Bu hafta Dünya Engelliler Haftası! Gene birileri güya merhamet gösterisine girecek sosyal hakları engellilere bir lütufmuş gibi lanse edecek! Gene ağzımızla kuş tutsak kimseye yaranamayacak gene kaderimizle başbaşa kalıp, kendi başımızın çaresine bakacağız. Hamdolsun bizler her çaresizliğin altında bir hikmet, her gecenin sabaha gebe olduğunu bilip ilahi takdire boyun eğmiş tevekkül etmişiz.."Tevekkeltü al'Allah"
Allah'a dayanıp güvendim.."Hasbiyallah" Allah bana yeter..
Duygu Asena'nın ‘Kadının Adı Yok’ adında bir kitabı vardı. Hayat görüşü ve kafa yapısı olarak farklı dünyaların insanları olmamıza rağmen hakikaten Asena hanıma bu anlamda hak vermemek mümkün değil. Erkek egemen bir toplum olarak, kadın bizim toplumda hep ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüş, ezilmiş, itilmiş, incitilmiştir. Kadın hakları savunuculuğu konusunda mangalda kül bırakmayız  ama iş icraata geldi mi höt der oturtur höt der kaldırırız. 


Aslında ben kadın hakları konusunda ahkam kesecek, bu konu hakkında fikir yürütecek değilim. Haddim de değil böyle önemli bir konuda fikir yürütmek. Ben haddimi bilirim. Ben deniz beni ilgilendiren bir konuda engellilerin engellenen dünyalarından bahsedeceğim. Netice itibariyle sayın Asena herhalde bu memlekette engellilerin hayatından kesitler görmüş olsaydı kadının adı yok evet doğru da, engellinin adını bırakın, memlekette yaşama hakları yok. Bazen engelliler konusunda görüşlerimi ifade ettiğimde kompleks yaptığımı falan düşünürler. Kesinlikle hiç bir zaman hayatımın hiç bir döneminde, içinde bulunduğum durumdan dolayı bir komplekse kapılmadım, şükür kapılmam da. Kaldı ki çok şükür kadere inanan insanlarız ve bizim başımızdaki hal herkesin başına gelebilir. Meşhur sözdür her sağlam birer engelli adayı diye. Allah korusun, Rabbim kimseyi engelli, çaresiz, naçar bırakmasın. Kimseyi de kimseye muhtaç etmesin, ederse de merdine etsin.


Engellilerin her zaman özel bir misyonla yaratıldıklarını düşünmüşümdür. Adili mutlak olan kurban olduğum Rabbim'in engellilere elbette bir garezi yok. Hikmeti sonsuz Rabbim'in elbette bir hikmete mebni yarattığı bu insanların, dolayısıyla bizlerin özel bir misyonu olması kaçınılmazdır. Ufak tefek dünyevi sıkıntıları dert edinen insanların acaba gözleri görmeyen bir engelliyi gördüklerinde ve onların dünyasına biraz empati yaparak girdiklerinde o kendilerine sıkıntı yaptıkları problem acaba gözleri görmeyen insanların sıkıntıları ile karşılaştırıldığında ne derece büyük yada bu insanların yaşamları ile kendilerini kıyasladıklarında hayatı zehir ettikleri problemlerin ne derece kıymetsiz ve önemsiz olduğunu kavrayabiliyorlar mı acaba? Ya da felçli, ayaklarını kullanamayan aciz bir insanın yaşadığı sıkıntıyı tahayyül edip acaba içinde bulunduğumuz duruma şükredebiliyor muyuz? Bu anlamda derinlemesine düşündüğümüzde engelli insanların özel insanlar olduğunu idrak edebiliyorsunuzdur umarım.


Hal böyle iken hayatın içinde engellilere yaklaşımınız nasıl acaba? Toplumun engelliye top yekun bakışı nasıl? Ya da engelli insanlar bedavadan yaşayan tüketici bireyler olarak mı görülüyor, yoksa biraz önce izah etmeye çalıştığım şekliyle bir ibreti alem olarak mı görülmekte? Ben denizin bu anlamdaki görüşü kesinlikle bu yönde. Çünkü gerek ailevi bazda gerekse toplumsal hayatın içinde bunu yaşayarak bizzat gören bir insanım. Kimseden bir lütuf bir ihsan beklediğimiz yok, sadece herkesin faydalandığı yaşamsal haklardan herkes gibi biz de istifade edelim. Gayemiz amacımız bu...


Bir de gerek aile içi engelli istismarı gerek siyasi anlamda engelliyi istismar edip topluma şirin gözükerek oy avcılığı yaparak bu insanları istismar etmek bana göre çok büyük ayıp. Bunları gördükçe insanlara karşı güven zafiyeti oluşmak ta, bu da hakikaten çok acı. Biraz samimiyet biraz içtenlik biraz da sevgi bize lazım olan. Çok fazla bir beklentimiz yok gördüğünüz gibi..


Netice itibariyle; engellilere çalışabilecekleri işlerde istihdam sağlamadan, ortak kullanım alanlarında erişebilirlik ve fiziki uygunluk sağlanmadan kimse engellilerle ilgileniliyor algısı yaratmasın! Unutmayın bu insanlar yılda bir defa hatırlanmakla ne karınları doyuyor ne de sıkıntıları bitiyor. Amaç sıkıntıyı, problemi yerinde ve kökten halletmek olmalı! Nokta!...