Siyasi karmaşanın yoğunlaştığı günlerde Haziran dönemi sınavları da yaklaşmıştı. Sene boyunca hiç ders çalışmadık. Artık hazırlanmak zorundaydık. On dokuz Mayıs'tan sonra vakit iyice daraldı. Ama imtihan programı henüz ilan edilmedi.

Bu arada ben, üniversite imtihanlarına da hazırlanıyordum. Zira başka fakülteye de devam edebilmek için bu sınavda iyi bir puan almam gerekiyordu. O günlerde sınav yerim belli oldu. Sınava Ankara Ziraat Fakültesi anfisinde girecekmişim. Sınav günü gelince Ankara'ya gittim. O gece Siteler Öğrenci Yurdu'nda kaldım. Gece geç gelen öğrencilerin tabancalarının bakımını yapmaları uzun sürdü. Ancak ondan sonra uyuyabildim. Sabahleyin Sınav yerine gittim. Bahçeye girişten itibaren çeşitli sol öğrenci örgütleri, bildiri dağıtmaya başladılar. Hepsini de almak zorundaydık. Herhangi bir tavır sergilememiz söz konusu değildi. Zaten sekiz on kişilik gruplar halindeydiler. Hepsini aldık. Onları, ancak salona girerken bırakabildik.

Anfi çok büyüktü. Normalde bir öğrencinin ders dinleyebileceği büyüklükte bir salondu. Sınava girenlerin her bir bir havadaydı. Kızların ve erkeklerin kılık kıyafetleri, bana çok yabancı geliyordu. Ama ben, sınava odaklanmak zorundaydım. Soru kitapçığı ve cevap kağıdı dağıtıldı. Başladık işaretlemeye. Ancak yanımdaki Ispartalı arkadaş, ben toto oynayacağım diyordu. Altı köşeli silginin her köşesine bir harf yazmıştı. Hangisi gelirse onu işaretliyordu. Altıncı köşeye de "boş" yazmıştı. O gelirse tekrar yuvarlıyordu. Onun sonucunu hep merak ettim ama bir türlü öğrenemedim.
Sınav bittikten sonra Konya'ya döndüm. Zira sınav sonuçları, Temmuz sonuna doğru ancak belli olacaktı. Bu sırada Konya'da yaz dönemi sınavlarının takvimi belli oldu. Ders takip edenler için sınavlara fazla emek harcamaya gerek olmuyordu. Ben de her ders için bir veya iki gün hazırlanmayı yeterli görüyordum.

O günlerde Alaattin Tepesi'ndeki çay bahçelerinde veya Meram'daki mesire alanlarında ders çalışıyorduk. O, bize yetiyordu. Haziran ayı sınavlarında bütün derslerden geçmiştim. Çorumlu hemşehrilerimizin de bütünlemeye kalan dersleri yoktu. Bu başarılı sonuçlarla sevinerek Çorum'a döndük.

Çorum'a dönerken Necmettin Erbakan'ın konferans ve miting konuşmalarını içeren kasetler götürmeyi de ihmal etmedik. O sırada Hami Aydoğan ile beraber Çorum'da Milli Nizam Partisi'ni kurdurmak için yoğun çaba sarf ediyorduk. Hami Berber Yaşar Çatar ve arkadaşlarına ben de eniştem Ahmet Keleş ve ayakkabıcı esnafına dinletiyorduk. Sonunda Ahmet Keleş'in başkanlığında Milli Nizam Partisi'nin Çorum Şubesi'nin kuruluşunu gerçekleştirdik.

Milli Nizam Partisi'nin çekirdek kadrosu böylece oluşmuş oldu. MNP, birden bire her kahvehanede, her toplantıda konuşulan tek konu olmaya başladı. O sırada Adalet Partisi milletvekilleri, tek tek gelip Ahmet Keleş'i vaz geçirmeye çalışıyorlardı. Bir defasında Çorum Milletvekili Aslan Topçu'nun ziyaretine rastladım. Keleş'e epey dil döktü. Vazgeçmesi için pek çok teklif getirdi. Devreye ben girince sinirlendi, çekip gitti.

Artık teşkilatlanma tamamlanmıştı. Bundan sonra partinin tanıtımına ve yeni üyeler kazandırılmasına ağırlık verilecekti. Diğer partilerde kendimize yakın gördüklerimizle dirsek teması kurulacaktı.