"Asıl marifet buluttaydı ama herkes yağmura şiir yazdı." C. Zarifoğlu
Şu dünyaya gelip de güllük-gülistanlık bir hayatı olan canlı var mıdır acaba?
Kuruluşundan kıyamete kadar dünyada böyle bir hayat muhal olsa gerek.
Canlı-cansız, akıllı-akılsız irili ufaklı kürre-i arzda yer işgal eden her ne varsa bir tarafı yaralıdır, sızlıyordur. Kimisi bunu kâl olarak, kimisi de hâl olarak ortaya kor.
İlk insan ilk Peygamber Hz. Adem'in yaşadığı malum, Cennetten atılışı, Şeytanın saldırılarına maruz kalması, oğulları arasındaki kavga ve ilk katl olayı.
Nuh a.s. keza, "yeter be" demiş; "Nûh "Rabbim" dedi, "Yeryüzünde inkârcılardan hiç kimseyi sağ bırakma!, Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; günahkâr nankör nesillerden başkasını da yetiştirmezler. (Nuh suresi, 26-27)
Kara bulutlar gökyüzünü tüm çıplaklığıyla kapladığı ve içini dökmek üzere olduğu halde kimsenin umurunda değilmiş. Olanlar olmuş.
Nuh tufanı gerçekleşmiş ve insanlığa tekrar bir şans verilmiş gemide kalanlarla.
İnsanoğlunun azgınlığı ne yazık ki bitmemiş, gelen/gönderilen elçilere rağmen refah seviyesi arttı mı hakikate karşı gözleri gör, kulakları sağır olmuş.
Enteresan olan bir önceki milletlerin/kavimlerin başına gelenleri kalıntı ya da hikâye olarak görüp duydukları halde insanlar, azmaya ve sapmaya devam etmişler.
Sonraki asırlar, sonraki asırlar derken Hz. Musa'ya peşinden Hz. İsa geldi.
Hz Musa, bihayli sertti ama o da çekti kavminden/İsrail oğullarından.
Hz. İsa'yı o kadar üzüyorlar ki o da pes etti bir gün. Bu durumu Kur'an şöyle anlatır İsa (a.s.) dilinden:
"Şayet onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen, hiç kuşku yok sen hem izzet hem hikmet sahibisin." (Maide, 118)
Ve ümmet-i Muhammed. Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v), Mekkeliler ile Medine'de Yahudi ve münafıkların ihanetleriyle karşı karşıya kaldı.
Mekke'nin azılı kâfirleri Bedir'de cezalarını çektiler, Yahudiler de ihanetlerinin karşılığını buldular. Münafıklar ise yüzsüz yüzsüz dolaştılar, her ne kadar onlar başlarını kuma gömse de; haklarında müstakil sure vardı, onlarca ayet ve hadisle ifşa edildiler.
Ancak Peygamberimiz ümmetine beddua etmedi, umumi helak istemedi. Zira O, rahmeten lil?lemin idi.
**
Günümüze geldiğimizde karşımızda duran ABD, Avrupa, sözde Müslüman olan Araplar ülkeleri; hepsi bir âlem. Her biri ya ırkçılık yada uşaklık virüsüyle zehirlenmiş vaziyetteler.
İran ayrı bir dert. Dost mu, düşman mı belli değil. Sadece slogan atıyor sağa sola. Sağ-sol yanı başındaki İsrail ile okyanus ötesi ABD.
İşte hal böyle olunca, başımızın üzerindeki kara bulutlar eksik olmuyor. Biri gidip, biri geliyor.
Depremler, çığ felaketi, Suriye belası, İdlip şehitleri, Rus kurnazlığı gibi musibetler peşimizi gölge gibi takip ediyorlar…
Dünyanın başında da Çin'den yayılan malum virüs felaketi var.
Ne virüsmüş be; hakkında söylenmedik senaryolar kalmadı. Biyolojik oluşundan, Çin nüfusuna yönelik oluşuna kadar hatta 5G teknolojisiyle bile ilgisini kuranlar var.
Bir de çekirge sürüleri çıktı son günlerde…
S. Arabistan, Hindistan, Pakistan şimdide Çin'e doğru ilerliyor…
Koronavirüs gibi benzer komplo/komple teorileri çekirge için de pek tabii kurulabilir, kuruluyor da..
**
Karabulutlar, diğer bulutlar gibi özgürce gökyüzünde dolaşmak yerine birilerinin başı üzerinde durmayı tercih ederler.
Ülkemizle ilgili dâhili ve harici kimlerin ne planları var, başımıza sürekli bir şeyleri musallat ediyorlarsa mevcut yöneticilerimizin eli armut toplamıyor, Allah'ın yardımıyla karşı planlarını yapıyor, karabulutları dağıtmak için tedbirlerini alıyorlar. Çok şükür.
Bir de bu kara bulut meselesine başka açıdan bakalım.
Biz yağmura rahmet deriz.
Mevlana'nın; "Üzülme, Çünkü Yaratan umudu en çaresiz anlarda yollar. Unutma yağmurun en şiddetlisi en kara bulutlardan çıkar" sözü yüreğimize su serper.
Onun için kara bulutlar dağılacak elbet. Dağılmazsa bile içinden rahmet çıkacak inşaallah.
Sezai Karakoç'a kulak vermeden olmaz:
Ben geldim geleli açmadı gökler
Ya ben bulutları anlamıyorum
Ya bulutlar benden bir şey bekler.