Evet iki se­çe­nek var!
İl­ki; ben­zer­lik­le­rin ve or­tak de­ğer­le­rin öne çı­ka­rı­la­rak bir­lik ol­mak, güç­bir­li­ği yap­mak ve bir­lik­te ya­şa­ma ar­zu­su­nu güç­len­di­re­rek yük­sek ya­şam stan­dar­la­rı­na ka­vuş­mak ve re­fah dü­ze­yi yük­sek bir top­lum ol­mak!

İkin­ci­si; fark­lı­lık­la­rın ve ay­rıl­ma nok­ta­la­rı­nın öne çı­ka­rı­la­rak ay­rış­mak ve bu­nun ge­ti­re­ce­ği ça­tış­ma or­ta­mı­nın ve kao­sun pen­çe­si­ne düş­mek, ça­tış­mak, ya­ra al­mak,  acı çe­ken ve ye­rin­de sa­yan , bir­bi­ri­ne düş­man­ca his­ler bes­le­yen bir top­lum ol­mak!

Han­gi­si ter­ci­hi­niz olur? di­ye bir so­ru yö­nel­til­se her­hal­de 100 ki­şi­den 99'u ilk se­çe­ne­ğe onay ve­rir, yüz­de bi­riy­se ha­ta pa­yı­dır. Ya­ni ya so­ru­yu an­la­ma­mış­tır ya ­da an­la­ma ka­bi­li­ye­ti sı­nır­lı­dır.
O hal­de mu­ha­ke­me ya­par­ken pa­ra­met­re­le­ri doğ­ru ta­nım­la­mak ve ko­şul­la­rı ras­yo­nel ola­rak or­ta­ya koy­mak ge­re­ki­yor. 
Dik­kat edi­lir­se esa­sen ilk se­çe­nek top­lum re­fa­hı­nı ve hu­zu­ru­nu mer­ke­ze al­mak­ta­dır ve her top­lum­la her ül­ke için ya­zı­lı ve­ya ya­zı­lı ol­ma­yan ulu­sal bir po­li­ti­ka du­ru­mun­da­dır. Tüm dün­ya­da ya­pı­lan ana­ya­sa­lar is­ter ya­zı­lı, is­ter­se ya­zı­lı ol­ma­sın ilk se­çe­ne­ği ha­kim kıl­mak, des­tek­le­mek, mu­ha­fa­za et­mek ve ge­liş­tir­mek için ya­zı­lır, ya­zıl­mış­tır. Kal­dı ki; hiç bir ül­ke top­lu­mun hu­zu­ru­nu bo­za­yım, in­san­la­rı­mı ay­rış­tı­ra­yım,bir­bi­riy­le ça­tış­tı­ra­yım, ener­ji­le­ri tü­ke­te­yim, za­man kay­be­de­yim, ye­rim­de sa­ya­yım hat­ta ge­ri­ye gi­de­yim di­ye bir lük­sü yok­tur ve bu yön­de bir po­li­ti­ka or­ta­ya koy­maz, ko­ya­maz…

 

Tür­ki­ye'de ne­den far­kın­da?
Tür­ki­ye uzun yıl­lar yu­ka­rı­da be­lir­ti­len ka­osa tes­lim ol­muş bir top­lum ol­ma­yı ka­bul eden ikin­ci se­çe­ne­ği seç­me­si yö­nün­de iç ve et­men­ler ta­ra­fın­dan bü­yük bas­kı ve teh­dit al­tın­da kal­dı. Bu öy­le­si­ne be­lir­gin­di ki ade­ta "öğ­re­nil­miş ça­re­siz­lik"e mah­kum ol­muş­tu. Ör­ne­ğin 15 Tem­muz 2011 ta­ri­hin­de ko­nuy­la il­gi­li bir ya­zı­mız­da ko­nu­yu şöy­le ifa­de et­miş­tik:"Ne ya­zık ki Tür­ki­ye on­lar­ca yıl­dan be­ri­dir te­rör so­ru­nuy­la iç içe ya­şı­yor. On bin­ler­ce şe­hit ve acı­lı ai­le­le­ri, ya­kın­la­rı ve tüm ulus ola­rak her bi­ri­miz üzü­le­rek, ken­di öl­çü­le­ri­mi­ze gö­re ne­den bu kar­ma­şa, kim­ler bun­dan ya­rar sağ­lı­yor ola­bi­lir? di­ye dü­şü­ne­rek çö­züm yol­la­rı arı­yor ve ko­nu­yu tar­tı­şa­rak ya­şan­tı­mı­za de­vam edi­yo­ruz. Son dö­nem­ler­de so­ru­nun çö­zü­le­me­ye­ce­ği­ne yö­ne­lik "te­rör so­ru­nu çö­zü­lür" şek­lin­de olu­şan olum­lu or­tam; tüm ke­sim­le­rin kı­na­dı­ğı­nı bil­dir­di­ği dün­kü sal­dı­rıy­la, ma­ale­sef ye­ri­ni tek­rar en­di­şe­ye bı­rak­mış gi­bi gö­rü­nü­yor. Her ne olur­sa ol­sun in­sa­nın ya­şam hak­kı­na ya­pı­lan sal­dı­rı­lar her­han­gi bir ge­rek­çey­le he­le he­le bu­gün­kü ko­şul­lar­da ve or­tam­da açık­la­na­bi­lir de­ğil…", şek­lin­de de­vam et­mi­şiz.

