Yıl sonunda, ilkokul bitirme sınavlarından sonra okula uğrayıp başöğretmenimizden diplomamı aldım. Kadir Coşkun Bey, beni tebrik etti ve dönem içinde derece alan üç arkadaşa İngilizce dersi vermek istediğini söyledi. Bu teklif, bana cazip geldi. Hasan Gedik ve İsmail Bezgin'e de söyledim. Onlar da kabul ettiler. Büyük bir şevkle derse başladık. Üç dersten sonra başöğretmenimiz, dersin ücretini söyledi. Devam etmek isterseniz bunu babalarınıza söyleyin, paraları alıp gelin dedi.
Birbirimizin gözüne baktık. Tamam, söyleriz deyip oradan ayrıldık. Hiç birimiz de babalarımıza söyleyemedik. İngilizce sevdamız da orada bitmiş oldu.
Hasan ile İsmail, ortaokula gideceklerini söylüyorlardı. Ben de "Babam bilir" deyip geçiyordum. Yaz boyunca eski derslerimi tekrarladım. Bahçede ağaçların dallarında ve annemin ektiği sebzelerin arasında dolaştım durdum.
Derken Ağustos sonuna geldik. Okulların kayıtları başlamıştı. Babama sordum:
-Ben nereye gideceğim?
-İmam-Hatip Okulu'na…
-Tamam… Ama kayıtlar başlamış.
-Hallederiz onu.
Söz sohbet bu kadardı. Ertesi gün arkadaşlarıma sordum. Kimi ortaokul, kimi Sanat Okulu diyordu. Bir tek ben İmam Hatip Okulu'na gideceğimi söylüyordum. Bu haber, ilkokul öğretmenim A.Ö'nün kulağına gitmiş. Çok üzülmüş. Babamı kararından vazgeçirmek için derhal bize gelmişti.
Babam, öğretmenimi çok iyi karşıladı. Buyur etti. Bahçeye sandalyeleri attı. Çayları içerken sohbete başladılar. Öğretmenimin ne diyeceğini ben de merak etmeye başladım.
-Bak Ethem Amca, oğlun çok zeki, çok çalışkan, çok gayretli bir öğrencimdi. Gelecekte büyük adam olacak. Onu önce bir ortaokula gönderelim. Ondan sonra yönünü kendisi çizer, dedi.
Babam, sakin sakin dinledi ve söze başladı:
-Muallim Bey, ben oğlumun gayret ve kabiliyetine güveniyorum. Zaten onun için köydeki malımı mülkümü bırakıp buraya göçtüm. Onu okutmak istiyorum.
-Ben de onu diyorum.
-Ama ortaokula değil, İmam Hatip Okulu'na göndereceğim. Oğlum, okuyacak, hoca olacak. İleride ölümüze dirimize de okuyacak…
-Ethem Amca, yanlış düşünüyorsun. Ethem, pırıl pırıl bir çocuk. İmam Hatip Okulu'na gönderip de kafasını örümcekli hale getirme. Gel, vazgeç bu kararından.
Öğretmenimiz kendi bildiği doğruları söylüyor ama bunların hiç biri babama tesir etmiyordu. Öğretmenimiz sözlerinde ısrar edince babam:
-Muallim Bey, boşa zorlama. Biz Müslüman adamız. Önce dinimizi düşünürüz. Dünyamız nasıl olsa düzene girer, deyip kestirdi.
Öğretmenimiz, son bardağı bitirmeden izin istedi:
-Ethem Amca, anlıyorum, sen beni boşa dinliyorsun ama pişman olacaksın. Çocuğun istikbalini kararttığının farkına vardığında iş işten geçmiş olacak dedi.
Pek tatlı olmasa da vedalaşıp ayrıldı. Babam, kararlarına karışılmasından hiç hoşlanmazdı. Bu öğretmenin gelişinin bir başlangıç olabileceğini, bunu başkalarının izleyebileceğini düşünerek bana:
-Git, Ahmet Enişteni çağır dedi.
Ahmet (Keleş) eniştem ayakkabıcıydı. Arastaya gittim. Seni babam çağırıyor dedim. O da telaşlandı. Önlüğünü çıkardı. Doğru eve geldik. Babamın ağzını bıçak açmıyordu. Öfkesinden dolayı burnundan soluyordu:
-Ahmet, yarın bu çocuğu götür, doğru İmam Hatip Okulu'na kaydettir, dedi.
O da:
Olur. Ama önce kıravatlı fotoğraf çektirmek lazım dedi.
-Ne lazımsa al, hazırla, götür, kaydettir. Bir daha kimse başımı ağrıtmasın dedi.
Eniştem mesajı almıştı. Önce ceketli kıravatlı fotoğraf çektirdik. Pul, zarf v.s. alıp okula gittik. Kaydolurken bile babam yanımda değildi. Eniştem veli olarak kaydımı yaptırdı. Böylece artık ben de İmam Hatipli oldum. Eniştem de yedi yıl boyunca veli oldu.
Bu hal, eniştemi çok etkilemişti. Kardeşi Mustafa, ortaokulu bitirmiş, liseye kaydolmuştu. Aynı dönemde Cumhuriyet İlkokulu'nu bitiren kardeşi Mehmet'i de İmam Hatip Okulu'na kaydettirdi. Böylece iki arkadaş, aynı sınıfa devam edeceğiz. Bu, benim için de sevindiriciydi.
Babam, terzi Cavit ustaya bir takım elbise diktirdi. Ahmet Eniştem de okul açılmadan önce bana iyi bir ayakkabı ve hakiki deriden iki gözlü güzel bir çanta dikti. Bugünün öğrencilerine çok estetik gelmeyebilir. Ama o gün için bence çok kaliteli ve çok lükstü. Yedi yıl onu kullandım. Aynı çantayı yeğenlerim de yedişer yıl kullandı. Taş gibi çantaydı.
Herşeyiyle hazırdım. Okulun açılışını bekliyordum.