SORU:
Küçük yaşta tecavüze uğrayan kızın imtihanı ne olabilir? Savaşta ayakları kopan küçük çocuğun ya da ailesinin imtihanı, ayetin aksine çekebileceği yükten fazlası değil midir?
CEVAP:
Allah Teâlâ imtihan için küçük yaşta kıza tecavüz ettirmiyor ve bu manada ona, tahammül edemeyeceği yükü yüklemiyor; bunu yapan Allah’a asi olan, imansız ve/veya ahlaksız bir kişidir. Bu kişi muhtemelen dünyada da, ama kesin olarak ahirette ettiğini bulacak, dayanılmaz cezalar çekecektir. Kıza gelince başına böyle bir felaket geldiği için eğer sabrederse, Allah’a isyan etmezse, zalimin zulmünü Allah’a yüklemeye kalkışmazsa ahirette bunun mükâfatına nail olacaktır.
“Allah niçin bu zulmü engellemiyor?” diye sorulabilir. Eğer engellerse dünyada zulüm, kötülük, savaş… olmaz; yani insanlar kötülük yapamazlar, kötülük yapma imkanı bulunmayan insanlar da iyi oldukları için ödülü hak edemezler. İnsanlar kötülük de yapabilecek durumda oldukları halde bunu yapmazlarsa imtihanı kazanmış olurlar. Böyle bir zulme maruz kalmış olan çocuğa şefkat ve merhametle yaklaşmak, ona tertemiz insanlar gibi muamele etmek de çevresindeki Müslümanların vazifesidir.
Savaşta vücutça ve malca zarar gören insanlar masum (suçlu, haksız yere savaşan değil) iseler bu felakete sebep olanlar elbette bunun cezasını çekeceklerdir. Mağdur ve mazlumlara gelince: Zalimlerin zulmünü genel olarak doğrudan Allah’ın engellemesi, O’nun muradı olan bu dünya düzenine uymuyor, Allah bunu, iyi kullarına vazife kılmış bulunuyor, ya onlar vazifelerini ihmal ettikleri veya zalim daha güçlü olduğu için bu facialar meydana gelmiş oluyor. İnsanlar sağlam imanları ve yeterli eğitimleri sayesinde bu tür facialara da tahammül edebiliyorlar, bu yüzden Allah’a isyan etmek şöyle dursun, “bana isabet etmesinde bir hikmet vardır, benim vazifem sabretmek ve kulluğumu zedelemeden bu durumda yaşamaktır” diyerek ebedî saadet bakımından birçok sağlam insandan daha şanslı olabiliyorlar.
İslam’da “bir yanağına tokat atana diğer yanağını da sunmak” yoktur. Gücü yeten ilk tokadı yememek için gereken savunmayı yapar. Onun gücü yetmiyorsa durumu görenler zalimin zulmünü engellemekle yükümlüdürler. Engellemek için yapılacak hareket daha büyük zararlara sebep olmamalıdır. Hak ve adaletin kapısı adil devlettir. Bu dünyada hakkını alamayanlar ebedî âlemde alacaklardır, zalimler ise orada, varsa iyilik ve sevaplarını da bu hakları ödemek için harcayacak ve sonunda iflas edeceklerdir.
SORU:
İş vermezse Allah, geçim olmuyor, geçim olmayınca kötülüklere bulaşıyor insan, sorumluluğu kim alacak?
CEVAP:
İslam öğretisinin ortaya koyduğu “Allah’ın kanunu” şöyledir:
Kişi, sorumluluk çağına gelince geçimini sağlayacak ve bunun da ötesinde ümmetin ihtiyaçlarını karşılayacak faaliyetlerde bulunacaktır, tabii bunu yapabilmek için gerekli donanımı da eğitim ve öğretim ile elde edecektir. Kişinin bir kusuru, eksiği bulunmadığı halde geçimini sağlayacak iş bulamıyorsa akrabası, yakınlık sırasına göre onun geçimini sağlamakla yükümlüdür. Bunlar da yoksa veya vazifelerini yapmıyorlarsa sıra hayır kurumlarına ve devlete gelir. Bu İslâmî kanuna göre İslam toplumu içinde hiçbir kişi, aç ve açık, temel ihtiyaçlarından mahrum kalmaz ki, yoksulluk yüzünden kötülüğe bulaşsın!
Bu durumda, yoksulluk yüzünden kötülüğe bulaşmanın iki sebebi oluyor:
1. Yoksulluk çeken insanın imanı, eğitimi, dolayısıyla iradesi, sabrederek çok önemli manevi sonuçlar elde etmesine yetmiyor.
2. Bu durumda olan insanları nefis mücadelesi ile baş başa bırakan, vazifelerini yapmayan Müslümanlar da sonuçtan sorumlu oluyorlar.
Son iki hafta sonu yazılarımda konu edindiğim ve birkaç yazı daha ayıracağım sorular, bazıları tarafından Müslümanları şüpheye düşürmek ve çıkmaza sokmak için, bazıları tarafından ise samimi olarak sorulmaktadır. Hangi maksatla olursa olsun sorular cevapsız kalmamalıdır.
Bu vesile ile benzer sorulara cevap veren iki kitaptan söz edeceğim:
1. İsmail Fenni Ertuğrul,
Maddeci felsefeye, Allah’ı inkar eden, İslam hakkında zihinleri bulandıran çıkışlara karşı önemli eserler kaleme almış bulunan bu mütebahhir zatın bir de kendi küçük, içeriği büyük kitabı vardır: “Küçük Kitapta Büyük Mevzular” . Birinci baskısı 1934, ikinci baskısı ise Sebil Yayınları arasında 1976,78 yıllarında “İman Hakikatleri Etrafında Suallere Cevaplar” adıyla basılmıştır.
2. Prof. Dr. Soner Duman, “Allah’ım Sorularım Var”
Genç Dergisi’nin yeni kampanya döneminde abone olanlara dağıttığı bu kitap da bazı zihinleri meşgul eden benzer sorulara cevap vermeye çalışan iman ve ilmin eseridir.