Pe­ka­la ne ol­muş­tu 15 Tem­muz 2011 ta­ri­hin­de! 9 Tem­muz 2011 ta­ri­hin­de Li­ce'de 2 as­ker ve 1 sağ­lık gö­rev­li­si ka­çı­rıl­mış, bu­nun üze­ri­ne Dev­let va­tan­daş­la­rı­nın kur­ta­rıl­ma­sı için Sil­van Jan­dar­ma Alay Ko­mu­tan­lı­ğı­’na bağ­lı bir bir­lik gö­rev­len­dir­miş­ti. Böl­ge­de yü­rü­tü­len ça­lış­ma­lar sı­ra­sın­da Sil­van'da PKK'lı te­rö­rist bir grup ta­ra­fın­dan pu­su­ya dü­şü­rül­müş ve sal­dı­rı­da 13 Meh­met­çik şe­hit düş­müş, 2'si ağır 7 as­ker de ya­ra­lan­mış­tı. 

Bu ilk de­ğil­di Çu­kur­ca, Şem­din­li, Yük­se­ko­va'da da ben­zer­le­ri ger­çek­leş­miş, hat­ta Dağ­lı­ca'da ağıt ol­muş ve "…Sa­na sı­kı­lan kur­şun ci­ğe­ri­me sap­la­nır, bil­mem bu acı na­sıl yü­re­ğim­de sak­la­nır, can ver­di­ğin bay­ra­ğın ta­bu­tu­na sa­rıl­mış, sa­na yü­ce Ya­ra­dan cen­net­ten yer ayır­mış…" ifa­de­le­riy­le ruh­la­ra ka­zın­mış­tı ( https://www.yo­utu­be.com/watch?v=iurX082uC5k )…  
İs­te­me­di­ğin se­çe­ne­ğe mah­kum edil­mek!

Kı­sa­ca ikin­ci se­çe­ne­ğe mah­kum edil­miş, ne­re­dey­se on­lar­ca yıl­dan ka­os, ça­tış­ma ve ay­rış­ma­yı ka­bul et­mek zo­run­da bı­ra­kıl­mış bü­yük Tür­ki­ye, ne­rey­se mil­li gü­ven­li­ği­ne yö­ne­lik sal­dı­rı­la­rı ka­bul­len­miş ve aç­ma­za hap­se­dil­miş­ti. Böy­le bir ül­ke­yi ye­ni­den yük­se­li­şe yön­len­dir­mek zor­du la­kin im­kan­sız de­ğil­di…  
Son­ra­sı­nı ya­ki­nen bi­li­yo­ruz, fark­lı­lık­lı­la­rın öne çı­ka­rı­la­rak top­lu­mun ay­rış­tı­rıl­ma­sı­na yö­ne­lik on­lar­ca yıl­dan be­ri kö­tü ni­yet­li ça­ba­la­ra rag­men Tür­ki­ye bu­gün dim­dik ayak­ta ve dost­la­rı­na gü­ven düş­man­la­rı­na ise kor­ku ve­ri­yor. 

Ta­bii bu sü­reç­te dev­let yö­ne­ti­min­de de önem­li za­af­lar or­ta­ya çık­tı ve ka­os da­ya­tan koa­lis­yon­lar, dar­be­ler,  ba­si­ret­siz yö­ne­ti­ci­le­rin Ana­ya­sa ki­tap­çı­ğı­nın fır­la­tıl­ma­sı ve son­ra­sın­da­ki or­ta­ya koy­duk­la­rı ha­ta­lı tu­tum­lar 2001 yı­lın­da Tür­ki­ye'yi ta­ri­hi­nin en önem­li eko­no­mik kriz­le­rin­den bi­ri­ne so­ka­rak, sos­yal ve eko­no­mik ba­kım­dan de­rin iz­ler bı­rak­mış ve eko­no­mi­ye bü­yük ma­li yük­ler ge­tir­miş­ti. 
Her ne olur­sa ol­sun Tür­ki­ye in­sa­nı­nın ir­fan ve fe­ra­se­tiy­le ka­dim bi­ri­ki­mi ve en­gin dev­let tec­rü­be­siy­le tüm teh­dit­le­ri ber­ta­raf et­me­yi ba­şar­dı. Özel­lik­le çev­re ve kom­şu ül­ke­ler­le kar­şı­laş­tı­rıl­dı­ğın­da Tür­ki­ye fark­lıy­dı, sar­sıl­maz de­ğer­le­ri var­dı ve bu­nun so­nu­cu ola­rak bu­lun­du­ğu coğ­raf­ya­da bü­yük teh­dit­ler al­tın­da kal­sa da, in­sa­nı­nın bir­lik­te ya­şa­ma ar­zu­su ve kar­deş­li­ğe sa­hip çık­ma­sıy­la hep ol­du­ğu gi­bi ilk se­çe­ne­ğe onay ver­di… 


