Korana virüs salgını 2020 yılına pek çok olumsuzlukla giren dünya ve bölgemiz için "kötünün kötüsü var!" sözünü bir bakıma doğruladı. Çok yönlü etkileriyle hayatımızı derinden etkileyen bu küresel salgın (pandemi) şimdiden pek çok kanıksanmış, kabullendirilmiş anlayışı zihinlerde sorgulamaya, yıkmaya başladı bile. 
Her ne kadar geçmiş yüzyıllarda insan kayıplarının olağanüstü sayılara ulaştığı büyük küresel salgınlar yaşanmış olsa da, bugün bilişim teknolojilerinin yaygınlığı ve medyanın sınırları kaldıran her bilginin her bireye ulaşmasına yol açan etkisiyle, insan ve toplum psikolojisinde olağanüstü etkiler ortaya çıkmaktadır.
Buna bir de abartılı, yanlı ve yanlış bilgi bombardımanının eklendiği dikkate alınırsa insanın zihin dünyasında, okyanus dalgalarının kıyıya her vurduğunda oluşturduğu etki gibi kalıcı değişimler ortaya çıkarmaktadır ya da çıkarması beklenir. Oluşan bu küresel belirsizlik ve korku ortamı, esasen artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının da habercisi…
Düşünelim! Korona virüs salgını öncesi birey olarak gündemimizde neler vardı? Ülkemizin gündeminde, bölge ülkelerinin gündeminde neler vardı? Pekala iktisadi ve askeri olarak güçlü küresel etkiye sahip ülkelerin gündeminde neler vardı? 
Kuşkusuz bugün ortaya çıkan tehditin getirdiği psikolojinin ve davranış biçiminin çok dışında, ülkelerin çok farklı ajandaları ve çok farklı hedefler vardı. Tabii virüsün yaygın etkisi ne kadar yüksek olursa olsun söz konusu ajandaların birden bire değiştiğini söylemek de mümkün değil.
Koronanın Gündem 
Üzerine Etkisini Sorgulamak
Korona virüs salgını öncesine kadar, her ne kadar toplumlar ve ülkelerarası etkileşim çok güçlü ve geniş olsa da, yerelin gündemi ile küresel güç sahiplerinin gündemi çoğu zaman çok farklı olurdu. Bir tarafta uzayda yaşam ve siber teknolojilerin geliştirilmesine yönelik çalışmalara odaklanmış bir dünya,  diğer tarafta ise insan yaşamının devamı için en uygun şartları sunan mavi gezegende kurak topraklara mahküm olmuş, temel yaşam hakkına dahi sahip olamayan kıtlıkla, açlıkla ve kalkınmamışlıkla baş başa kalmış bir dünya. 
Başka bir ifadeyle bir yanda gıda yetersizliğinin düşük gelişmişlik grubunda yer alan ülkelerde ortaya çıkardığı kıtlık ve açlık gerçeği, diğer tarafta ise yüksek gelişmişlerde fazla kalori nedeniyle yaşanan obezite sorunu. Yine bir yanda düşük eğitime, düşük yaşam standartına, kaosa ve iç karışıklıklara mahküm edilmiş bir dünya ile bunun tam tersi şartlara sahip yüksek refah düzeyine ulaşmış bir dünya. Ancak geride kalanları görmeyen, görmezden gelen küresel güçlerin hegomonya talepleri hiç bitmedi ve sermeye odaklı oluşan bu yapı hep iktisadi bakımdan güçsüzler aleyhine çalıştı ve özellikle düşük gelişmişlik grubundaki ülkeler dış destekli müdahalelerle kaoslar, savaşlar yaşadı ve iç karışıklıklarla enerji, zaman ve insan kaynakları kaybedildi… 
Kısaca gelinen noktada; gelişmişlerin hakim olduğu bir sistem ve buna karşılık insani değerlerin ve insanlığın ortak mirası olan toplumsal yaşam biçimlerinin geri planlara atıldığı, tektip yaşam biçimini ve içi boşaltılmış küresel popüler kültürü dayatan bir dünya…
Korona Sonrası Dönem
Yaşadığımız bu günlerde Korona virus salgını yerel ve küresel güç olduğuna bakmaksızın tüm ülkeleri  tehdit etmeye devam ediyor.  İnsan yaşamını tehdit eden söz konusu salgın  arzu edilir ki; sermaye odaklı anlayışın ortadan kalkmasıyla sonuçlansın. Ancak bu anlayış değişiminin sağlanmasının kolay olmadığını ve hatta mümkün olmadığını belirtmek gerekir.  Dünyanın sahibi olduğunu düşünen ve küresel ölçekte tüm sosyo-politik, ekonomik ve askeri sistemin kendi kontrolünde olduğuna inanan ülkeler, her ne kadar Koronavirüs sonrası bunun böyle olmadığını anlamış olsalar da, kendi kontrolleri dışında bir dünya düzeninin oluşmasına izin vermeyecekler görünüyor. Esasen söz konusu ülkelerin böylesine ciddi bir küresel tehdit dalgasıyla karşı karşıya kalınca kendilerini sorgulumaları ve yeni politikalar oluşturmak yönünde yalaşım değişikliğine gitmeleri beklenir.
Sonuç itibariyle gönül ister ki; özellikle medeniyet ve demokrasiyi savunduğunu ve insan haklarını korumak ve kollamanın kendi işleri olduğunu her fırsatta dile getiren, ancak bu iddianın gereğini yerine getirmeyen ülkeler, küresel virüs salgınından sonra, insanı odağa koyan makul ve insanlık yararını dikkate alacak erdemli politikalar geliştirsinler ve bunları mavi gezegenin ve insanlığın ortak faydası için kullansınlar.