Konuşmak nedir hiç düşündünüz mü? İnternette arama motoruna yazdığınızda kolayca bulabilirsiniz tabi, biz de bu tanımlardan birini kısaca yapalım.

Konuşmak: Düşünce ve fikirlerin; söz, şekil, mimik ve hareketlerle anlaşılması ve anlatabilme yeteneğidir.

Düşünce ve fikirler; peki insanlar hangi düşünce ve fikirlerini paylaşıyorlar. Yoksa sadece sıradan içi dolu olmayan kelimelerin bir araya gelmesi ile kurulan cümle paylaşımları mı bunlar? Evet, kimi insana göre konuşmak anı kurtarmak için yapılan içi boş sıralı cümlelerden ibarettir. Bunula da kalmayıp; birbirinin ayıbını araştırmakta, dedikodu yapmaktadırlar. Konuşmak için bu kadar çaba sarf etmenin altında yatan nedenlerden biri ise yalnızlık korkusudur. Bu korku nedeniyle insanlar olmadık yerde olmadık kişilere anılarından, geçmişe özleminden, siyasetten bahsediyor, düzene küfrediyor ya da sırf ağız alışkanlığı konuşmak için konuşuyor. Yalnızlıktan korkan insanlar; ne kadar çok konuşursa etrafındaki insanların o kadar çok olacağı ve yalnız kalmayacağı inancına sahiptir. Öyle ki; kelimeleri dikkatsizce seçerek karşısındaki insanın duygu ve düşüncelerini yok saymakta, kendisi gibi düşünmüyorsa eğer onu aşağılamaya dalga geçmeye ya da dinlememeye kalkışmaktadır. Gruplaşmalar sözlü sataşmalar ve bir süre sonra bu pervasız konuşmalar neticesinde kavgalar ya da sessiz uzaklaşmalar yaşanmakta ve sorunu kendisinde görmeyen kişi konuştukça haklılığının artacağı düşüncesi ile sorun yaşadığı kişi hakkında olur olmaz şeyleri anlatacak birilerini bulmaktadır. Konuşan haklı sessiz kalan suçlu bilincini kendinde oluşturduğu gibi başkalarını da bu bilincin etkisi altına almaya çalışmaktadır. Şu bilinmeli ki;  her konuşan haklı değil her susan da suçlu değildir. Bunun farkına varamamış, bu farkındalığı oluşturamamış, bilinç gelişimini tamamlayamamış kişiler dünya düzeninin bundan ibaret olduğunu savunmaktadırlar. Korkunç olan şu ki; bu insanlar oldukça fazla...

Haldun Taner’in 1982’de söylediği şu sözler bugün de hala yaşanan sorunları çok güzel ifade etmektedir.

‘’Bir ada arıyorum. Hoyratlıktan uzak. Nankörlükten ve küstahlıklardan. Bir ada ki herkes gülümserdir. Herkes kendisiyle ve alemle barışık. Bir ada ki dürüstlük, dönekliği yok etmiş. Herkes birbirine soruyor bu eski ve olumsuz sözcüklerin anlamı ne? Kimse bilmiyor, unutmuş. Bir ada ki öfkeli bakamıyor insanlar. Homurdanmıyor hışımla. Uykusunda bile kavga yok… Bir ada arıyorum. Politikadan uzak. İktidar hırsı yok. Kendinden başka düşünene tahammülsüzlük yok. Herkes eşit ada sever. Kimi kıyısını, kimi yamacını, tepelerini çamlıklarını… ‘Mademki benden değilsin, öyleyse bana karşısın’ ham görüşü uğramamış adaya. Seçim sorunu, oy dalgası, partiler, koalisyon, Çince gibi sözcükler kullanılmıyor ada sakinlerince. Siyaset yok ki Siyasi suç kalsın.’’