gu­su ve oluş­tu­ru­lan al­go­rit­ma baş­ka bir de­ğe­rin or­ta­ya çık­ma­sı­nı en­gel­li­yor­du. Sis­tem ken­di pen­ce­re­sin­de­ki man­za­ra­yı de­ğiş­tir­mi­yor, hep ay­nı pen­ce­re­den ba­kan­lar ise fark­lı se­çe­nek­le­ri gö­re­mi­yor­lar­dı. Gö­ren­ler ve gör­mek is­te­yen­ler ise ka­pı­sı dı­şa­rı­dan mü­da­ha­le­le­re hep ara­lık olan bu ya­pı­da cay­dı­rı­lı­yor, vaz­geç­mez­se ce­za­lan­dı­rı­lı­yor­du!
Kol­tuk kap­ma­ca!

Koa­lis­yon Türk­çe bir kav­ram ol­ma­ma­sı­na rağ­men an­la­mı çok iyi bi­li­nen ve halk nez­din­de olum­suz­lu­ğu ifa­de eden bir olu­şu­mu ifa­de edi­yor­du.  Öy­le ya koa­lis­yon­lar "kol­tuk kap­ma­ca" mi­sa­li oyu­na dön­müş­tü, so­rum­lu­luk üst­le­nen hü­kü­met­ler yok­tu, bu­nun ye­ri­ne kı­sa sü­re­li so­rum­suz hü­kü­met­ler ku­ru­lu­yor­du. Her şey ya si­yah ya be­yaz­dı, iki renk ara­sı ge­çiş­ler yok sa­yı­lı­yor­du. Uz­la­şıy­la baş­la­sa da koa­lis­yon­lar­da ça­tış­ma ka­çı­nıl­maz­dı. 
Bu sü­re­ci halk uzun yıl­lar tec­rü­be et­miş­ti. Ba­şa­rı­sız koa­lis­yon­lar sos­yal ve eko­no­mik an­lam­da hep ka­os da­yat­mış, da­ha­sı ka­os­lar dar­be­le­ri da­vet et­miş, de­mok­ra­si ise ke­sin­ti­le­re uğ­ra­mış­tı.
Bun­dan ders al­ma­sı ge­re­ken­ler; ge­re­ken der­si al­ma­dı­lar, olan­la­rı gör­me­di­ler, ya­pı­lan­la­rı duy­ma­dı­lar, yet­me­di kür­sü­le­re çı­kıp ko­nuş­tu­lar, ki­tap­çık fır­lat­tı­lar,  ça­tış­ma or­ta­mı­na yol aça­cak şe­kil­de top­lu­mu ate­şin içi­ne sü­rük­le­me­ye, ka­os­la­rı tır­man­dır­ma­ya  de­vam et­ti­ler ve özel­lik­le ge­le­ce­ğin ümi­di genç­le­ri bir­bi­riy­le ça­tış­tı­rıl­dı­lar, en önem­li de­ğer olan za­man ve in­san kay­na­ğı­nın ener­ji­si­ni bo­şa tü­ket­ti­ler.

Mey­da­nın bek­len­ti­si ve med­yan'ın ta­le­bi!
Mey­dan­lar hep do­luy­du! çün­kü halk ümit bek­li­yor, yük­sek he­def gös­te­re­cek ve is­tik­ra­rı sağ­la­ya­cak  an­la­yı­şa yol aç­mak is­ti­yor­du, za­man za­man bu­nu da ya­ka­lı­yor­du la­kin uzun sür­mü­yor­du. Böy­le olun­ca ise; dön­gü hep kı­sır­dı ve dö­nüp do­la­şıp sü­reç kı­rık plak gi­bi hep ay­nı nok­ta­ya ge­li­yor­du. Mey­dan­la­ra çı­kıp ko­nuş­ma­ya baş­la­yan­lar, kol­tuk kap­ma­ca odak­lı ça­lı­şıp kol­tuk­la­ra ya­pı­şıp kol­tuk­la­ra ku­rul­du­lar ve med­yan'ın ya­ni top­lu­mun ta­lep­le­ri­ni gör­mez­den ge­lip hat­ta top­lu­ma ne ve­re­bil­dik­le­ri­ni bi­le dü­şün­me­den kı­sa sü­re­li de ol­sa ik­ti­dar ol­mak için uzun yıl­lar ko­şuş­tu­lar. Kim bi­lir bel­ki de bu di­lim­ler­de hep bir son­ra­ki dar­be­nin şart­la­rı­nı ve na­sıl ko­num­lan­ma­lı­yız ko­nu­su­nu dü­şün­dü­ler. En­di­şe­liy­di­ler, risk al­ma­dı­lar, fark­lı ko­nuş­ma­dı­lar, ben­zer söy­lem­ler uçuş­tu, sta­tü­ko di­li ha­kim­di, ya­şa­sın sta­tü­ko de­yip gün­ler kur­ta­rıl­dı, kal­kın­ma bek­len­ti­le­ri don­du­ru­cu­da kal­dı. Mil­le­tin bek­len­ti­le­ri­ni kar­şı­la­ya­cak yük­sek viz­yon­lu hü­kü­met­ler­se hep bek­le­nen­di…
Net fo­toğ­ra­fı bu­la­nık(flu) gör­mek!
Fo­toğ­raf net­ti! Çok par­ti­li ha­ya­ta ge­çil­dik­ten son­ra­ki 26 hü­kü­me­tin ik­ti­dar ol­ma sü­re­si or­ta­la­ma 1.3 yıl­dı ve  her 1,3 yıl­da bir kol­tuk­lar alt­lar­dan ka­yı­yor­du. Bu­na al­dır­ma­dan otur­du­lar kalk­tı­lar, kalk­tı­lar otur­du­lar. Ken­di­le­ri de­ğil­se de halk bu işe şaş­tı, şaş­tı da ya­pa­cak çok şey de yok­tu, ka­bul­len­di uzun dö­nem­ler… Çok par­ti­li dö­nem son­ra­sı 5 yıl­dan da­ha faz­la ik­ti­dar­da ka­lı­nan sa­de­ce 4 dö­nem var­dı.

