Kendisini Allah (c.c) için çok sevdiğim, bende bir çok güzel hatıraları bulunan, uzun yıllar Merkez Anadolu Lisesinde Öğretmenlik ve bir dönemde Seydim Beldesi Belediye Başkanlığı yapan değerli ağabeyimiz, gönlü ve ruhu güzel insan, SABRİ BENLİ kardeşimizi Salı günü büyük bir kalabalık ile Rahmanı Rahime uğurladık.

Bir insanın öldüğü duyulduğunda ya iyi insandı Allah rahmet eylesin diyerek hayır ve dualarla yâd edilir, veyahutta şerrinden kurtulduk diye lanet okunur. Allah (c.c) ve ahiret gününe inanarak onun iradesine tam teslim olan insanlar için önemli olan, insanın aklını ve iradesini iyi yönde kullanarak güzel ve hayırlı şeyler yapıp gök kubbede hoş bir seda bırakabilmesidir. Dünya hayatında yaptığımız hiçbir şey karşılıksız kalmaz, bunun bilincinde olan bir insan için dünya hayatı geçici bir yer olmaktan çıkarak sonsuz ahiret hayatı için bir hazırlığa dönüşür. Ölüm bu dünya hayatının sona ermesi yeni ve sonsuz bir hayatın başlaması demektir.

Mevlana “Öldüğüm, tabutumu omuzlar üzerinde gördüğün zaman bende bu cihanın derdi var sanma… Bana ağlama yazık, tüh, vah deme. Eğer ben heva ve heveslerimin peşinde koşarak şeytanın tuzağına düşersem vah, yazık’ın sırası o vakittir. Cenazemi gördüğünde ayrılık deme. Mezar cennet kapısının perdesidir. Mezar hapishane gibi görünür ama aslında canın hapisten kurtuluşudur…” “İnsanın asıl vatanı cennettir. İnsan dünyada gurbettedir. Ölünce asıl vatanına kavuşacaktır.” Der ve bu yüzdende ölüm gününü “Şebîaruz” (yaratana kavuşma günü) olarak addeder. Allah (c.c) ın iradesine tam teslim olanlarda, Mevlana da olduğu gibi ölüm bir korku olmaktan çıkarak özlenen ve beklenen bir gün haline dönüşür.  Abese sur. 38-41de “O gün (kıyamet günü) bir takım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir. Yine o gün bir takım yüzlerde keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir.” Buyrulur. Bir Müslüman inançları ile yaşar, idealleri ile hayatını sürdürür. 

Çorum çevre yolunda bulunan sekiz katlı İlim Yayma Cemiyeti erkek öğrenci yurdunun uzun yıllar yönetiminde bulunarak, gerek orada bulunan öğrencilerin manevi doyuma ulaşması için, eğitim faaliyetler alanında, gerekse yapımında büyük emeğimiz vardır. İnşaatın yapımında her şeyi duyarlı hayır sahiplerimizin yardımları ile yaptırdığımız gibi, kullanılan yaklaşık iki yüz metreküp çıvarındaki keresteye de para vermedik. Köylerimizdeki hayır sever vatandaşlarımızın yapmış oldukları yardımlarla inşa edildi. İki tane ekibim vardı. Cuma günleri Ahmet Akçay ve Azmi Gülşen ile bir köye, pazar günüde Süleyman Kıdış ve Ayhan Kılıçaslan ile bir köye giderek ihtiyaçları karşıladık. Birde gittiğimiz köyde o köyden hatırı sayılır birisi olursa yardımlar dahada bereketli oluyordu. Rahmetli Sabri kardeşimize bir günde Seydim’e gideceğiz bizimle gelir ve bizlere yardımcı olabilirmisiniz deyince, ne demek Veyselciğim memnuniyetle dedi ve gününü kararlaştırarak bir hafta sonra gittik. Günü belirledikten sonra Seydim’e giderek hayra yatkın olanları dolaşarak taahhütleri almış, kim hangi bahçesinden kaç kavak verecek listesini yapmış. Tabiki bu organizasyondan dolayı işimizde hem kolay hemde bereketli olmuştu. Ensar Vakfında da Öğrencilere burs ayarlamak için birlikte az çaba harcamadık.

