Sahabelerinden İbn-i Abbas anlatıyor: "Soğuk bir kış gecesiydi. Halife Hz. Ömer'in evine gidip konuşmak üzere çıktım. Her taraf ıssızdı, halk uykudaydı.  Yolda giderken bir karaltı belirdi. Biraz yaklaşınca insan olduğunu gördüm ve selam verdim.  Bu Halife Hz. Ömer'den başkası değildi. Dondurucu kış gecesinde halifenin sokaklarda dolaşmasına bir mana veremedim. Merakımı yenemeyerek; gece saatinde niçin dolaştığını sordum.

Hz. Ömer koluma girdi niçin gezintiye çıktığını anlattı. Gezinirken evlerin kapısının önünde bir müddet duruyor etrafı dinliyor, halkının sıkıntısı olup olmadığını bilmek istiyordu. Bu yüzden geceleri dolaşıyordu. Mahalleleri dolaştıktan sonra, şehrin dışına doğru çıktık. Yolun sonundaki bir eve geldik, ağlayan çocuk sesleri geliyordu. Selam verip izin isteyerek içeri girdik.  Açlıktan ağlayan çocukların gözleri şişmişti. Yaşlıca bir kadın ocağın başında ateşin üzerindeki tencereyi karıştırıyor hem de yavruları susturmaya çalışıyordu.  Evine gelenin Halife olduğunu bilmiyordu,  Gece Halife'nin kapıyı çalacağını kim düşünebilirdi.

Hz. Ömer, kendini tanıtmadan kadına sordu: "Valide bu yavrular neden ağlıyor?  Kadın: "İki günden beri açlar ondan." diye cevap verdi. Hz. Ömer: "Peki niye yemek vermiyorsun?" diye soracak oldu; hıçkırıklar kadının boğazına düğümlendi:"Şu ateşte kaynayanı yemek mi sandın; ne gezer! Yavruları avutabilmek için çakıl koydum tencereye; durmadan karıştırıyorum. Pişirecek hiçbir şey yok. Bu gördüğün yavrular benim, anasız babasız yetim torunlarımdır. Oğlum, kocam ve kardeşlerim muharebede şehit düştüler. Evin geçimini temin edecek bir kimse yok. Benim de gücüm kalmadı, aç ve perişanız. Kimseye gidip bir şeyler istemeye yüzüm tutmuyor. Her şeyi bilen yüce Allah rızkımızı gönderinceye kadar ağlayıp beklemekten başka çaremiz yok."
Hz. Ömer üzüntü ile kadını dinliyordu. Üzgün bir sesle: " Halifeye neden durumunu anlatmıyorsun? diyebildi. Kadın "Ben çocuklar ihtiyar halimle ona emanetiz. İnsanların halini neden sormaz. Müslümanların reisi olmayı kolay mı sanıyor!"

Hz. Ömer'in gözleri yaşardı: "Valide doğru söylüyorsun ama Halifeye gidip derdini anlatmadıktan sonra o senin halini bilmez ki." diyerek kadının üzüntüsünü dindirmeye çalıştı. Kadın: "Madem ki dertlilerin derdini haber alıp çaresine koşmayacaktı, neden Halife olmayı kabul etti?  Neden İnleyenlerin sesine kulak vermez,  açlıkla pençeleşen yavruları bilmez.  Benim babam, amcam, dayım ve oğlum onun ordularında şehit düştü. Dertlerimize yeni dertler eklesin diye mi biz onu başımıza geçirdik? Dedi. Bu sırada çocuklar ağlaşmaya başladılar.  Hz. Ömer'in gözünden yaşlar damlamaya başladı. 
Bitkin bir sesle "Valide haklısın, sen çocukları avut ben hemen dönerim." diyerek kapıya doğruldu. Doğruca devlet hazinesine vardı. Halife, un çuvalı aldı, benim elime yağ kabı tutuşturdu. Hz. Ömer un çuvalını sırtlandı: "Ey müminlerin emiri! Müsaade verin de çuvalı ben sırtıma alayım." Dedim. Hz Ömer: "Hayır,  yükümü kendi sırtımda götüreyim. Bu dünyada yüküme yardım etmek isteyecek dostlar olabilir,  fakat ahret gününde kimse kimsenin cezasını paylaşmayacaktır. Kadın doğru söyledi. Ya vakti ile Hilafeti yüklenmemeliydim. Yüklendiğime göre idarem altındaki ferleri düşünmek zorundayım." Dicle nehri kenarında otlayan bir koyunu kurt kapsa ilahi adalet onu Ömer'den sorar. Şu yaşlı kadın ve yavruları kimsesiz kalırsa vebali Ömer'in omuzlarındadır.  Halife Ömer her derdin devası, her dileğin kapısı ve her lanetin hedefidir". 

Hz. Ömer un çuvalını sırtlandı, yaşlı kadının çadırına vardık.  Pişirdiği yemeği çocuklara yedirdi. Ağlama bitmiş gözyaşları dinmişti. Yaşlı kadın sevinç gözyaşları içinde kim olduğunu bilmediği Halifeye: "Dilerim ki yüce Allah seni Hz. Ömer'in Halifelik makamına oturtsun. Oraya Ömer'den çok sen yakışırsın". Dedi. "Hz. Ömer, kadına:"Valide, Halifelik makamına gel; sana yetim maaşı bağlatayım" dedikten sonra dışarı çıktığında sabah ezanı okunuyordu.  O gün kadın Halifelik makamına geldi, Halife'yi görünce şaşkınlıktan dona kalmıştı. Halife Hz. Ömer kadına ve şehit yavrusu öksüz torunlarına maaş bağladığını söyledi. İlk maaşı olarak,  gümüş kesesini kadına verdi helallik diledi. Kadın adaletini bütün Müslümanlara karşı göstermesinden dolayı memnun olduğunu söyledi ve dua ederek ayrıldı. Bu konuyu anlatan Mehmet Akif Ersoy'un: "Koca Karı İle Ömer" şiiri kulağımıza küpe olsun.  Bir yazımızda da onu paylaşırız.