Öy­le ya Cum­hu­ri­ye­tin ku­ru­lu­şun­dan çok par­ti­li ha­ya­ta ge­çi­len sü­reç 23 yıl sür­müş­tü. 1946 yı­lın­dan iti­ba­ren ise 50 hü­kü­met ku­rul­muş­tu. Sö­ze ko­nu 4 dö­ne­min or­ta­ma ik­ti­dar­lık sü­re­si ise 8,5 yıl­dı. 10 yıl ik­ti­dar­da ka­lan Ad­nan Men­de­res'i, 6 yıl ile Sü­ley­man De­mi­rel ve yi­ne 6 yıl ile Tur­gut Özal ta­kip et­ti. En uzun sü­re­li ik­ti­dar dö­ne­mi ise is­tik­ra­rın en uzun sü­rey­le ko­run­du­ğu  Re­cep Tay­yip Er­do­ğan dö­ne­mi ol­du. Bu is­tik­rar sü­re­ci top­lu­mun is­tik­ra­ra sa­hip çık­ma­sıy­la yük­sek des­tek ala­rak de­vam edi­yor... 
Söz ko­nu­su uzun sü­re­li 4 ik­ti­dar dö­ne­mi­nin or­tak özel­li­ği tek par­ti ik­ti­da­rı olun­ma­sıy­dı ve onun ge­tir­di­ği is­tik­rar bü­yü­me ve kal­kın­ma ve­ri­le­ri­ni kay­da de­ğer öl­çü­de yük­sel­ti­yor­du. 
Halk  yük­sek re­fah ve id­di­alı bir dev­let is­ti­yor!
Tüm­dö­nem­ler bo­yun­ca hiç de­ğiş­me­ye­cek şe­kil­de halk gün­lük ih­ti­yaç­la­rı­nın kar­şı­lan­ma­sın­dan öte ül­ke­si­nin da­ha yük­se­ğe ya­ni mua­sır me­de­ni­yet se­vi­ye­si­nin üs­tü­ne çık­ma­sı­nı, yük­sek he­def­ler ko­nul­ma­sı­nı is­ti­yor­du. 

Oy­sa­ki  halk ne is­te­di­ği­ni bil­se de, ba­zı ke­sim­ler hal­kın his­si­ya­tı­nı oku­ya­mı­yor, bi­le­rek ve­ya bil­me­den gör­mez­den ge­li­yor, top­lu­mun na­bız atış­la­rı­nı du­ya­mı­yor­du.
Ve 2023, 2053 ve 2071 te­laf­fuz edil­me­ye baş­lan­dı­ğın­da (ka­os ve kı­sa va­de­li he­def­ler dı­şın­da) ilk de­fa halk, yük­sek se­vi­ye­de he­def­ler duy­du ve me­sa­jı ya­ka­la­dı! Ken­di gün­lük ge­çim kay­gı­la­rı ve so­run­la­rı ye­ri­ne yük­sek he­def­le­ri duy­mak­tan, ona sa­rıl­mak­tan mut­luy­du. Mev­cut hü­kü­me­tin bir halk ha­re­ke­ti ola­rak hal­kın nab­zı­nı ya­ka­la­ma­sı ve bu­nun­la bir­lik­te in­san odak­lı sos­yo-eko­no­mik ve gü­ven­lik po­li­ti­ka uy­gu­la­ma­la­rı, ay­rı­ca dış po­li­ti­ka­da­ki ba­şa­rı­lı uy­gu­la­ma­lar AK Par­ti'yi Cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­nin tar­tış­ma­sız is­tik­ra­rın ko­run­du­ğu ve tek ba­şı­na en uzun hü­kü­met ol­ma re­ko­ru­na ulaş­tır­dı. Esa­sen "is­tik­ra­rın sağ­lan­ma­sı, ko­run­ma­sı ve yük­sek he­def­ler­de halk­la bu­luş­mak" ba­şa­rı­da­ki en önem­li fak­tör­dü. 
Bu­na kar­şın ne ya­zık ki; ik­ti­da­rın yük­sek he­def­le­ri­ni halk ya­ka­la­mış­ken, ba­zı mu­ha­lif­ler ül­ke­nin ge­le­ce­ği­ne yö­ne­lik so­rum­lu­luk­la­rı­nı fark ede­me­miş, he­le he­le viz­yon ge­liş­tir­mek gi­bi bir kay­gı­ya ise hiç düş­me­miş­ler­di.

So­nuç iti­ba­riy­le uzun yıl­lar bo­yun­ca ba­şa­rı­sız koa­lis­yon­lar­da yer ala­rak ve dar­be­le­re bo­yun eğe­rek  ik­ti­da­rı­nı sür­dü­ren­le­re inat, halk bu­gün ge­le­ce­ği oku­yan ve mua­sır me­de­ni­ye­te ulaş­ma­yı ga­ye edi­nen bir an­la­yış­la oluş­tur­du­ğu yük­sek viz­yo­nu­na hep ol­du­ğu gi­bi sa­hip çı­kı­yor ve böy­le de­vam et­ti­ği sü­re­ce aziz Mil­le­ti­miz, gö­nül coğ­raf­ya­mız ve in­san­lık hep ka­za­na­cak…