Efen­dim ha­yat her za­man gül­lük gü­lis­tan­lık de­ğil­dir. Ba­zen hiç bek­le­me­di­ği­miz olay­lar­la kar­şı kar­şı­ya ka­la­bi­li­riz. Bun­lar­dan en baş­ta ge­le­ni dep­rem, yan­gın, sel ve ben­zer­le­ri­dir. Özel­lik­le bu tür do­ğal afet­ler­den son­ra ''Der­di is­ya­na müp­te­la­yım /  Ak­şam zen­gin yat­tım, sa­bah fu­ka­ra­yım'' he­sa­bı bir­çok va­tan­da­şı­mız işiz, aş­sız, eş­siz ka­lır… Ai­le dü­ze­ni al­tüst olur… Ha­yat çe­kil­mez ha­le ge­le­bi­lir… Bu­nun acı tec­rü­be­le­ri tüm Dün­ya'da ol­du­ğu gi­bi ül­ke­miz­de ya­şa­nan do­ğal afet­ler­de de gö­rül­müş­tür… 
Bu bağ­lam­da;  do­ğum­dan ölü­me ka­dar ha­ya­tın her saf­ha­sın­da la­zım olan si­vil sa­vun­ma hiz­met­le­ri ara­sın­da ''Sos­yal Yar­dım Eki­bi'' adıy­la bir ekip var­dır. Ola­sı afet­ler son­ra­sı bu ko­nu­lar­da va­tan­daş­la­ra yar­dım­cı olur… Ya­ni yan­gın­la­ra kar, muh­taç­la­ra var, iş­siz­le­re iş, aş­sız­la­ra aş… nok­ta­sın­da reh­ber olur, yol gös­te­rir… Ta­bii ki nor­mal dö­nem­ler­de ge­rek­li alt ya­pı sağ­la­na­bil­diy­se…
*
Me­mu­ri­ye­te baş­la­dı­ğım ilk yıl­lar­da ka­tıl­dı­ğım bir hiz­me­ti­çi se­mi­ne­rin­de der­si­mi­ze ge­len, iki üni­ver­si­te bi­tir­miş ve son­ra­dan Ba­kır­köy müf­tü­lü­ğü, Sam­sun'un mer­kez il­çe­sin­de be­le­di­ye baş­kan­lı­ğı ya­pan Şa­hin Kes­kin di­ye bir öğ­ret­me­ni­miz var­dı. Bil­gi ve tec­rü­be­le­ri­ni ha­ya­tın için­den ör­nek­ler­le an­la­tır kur­si­yer­le­rin ka­fa­sın­da bir iz bı­rak­ma­ya ça­lı­şır­dı. Bun­da da ba­şa­rı­lı ol­muş ola­cak ki 34 yıl son­ra böy­le bir ma­ka­le ya­zar­ken san­ki ay­nı der­si tek­rar din­li­yo­rum. Bir film şe­ri­di gi­bi hep­si gö­zü­mün önün­den ge­çi­yor. Şa­hin ho­ca bir ko­nuş­ma­sın­da;
''Genç­ler me­mu­ri­ye­te ye­ni baş­la­dı­nız da­ha işin ba­şın­da­sı­nız. Öm­rü­nüz olur­sa be­nim gi­bi 25-30 yıl­lık me­mu­ri­yet ha­ya­tın­da çok tec­rü­be sa­hi­bi ola­bi­lir­si­niz. Ba­zen keş­ke der­si­niz ama iş iş­ten geç­miş­tir. Te­la­fi­si pek müm­kün ol­maz. Çün­kü dört şey ge­ri gel­mez. Atı­lan ok, ka­çı­rı­lan fır­sat, söy­le­nen söz, ge­çen za­man. Bu ne­den­le me­mu­ri­yet­te ra­hat ede­bil­me­niz için mut­la­ka ikin­ci bir ye­dek mes­le­ği­niz ol­sun.'' de­miş­ti. Ken­di­sin­de de var­dı. 
