Görevli olarak yıllar önce hacca giden bir arkadaşım anlatmıştı.''Arabistan'a bizi İngiliz Hava Yolları'na ait uçak götürecekti. Yolcular biletteki numaraya göre değil boş bulduğu yere oturacaktı. Uçağın kapısında görevli Hostes içeriye giren Hacı adaylarına, ''WELL COME. DO YOU SPEAK ENGLISH?'' diyor ve cevap alamayınca arka taraflardaki koltuklara oturmaları için eliyle işaret ediyordu. Arada üniversite mezunu olan bazı hacı adayları ''YES'' diyor, ancak peşinden başka bir soru sorduğunda cevap veremediği için yine uçağın arka taraflarındaki koltuklara oturmak zorunda kalıyorlardı. Sonradan anladık ki,  uçağın ön taraflarındaki koltuğa İngilizce bilenleri oturtturmak istiyorlarmış. Her halde ihtiyaç halinde iletişim kurabilmek için. Ama maalesef 450 kişilik uçakta  ''YES'' demekten öteye kimse gidemedi. Anladım ki, uçağın ön koltuğuna oturmak için bile yabancı dil lazım!''
Yıllar önce Osmancık İmam -Hatip ve Endüstri Meslek Lisesinde dışardan İngilizce derslerine girerken öğrencilerime şu örneği verirdim. Çocuklar şöyle düşünün; köyünüz anayol kenarında yazın sıcağında anneniz- babanızda tarlada çalışıyor. Bu arada yoldan bisikletleriyle iki turist sağa sola bakarak gidiyor birilerini görseler yardım isteyecekler. Baktılar yolun yakında tarlada anne- babanız var. Hemen koşup yanlarına geldiler ve bir şeyler anlatmaya başladılar ama anne- babanız hiç anlamıyor. Babanızın aklına hemen siz geldiniz. 'Hanım koş! Bizim çocuğu evden çağır. Onlar okulda İngilizce okuyorlar. Dillerinden ancak o anlar. Ne istiyorlar anlayalım ve yardımcı olalım' dedi. 
Anneniz sizi çağırdı. Koşarak geldiniz. Turistlerde sizi görünce sevindi. Bu herhalde öğrencidir, yabancı dili vardır ve pat sat da olsa sıkıntımızı anlatabiliriz diye. Babanız: 'Oğlum, konuş bakalım ne sıkıntıları varmış, ne istiyorlar?' dedi. Sizde '' YES - NO '' dan başka bir cevap verip de iletişim kuramadınız. Baba ben bunların dediğinden bir şey anlamadım. Biz okulda bunları görmedik veya gördük de unuttum dediniz. O zaman babanız size, ''EVLADIM SEN BOŞUNA OKUMUŞUN!'' der mi? 'Vallahi der öğretmenim' O halde, bunu dedirtmemek için, sadece İngilizceye göre değil  hayatta lazım  olacak tüm derslere, konulara (ilkyardım, sivil savunma, afetler vb.)  biraz daha farklı bakalım. Bunun faydasını beklemediğimiz bir yerde mutlaka görürüz diye tavsiyelerde bulunurdum.
Bir öğrencim, Rize'nin Ayder yaylasını gezdirirken anlatmıştı. ''Hocam, buraya çocuklarla piknik yapmaya gelmiştik. Karşıda da yaşlı bir turist oturmuş kitap okuyordu. Yediklerimizden bir tabak hazırlayıp liseye giden ve ingilizceyi de seven bir yakınımdan gönderdik. Adam o kadar memnun oldu ki anlatamam. Adam İsrailli bir profesörmüş. Çok sıkılmış ama kaplıca hastalığına iyi geliyor diye bir haftadır burada kalıyormuş. Dilinden anlayan kimseyi bulup da konuşamamış. Öğrenci yakınımla bir saat konuşmaya çalıştılar ve ayrılırken çıkardı öğrenci yakınıma zorunan yüz dolar para verdi. Ama o yaşlı turist nasıl memnun oldu anlatamam. Sizin derste verdiğiniz örnekler hatırıma geldi dedi.'' 
Netice olarak dünya küçüldü. Nerede kiminle karşılaşacağımız belli olmaz. Bu nedenle, ''Yaptığımız işin her şeyini, yapmadığımız işin ise bir şeyini öğrenmekte fayda vardır. Belki o bir şey gün gelir öyle işe yarar ve her şeyin önüne geçer.'' Yalnız burada şunu da kabul etmek durumundayız. Biz babaların döneminde imkânlar kısıtlı idi ama bunun yanında meşguliyetimiz (gelecek açısından)  biraz daha azdı. Şimdi ise imkânlar daha iyi fakat çocuklarımızın meşguliyetleri, kafaya taktıkları o kadar çok ki, hangi birini sayalım… En iyisi saymaktan vazgeçerek, bir düşünürün güzel bir sözüyle baş başa bırakayım sizleri. '' İnsanları güçlü kılan yedikleri değil, hazmettikleridir. İnsanları zengin kılan kazandıkları değil, muhafaza ettikleridir. İnsanları bilgili kılan diplomaları, sertifikaları değil, ihtiyaç halinde doğru dürüst uyguladıklarıdır '' 
BAŞSAĞLIĞI: İlk görev yerim olan Kargı - Koyunkıran Köyünün son çınarlarından Nuh Yaman amcamız Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Kendisine rahmet, sevenlerine sabrı cemil dilerim. İlk görev yerindeki insanlar yıllar sonra aileden biri gibi sayılır, sevilir, merak edilir.