İnsanoğlunun doğasında vardır. Zorda kaldığı zaman sığınacak bir liman arar. İster ki o liman kendisini ve sevdiklerini her türlü bela ve musibetlerden muhafaza etsin. Emin ellerde olsun.

Can tatlıdır. Nasıl tatlı olmasın ki kurbanlık koçu bile kesime hazırlarken başını örtüyle kapatırız. Ayaklarını bağlarız. Yine de can vermemek için, çırpınır. Lisan-i haliyle ölmek istemiyorum diye haykırır. Hâlbuki akıl gibi büyük bir nimete sahip olan insanoğlunun yaşama arzusu normaldir. İstisnalar hariç olmak üzere, sağlamı bırakalım ömrü billah yatağa bağlı olan insan bile hiç ölmemek üzere yaşama arzusu taşır. 

2004 yılında Genelde Güney Asya, özelde Endonezya da meydana gelen ve on binlerce insanın ölümüne sebep olan depremler sonrası, halk olası artçılar için kendilerini daha güvende hissetmek adına akın akın mabetlere sığındı.(tv)
Erzincan depremi 13 Mart 1992 mübarek ramazan gününde ve dolaysıyla akşam teravih namazı kılarken meydana gelmişti. Bu noktada cemaatin bilinçsiz olması nedeniyle rastgele çıkışlara koşuşturduğu ve kapılarda içeri açıldığı için ezilmeler meydana gelmişti. Diğer taraftan imamın yanında kalan veya tehlike avı yaptıktan sonra tahliye olmaya çalışanlar ya hiç zarar görmedi ya da çok az etkilendi. Savaşlarda ''savaşanlardan çok, kaçanlar ölür'' sözünde olduğu gibi, depremlerde de bilinçli olarak korunma durumuna geçenlerden çok panikle rastgele kaçanlar ölür. Bu değişmez bir kuraldır. Başka bir ifade ile PANİK depremlerden daha çok tehlikelidir.

Yer Çorumun incisi Osmancık. Mekân GEMİCİ KIŞLA CAMİ. Tarih 16 Ağustos 1996 vakit sabah saat 04,55. İmam efendi mihrapta namaz öncesi Yasin-i Şerif'i okuyor ve bitirmek üzere. Zeminden KÜÜÜÜT..!  Diye gelen ani bir sesle beraber sarsıntı başladı. Bunu ilk hisseden bir cemaat yüksek sesle ''Eşhedüellailahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü verasülüh'' diye kelimeyi şahadet getirmeye başlayınca, diğerleri ''DEPREM OLUYOR'' der demez, üniversite mezunu olan ama ilkokuldan üniversite kadar,  zamanla unutacağı Çin'in nüfusundan, Yunanistan'da yetişen tarım ürünlerine kadar lüzumlu lüzumsuz birçok bilgiyi öğrenen ama doğumdan ölüme kadar her an lazım olacak olan ilkyardım, deprem, yangın hakkında  bir cümle bilgisi olmayan imam efendi mihraptan kapıya doğru ilk önce kaçmaya başladı. Onu gören cemaatte peşinden kapıya doğru hücum edince, 60-70 yaşlarındaki Sekili Mustafa amcamız: ''LAN KAÇMAYIN, CAMİDE ÖLELİM'' diye bağırmaya başladı. Âmâ dinleyen kim. Başta imam olmak üzere, cemaat bir çırpıda camiden çıkıverdi. Baktım bizim camide ölelim diye bağıran Mustafa amcamız da kaçıyor…
Sonradan öğrendiğime göre imam efendi, gelebilecek depremlerin korkusundan Osmancığın sivrisineğine rağmen üç gün dışarıda çadırda yatmış. Zavallı nasıl yatmasın ki, yalan yanlış haberler cirit atıyor, dolaysıyla mahalle toptan dışarıda yatıyor. Aynı zamanda 'NEREDE BU BELEDİYE, NEREDE BU KAYMAKAMLIK''  vatandaş ne yapacak, eve girecek mi, girmeyecek mi, tekrar deprem olacak mı, olmayacak mı?  niye açıklayıcı anons yapmıyorlar diye destursuzca eleştiriyor.

2004 yılında ilçede verdiğim bir konferansta depremi D'sinden M'sine kadar ince ince anlattım. Konferans sonunda depremlerle ilgili ilginç anısı olan varsa paylaşsın. Memnun olurum deyince en önde oturanlardan biri söz istedi, kendisinin zamanında kışla camisinde görev yaptığını ifade ederek mikrofonu eline alıp; 'Arkadaşlar, ben depremle ilgili konferansa ilk defa katıldım ama doğrusu enine boyuna bilgi sahibi oldum. Yıllar önce Mecitözü ilçesinde yaşanan ve ilçemizde de hissedilen orta büyüklükteki depremde cemaatten önce nasıl kaçtığını ve bilgisizlik nedeniyle üç gün dışarıda sivrisineğin içerisinde çoluk çocukla beraber yattığını anlattı. Ve akabinde bu bilinçlenmeden sonra aynı büyüklükte deprem olsa bırakın bahçede yatmayı BİR KATLI OLAN BETONARMA EVİMDEN DIŞARI BİLE ÇIKMAM'' diyerek bundan sonra gönüllü olarak sivil savunmacı olacağını söyledi…
Özetin özeti: ''Görevin olan işin her şeyini, görevin olmayan işlerin ise bir şeyini iyi öğren. Bazen o bir şey her şeyin önüne geçerde hayat kurtarır.''  
*
BAŞSAĞLIĞI: Önceki gün genç yaşta Hakk'ın rahmetine kavuşan teyze oğlum Ceyhan KAMBUR'A (Osmancık) Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabrı cemil dilerim.