    Seydim de kavakların kesimi esnasında unutamadığımız birde hatıramız oldu. Gündüz arazideki kavakları kestik. Akşam ortalık kararmaya başladığı bir vakitte de köy içerisinde ki kavakları kesiyorduk. Bir tarafı ev, diğer tarafı ise bahçe. Güz ayları olduğu için bağ bozumu yapılarak sebzeler toplanmıştı. Evin üzerine devrilmemesi için uzun bir urgan bağlayarak boş alana doğru çekmelerini istedim. Kavak devrilmeye meyillendigi zamanda, ya sağ veya sol tarafa kaçın, sakın ha kavağın devrildiği istikamete doğru kaçmayın diye de sıkıca tembih ettikten sonra hızar motoru ile kesmeye başladım. Kavak devrildikten sonra bir kadın kavağın altında bir çocuk kaldı dedi. Ortalıkta biraz kararmaya başlamıştı. Koştuk baktık ki ne görelim, kavak dallarının altından bir çocuk değil yüz yirmi kiloluk Azmi Gülşen çıktı. Sen tut tembih etmeme rağmen kavağın devrildiği istikamete doğru kaç. Allahtan ki sadece kavağın dalları ayaklarına gelmiş onlarda bir zarar vermemişti. Sadece gömleği ve pantolonu zarar görmüştü.     

   Bazı insanlar vardır, öldüğünde insanların gönlünde, yüreğinde, dilinde, yaptığı iyilik, güzellik ve hayırlarıyla anılırlar. İnsanın elinden bir şey gelmeyen, çaresiz kaldığı anlardan biri ölümdür. Ölüm karşısında tevekkülden başka yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur.Bazı insanlar vardır ki yaptıkları iş ve icraatlarla kendilerini ölümsüzleştirirler. Ölüm Rahmanı Rahim’e kavuşmadır. Ne zaman, nasıl, nerede, ne şekilde öleceğimizi bilmiyoruz. Rabbimiz namazların sonunda okuduğumuz “Rabbenâ âtina fid’dünyâ haseneten ve fil’âhireti haseneten ve kınâ azâbennâr.” (Bakara 201 Ey Rabbimiz bize dünyada da ahirette de hayırlısını ver ve bizi ateşin azabından koru) diye dua etmemizi istiyor. Rabbimizden; “Ey huzura kavuşmuş insan! Sen Rabbinden razı, Rabbinde senden hoşnut olarak, Rabbine dön. (Seçkin) Kullarımın arasına katıl ve cennetime gir!” (Fecr 27-30) ayetinin muhatapları olmayı dileriz.

Dost kazanmak, gönüllerde yer bulmak, sevilmek, gök kubbede hoş bir seda bırakmak, iyidir şahadetinde bulundurmak öyle kolay değildir. Duhan suresinde firavun ve avanesinden bahsettikten sonra “Gök ve yer onların ardından helakine ağlamadı. Onlara mühlette verilmedi” buyrulur. Enes bin Malik’ten rivayetle peygamberimiz her kul için gökyüzünde iki kapı vardır. Bu kapılardan birinden rızkı çıkar, diğerinden de ameli ve ağzından çıkan sözleri girer. O öldüğü zaman bu iki kapı, kendisini kaybettiklerinden dolayı ağlarlar” buyurmuş, sonrada “Gök ve Yer onların helakine ağlamadı” ayetini okumuştur. Çünkü onlar yeryüzünde Salih ameller işlemediler de onlara ağlanmadı. Göğe onların Salih amelleri ve güzel sözleri yükselmedi ki gökyüzü onların ölümüne ağlasın.

Pazar günü İnal özünde Elvan Şahinbaş ve Salı günü de Ulu mezarlıkta Sabri Benli ağabeylerimizi Rahmanı Rahime uğurladık. Rabbimizin Rahmeti ile muamele eylemesini ve yakınlarına da sabrı cemil dilerim.