Değerli Öğretmenim;
Unutma, kafası karışık ve dersine hazırlıksız giren bir öğretmenin karşısında dikkatsiz ve dağınık bir öğrenci olacaktır. Öyle güzel davranışlar göstermelisin ki gözlerini gözlerinden ayırmasınlar.
Unutma ki karşındaki o çocuklar çok zeki. Giydiğin elbise dâhil çoraplarına varıncaya kadar seni süzeceklerdir.
Unutma, ilk ders, ilk intiba çok önemlidir. Karşında seni sözlerinle, davranışlarınla tanımaya çalışan birçok göz olacaktır. Sözlerini öyle güzel seçmelisin ki gönüllerde ve yüreklerde kulaklarda etkisini göstersin. Sakın ayrıntılara girme. Net ol, karşılarında kendilerine yön verecek bir lider olduğunun çocuklara hissettir. Ama mütevazılığı de bırakma.
Unutma, öğrencilerden şikâyetçi olan öğretmen aslında yetersizliğini kabul eden öğretmendir. Karşındaki çocuk anne babasının aynasıdır. Onun anne babası da senden önceki bir öğretmenin ürünü olduğunu unutma.
Unutma; Kalpten kalbe giden bir yol her zaman vardır. Şartsız "Sizi bütün kalbimle seviyorum" demekten çekinme. Ama bu sadece lafta kalmasın. Davranışlarınla da sevdiğini hissettir.
İyi bir gözlemci ol. Unutma her çocuk parmak izi kadar özel ve bir o kadar da farklı fıtrattadır. Her çocuğun ilgisi de aynı değildir. Gözlemlerini iyi yaparsan her çocuğun ilgisinin farklı olduğunu bilir ve ona göre farklı yöntemler uygularsın. Bu da senin başarılı olmanı ve çocukları kazanmanı sağlayacaktır.
Sınıfın en arkasında oturan ile en öndeki öğrenci arasında zekâ olarak hiçbir fark olmadığını unutma. Unutma ki en arkadaki çocukta keşfedilmemiş nice cevherler vardır. Arkada oturan çocuklara kesinlikle olumsuz önyargılarla yaklaşma. Çocukları özelliklerine göre etiketleyip de hayatlarını karartma.
Unutma sen bir öğretmensin. Kendini ebeveyn ya da kardeş yerine koyma. Bu durum rol çatışmasına neden olup, ilerleyen dönemlerde öğretmeni/öğretmenliği zora sokabilir. Fakat çocuğun ihtiyaç duyduğu ve öğretmenle telafisine çalıştığı duygusal açlığı gidermek için faydalı bazı adımlar atabilirsin.
Unutma, sınıfta seni kızdıracak öğrenciler muhakkak çıkacaktır. Bu öğrencileri keşfetmeye çalış. Bu çocuklarda nice cevherler olma ihtimalinin çok yüksek olacağını unutma.
Sınıfta gülebilirsin ama kahkahalar atma ve atılmasına izin verme. Onlarla çocuk olmayı bil ama bunun sınırını aşma. Olumsuz davranışlara kızgınlığını ve tasvip etmediğini çocuklara hissettir. Ama bağırma. Unutma, "Öfkeliyken ceza verme. İyi olmak kolaydır, zor olan âdil olmaktır.
Unutma, ciddiyetin fazlası nefret doğurur, merhametin fazlası otoriteyi azaltır. Çocuklara her kızdığında kendi öğrencilik yıllarını hatırla. Muhtemelen aynı hataları sen de yapıyordun.
Öğrencilerle derslerin dışında özellikle teneffüslerde onların yanında ol. Onlarla gerekiyorsa oyunlar oyna. Onların penceresinden okula, öğretmene ve arkadaşlarına bakmaya çalış. Unutma kalbine girmediğin öğrencinin aklına da giremezsin.
Unutma ki sen de çok hata yaptın ve öğretmenlik hayatında yapmaya devam edeceksin. Çocukların da senden daha fazla hata yapacağını unutma. Senin ders sırasında yaptığın hataları söyleyen çocuklara kızmak yerine teşekkür etmelisin.
Çocuklara değer vermekle kalma, onlara değer verdiğini hissettir. Onları bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olacaklarına inandır. Unutma ki onlar geleceğin öğretmeni, doktoru, mühendisi, çaycısı, avukatı, esnafı, çiftçisi olacaklar.
Unutma sınıfta görmek istemediğin çocuk, sokakta da seni görmezden gelecektir.
Unutma, sözlerin, davranışların ve hatta kıyafetin belki de onlar için bir rol model örneği olacak ve seni taklit edeceklerdir. Sözlerine, davranışlarına ve hatta kıyafetine dikkat et.
Ona gerçek hayatı öğretmeye çalış. Hayatta her zaman mutluluğun olmadığını acı hatıralarla da karşılaşabileceğini öğret. Hayatta her zaman kazanılmadığını kaybetmenin de normal olduğunu öğretmelisin. Ama kazanırken, helal kazanılan bir liranın haram kazanılan yüz liradan daha kıymetli olduğunu öğretmelisin.
Unutma senin asıl görevin öğrenciye bilgi depolamak değil o çocuğu hayata hazırlamak.
Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye'yi desen,
İki kazma kürek, İki de ırgat gerek
Ancak hadi gel yapalım Şunu geri desen,
Bir Sinan, bir de Süleyman gerek.
M.Akif Ersoy'un yukarıdaki mısralarda belirttiği gibi yıkmak kolay ama biz imar edenlerden olmaya geldik.
Bizim işimiz gönül kazanmak, gönül yıkmak değil. Bizim işimiz tuğla dizmek, duvar yıkmak değil. Bu ülkeye bir Sinan, bir de Süleyman gerek. Ve UNUTMA ki o Sinanlar ve Süleymanlar senin elinde yetişecek. Bilmiyorum gücünün farkında mısın?
Şu duayı hiç unutma;
"Allah'ım; beni hırstan koru, bir işi sadece para için yapmaktan, sahtelikten, olduğundan farklı davranmaktan, bencillikten, geldiğim yeri unutmaktan, kibirden uzak tut. Asıl amacımın insanlara ve insanlığa hizmet olduğunu, ne olursa olsun insanlara zarar vermemem gerektiğini, bir konuda kılı kırk yarmam gerektiğini, bilmiyorsam bilmiyorum demeyi, öğrenmekten vazgeçmemeyi,
Ölene kadar öğrenci olduğumu UNUTTURMA."