İskilip Lisesi'nin ilk müdürü Kemal Ceylan'dı. Coğrafya Öğretmeni Kemal Bey, soyadı gibi uysal, sevimli bir ceylandı, ağırbaşlı, nazik ve yalnız oluşu nedeniyle otoritesi zayıftı.
Kemal Bey orta boylu, kel kafalı, mavi gözlü, sakin ve sıkıntısını gizleyen biriydi; elinde koca bir anahtarlık şakır şıkır sallayarak iç dünyasını böyle dışa vururdu. Birkaç kez dersimi izlemeye geldi, o anahtarları oturduğu sırada bırakıp gitmişti. Bilerek mi yapıyordu bunu? Yoksa dalgınlığından mı? 
Bir öğretmen nasıl öğrencilerine örnek olmak durumundaysa, bir müdür de hem öğretmenlere hem öğrencilere misal olmalı değil mi? Hem kişiliği ile hem yaşantısıyla hem bilgi ve tecrübesiyle saygı uyandırmalı. Eğer bu özellikleri yerine benim yanımdan geçerken ceketinin önünü iliklemelisin derse yanlış yapar, saygı sipariş edilmez kazanılır.
Neyse müdürümüz bir gün derse girmiş, öğrencileri tahtaya kaldırıyor, bir öğrenci biraz meczup, soruyu bilemeyince kırık not aldığını görüyor, not defterine eğilmiş halde olan müdüre, parmağına taktığı şövalye yüzükle yumruk atıyor. Kemal Bey’in kaşı patlıyor, kan revan içinde kapanıyor. O müdür öğrenciyi pişman etmiyor, mahkemeye vermiyor ve affediyor. Saygı yerlerde...
Çok dindar görünen bir öğretmen gelmişti, görünen diyorum kimse kimin imanı, inancını ölçemezsiniz, onu Allah bilir. Hüseyin Hoca hem çok sert, hem çok yumuşak. Yani öğrencilerin bir kısmını etrafına toplamış, onlara yumuşak, öyle içli dışlı olmuş ki o öğrenciler hocaya hükmetmeye başlamışlar, mesafe bitmiş, saygı iflas etmiş, dersmiş notmuş işte öyle. Sonra ne oldu, o hocayı, lokalde tavla oynarken silahla ateş edip yaraladılar.
Bu örnekleri anlatmasa mıydım?
İskilip böyle bir yer mi? Değil, elbette değil. Hatta bu anlattığım kötü anılar bırakan sözde öğrenci Tosyalıymış, İskilip Tosyalının toslamasını tost etmiştir belki de. Belki de ıslah olmuştur, ezikliğini yıkmak için kendini yargılamış, tövbekâr olmuştur.
Anlatmasa mıydım, yazmasa mıydım?
Yaşanmış, geçmiş mi deseydim?
Tarih, bizi, geçmişi muhasebe etmeye götürüyor. Hak Teala da huzura çıkmadan arınmamızı buyurmuyor mu, günahlarımızı bağışlama fırsatı vermiyor mu?
Elbette akletmek, düşünmek, zaman içinden olgunlaşıp çıkmak gerekir.
Bu örnekler sadece kişilerle ilgili ve bu örnekler herkese örnek olsun diye yazıldı.
Kötü örnek sakın ha örnek olmasın, iyilikte kalın, güzellik saçın, sevgide ve saygıda kusur etmeyin.
Öğretmenliğim yine ağır bastı, sözüm sizden dışarı, gözüm hala sizden içeri.
Derleyen- Mustafa Yolcu