*
Yıl­lar ön­ce An­ka­ra'ya bir ya­kı­nı­mın ya­nı­na gi­der­ken Ço­rum'dan 50 pa­ket ya­rım­şar ki­lo­luk leb­le­bi al­dım. Ama­cım ya­kı­nı­mın as­ga­ri üc­ret­le ça­lı­şan oğ­lu­na ders ver­mek ve onun ken­di­ne gü­ven­me­si­ni, ih­ti­yaç ha­lin­de ikin­ci bir iş ya­pa­bi­le­ce­ği­ni öğ­ret­mek­ti. Ev­le­ri Ko­ca­te­pe ca­mi­si­nin ya­kın­la­rın­da idi. Ku­ru­ye­miş­çi­ye, 'leb­le­bi­nin ki­lo­su kaç li­ra?' di­ye sor­dum. Es­ki pa­ra ile beş mil­yon de­di. O za­man biz de ma­hal­le­de bir kö­şe­de leb­le­bi­nin ki­lo­su­nu dört mil­yo­na, ya­ni bir pa­ke­ti­ni iki mil­yo­na sa­ta­lım de­dim. Yüz­de yüz kar. Leb­le­bi pa­ket­le­ri­ni ara­ba­nın önü­ne koy­duk. Çe­kin­gen­li­ği­ni at­ma­sı için ba­şın­da bi­raz ben bek­le­dim. Son­ra be­nim işim var gi­di­yo­rum bun­la­rı sat pa­ra­sı se­nin ol­sun de­yip ay­rıl­dım. O ya­kı­nı­mın oğ­lu bir­kaç sa­at son­ra eve gel­di. 'Hep­si­ni sat­tım' de­di. Ben­de '' Sen ak­şa­ma ka­dar ça­lı­şıp as­ga­ri üc­ret­ten kaç li­ra alı­yor­sun? De­dim. O za­man 13 mil­yon­du gün­lük. 13 mil­yon alı­yo­rum de­di. BAK BEN SA­NA, BİR KAÇ SA­AT­TE EL­Lİ MİL­YON KA­ZAN­DIR­DIM. İs­ter­sen iş­ten ge­lin­ce ve­ya izin gün­le­rin­de ken­di­ni çok yor­ma­dan bir iki sa­at ser­ma­ye ge­rek­tir­me­yen ufak te­fek  (süs, ba­lon, anah­tar­lık vs.) bir şey­ler alıp sa­ta­bi­lir­sin. Ya­rın ça­lış­tı­ğın şir­ke­tin dü­ze­ni bo­zu­lur iş­ten çı­ka­rı­lır­sın ama bir­den zor du­rum­da kal­maz­sın.  Ye­ni bir iş bu­lun­ca­ya ka­dar ye­de­ğin­de ha­zır iş olur'' de­dim…
Yıl­lar ön­ce köy­de ka­lır­ken il­çe­de bir ka­sa­ba de­ri­nin ta­ne­si­ni ka­ça alı­yor­su­nuz? Di­ye sor­dum. De­di şu fi­ya­ta. Ben­de o za­man ti­ca­re­ti öğ­re­ne­yim di­ye köy­de ke­bap yap­mak için ke­si­len oğ­lak­la­rın de­ri­si­ni al­dım.  Ka­sa­bın de­di­ği fi­ya­tın al­tın­da al­dı­ğım için kar ya­pa­ca­ğım de­dim. At­la­dım mo­to­sik­le­te İl­çe­de­ki ka­sa­ba git­tim. Ka­sap; gö­tür­dü­ğüm de­ri­le­re al­dı­ğım fi­ya­tın al­tın­da pa­ra ve­rin­ce ben si­ze sor­dum ni­ye dü­şük fi­yat ve­ri­yor­su­nuz, o za­man za­rar ede­ce­ğim de­dim. Ka­sap­ta ba­na unu­ta­ma­ya­ca­ğım bir ders ver­di. Bak oğ­lum; ''Her de­ri­nin fi­ya­tı ay­nı de­ğil­dir. Çün­kü ke­çi der­si var, oğ­lak de­ri­si var. Bü­yü­ğü var, kü­çü­ğü var. Sen ba­na sa­de­ce de­ri fi­ya­tı sor­dun. Ben­de en yük­sek ola­nın de­ğe­ri­ni söy­le­dim. UNUT­MA, Tİ­CA­RET­TE YA­PA­CA­ĞIN İŞİN AY­RIN­TI­LA­RI­NI İYİ ÖĞ­REN, YOK­SA ZA­RAR EDER­SİN'' de­di.
*
Ha­yat ön­ce sı­nav ya­par, son­ra ders ve­rir. En iyi okul, tec­rü­be­dir ama bi­raz okul mas­ra­fı çok­tur. Ba­şa­rı in­sa­na çok şey öğ­ret­mez fa­kat ba­şa­rı­sız­lık çok şey öğ­re­tir. Ye­ter ki, doğ­ru ders al­ma­sı­nı bi­le­lim… Çün­kü ders alın­mış ba­şa­rı­sız­lık da­ima ba­şa­rı de­mek­tir.
Öze­tin öze­ti: Gün­düz­den çı­ra­sı­nı ha­zır­la­ma­yan ak­şam ka­rın­lık­ta kal­ma­ya ra­zı de­mek­tir. So­run var­sa çö­züm­de var­dır he­sa­bı, iyim­ser in­san, her fe­la­ket­te bir fır­sat çı­ka­ra­bi­lir. En uzun yü­rü­yüş­ler kü­çük bir adım­la baş­lar… Ye­ter ki ön yar­gı­yı kı­ra­lım, ben be­ce­re­mem, ben ya­pa­mam de­me­ye­lim… Çün­kü en kü­çük iş­le bi­le meş­gul ol­mak, iş­siz do­laş­mak­tan iyi­dir…
Te­men­ni­miz odur ki; her­ke­sin al­ter­na­tif bir işi ol­sun, kış­ta kı­ya­met­te kim­se işi­ni kay­bet­me­sin… Ço­luk ço­cu­ğuy­la afet­siz afi­yet için­de ya­şa­sın… Top­yekûn top­lu­mun yü­zü gül­sün… (16.10.2009 ta­ri­hin­de ka­le­me al­mış­tım)