Kar­deş­lik ba­ğı ne­den kop­mu­yor?
Yu­nus Em­re'nin Mev­la­na Ce­la­led­din Ru­mi ve Pir Sul­tan gi­bi ma­ne­vi ön­der­le­ri­mi­zin bu top­rak­lar­da ya­şa­mış ol­ma­la­rı­nın ka­dim kar­deş­li­ğin sü­rek­li­li­ğin­de bir et­ki­si ol­sa ge­rek­tir. Gö­rü­lü­yor ki yüz­ler­ce yıl ön­ce bu top­rak­la­ra serp­tik­le­ri sev­gi ve hoş­gö­rü to­hum­la­rı­nın et­ki­le­ri ha­la can­lı ve de­vam edi­yor.
 Öy­le­ki; bü­yük dü­şü­nür Hz.Mev­la­na  ya­şa­dı­ğı­mız bu top­rak­la­rın in­san sev­gi­siy­le ve er­dem­le yoğ­rul­muş ol­du­ğu­nun bir ka­nı­tı ola­rak yüz­ler­ce yıl ön­ce­sin­den dost­luk ve kar­deş­lik üze­ri­ne ses­le­ne­rek: "-Ben dost­la­rı­mı; Ne kal­bim­le, ne de ak­lım­la se­ve­rim. Olur ya...! Kalp du­rur, akıl unu­tur.  Ben dost­la­rı­mı; Ru­hum­la se­ve­rim.  O, ne du­rur, ne de unu­tur"…der­ken; yi­ne Pir Sul­tan Ab­dal : "Yağ­mur gi­bi ya­ğar ba­şı­ma taş­lar, Dos­tun bir fis­ke­si ya­ra­lar be­ni"… "Şu el­le­rin ta­şı hiç ba­na değ­mez, il­le dos­tun gü­lü ya­ra­lar be­ni"  di­ye­rek dost­lu­ğun kar­deş­li­ğin öne­mi­ne dem vu­ra­rak dost­lu­ğu bü­yük bir de­ğer ola­rak ora­ta­ya koy­muş ve Yu­nus Em­re ise; esas ola­nın bi­lim­den geç­ti­ği­ni bi­li­min ken­di­ne say­gıy­la baş­la­dı­ğı­nı  "İlim ilim bil­mek­tir,  İlim ken­din bil­mek­tir,  Sen ken­din bil­mez­sen,  Bu ni­ce oku­mak­tır." de­rin söz­le­riy­le ifa­de et­miş­tir.


İş­te bu top­rak­lar­da ya­şa­yan zen­gin ka­dim kül­tür­le yoğ­rul­muş in­sa­nı­mı­za iniş­ler ve çı­kış­lar ya­şa­tıl­sa da, pek çok teh­di­te ma­ruz kal­sa da, ay­rış­tı­rı­la­rak bi­ri­bi­riy­le kar­şı kar­şı­ya ge­ti­ril­me­ye ça­lı­şıl­sa da, Mil­le­ti­mi­zin bir şe­kil­de doğ­ru­da ve kar­deş­lik­te bu­luş­ma­sı en­gel­le­ne­mi­yor. Bu­nun te­me­lin­de ise ma­ne­vi ön­der­le­rin ilim, ir­fan ve er­dem­le ma­ya­la­dı­ğı bir Ana­do­lu ve ka­dim bir me­de­ni­yet bi­ri­ki­mi var... 
Ta­bii bu­ra­da in­san ve sev­gi kül­tü­rüy­le yoğ­rul­muş en gü­zel hoş­gö­rü, ilim, ir­fan ve er­dem ör­nek­le­ri­nin ve­ril­di­ği bu top­rak­lar­da bil­ge­li­ği ha­kim ve sür­dü­rü­le­bi­lir kıl­mak için, re­fah ve hu­zu­ru oda­ğa yer­leş­ti­ren bi­rin­ci se­çe­ne­ği ha­ya­ta ge­çir­mek için her ku­ru­ma ve her bi­ri­mi­ze önem­li ve bü­yük gö­rev­ler dü­şü­yor.