AM­BAR: Am­bar ke­li­me ola­rak mu­ha­fa­za edi­len, ye­dek­le­nen, yi­ye­cek tü­rü şey­le­rin mu­ha­fa­za edil­di­ği yer an­la­mı­na gel­mek­te­dir. Özel­lik­le dağ köy­le­rin­de am­ba­rın ay­rı bir ye­ri var­dır. Ka­lın ka­las­lar­dan ve­ya tah­ta­lar­dan bir­bi­ri­ne geç­me­li ola­rak ya­pı­lır. İçe­ri­sin­de bir­kaç ta­ne bö­lüm olur. Bu bö­lüm­le­rin de­rin­li­ği du­ru­ma gö­re 2- 3 met­re­yi bu­lur. Se­rin olur. Özel­lik­le fa­re­le­rin gir­me­me­si için kü­çü­cük bir de­lik bi­le bı­ra­kıl­maz. Her bö­lü­me buğ­day, ar­pa, yu­laf vb. dol­du­ru­lur. De­ğir­me­ne öğüt­mek için ve­ya sat­ma­ya pa­za­ra gö­tü­rü­lür­ken bu­ra­dan alı­nıp gö­tü­rü­lür. Di­ğer ta­raf­tan da­ha uzun sü­re mu­ha­fa­za ede­bil­mek, has­ta­ya ik­ram ede­bil­mek ve ço­cuk­la­rın bir­den bi­tir­me­si­ne en­gel ol­mak için kış­lık el­ma, ar­mut vs. bu am­bar­lar­da sak­la­nır­dı. Özel­lik­le köy­den şe­hir­le­re gö­çün baş­la­ma­sı ve ah­şap ev­le­rin yı­kı­lıp şeh­re ta­şın­ma­sıy­la be­ra­ber am­bar­lar­da bir bir yı­kıl­ma­ya baş­lan­dı ama yi­ne de tek tük ola­rak bu­lun­mak­ta­dır. 
Keş­ke mu­ha­fa­za ede­bil­sey­dik ve­ya res­to­re ede­rek şe­hir­ler­de park­lar­da ser­gi­le­ye­bil­sey­dik… En azın­dan taş yı­ğın­la­rı ve ka­la­ba­lık­lar ara­sın­da park­lar­da yal­nız otu­ran yaş­lı­la­rı­mı­zın geç­mi­şi yâd et­me­le­ri­ne ve genç­le­ri­mi­zin de köy­le­ri­ne ya­ban­cı­laş­ma­ma­sı­na ve­si­le ola­bi­lir­dik… Bir gün yet­ki­li olur­sam (!) şe­hir­de bir köy min­ya­tü­rü kur­ma­yı çok ar­zu edi­yo­rum… Her­hal­de köy­de­ki anı­la­rın yor­gun­lu­ğu üze­rin­de his­se­di­len be­li bü­kül­müş ebe­le­ri­miz - de­de­le­ri­miz zi­ya­ret­çi mü­da­vim­le­rin­den olur. Genç­le­ri­miz­de bi­li­şim dün­ya­sın­da yü­zer­ken bi­ri­kim dün­ya­sın­dan ha­ber­dar olur…
BA­BA­NIN YA­NIN­DA ÇO­CU­ĞU­NU SE­VE­ME­ME: Her örf ve adet doğ­ru de­ğil­dir. Es­ki­den köy yer­le­rin­de ço­cuk­la­rın ai­le­nin bü­yü­ğü olan ba­ba­la­rın ya­nın­da se­vil­me­si hoş kar­şı­lan­maz­dı. Ba­ba ba­ba­sın ya­nın­da ço­cu­ğu­nu ku­ca­ğı­na da­hi ala­maz­dı. Se­ve­cek­se oda­sı­na çe­kil­di­ği za­man giz­li se­ver­di. Bu­nun ya­nın­da an­ne­nin ya­nın­da bi­raz da­ha ra­hat ola­bi­li­rin­di. Bu bağ­lam­da şe­hir­den ge­len­ler ço­cuk­la­rıy­la iç­li dış­lı olun­ca 'fa­la­nın oğ­lu ne ka­dar gör­me­dik, hiç utan­ma yok' tü­rün­den eleş­ti­ril­di. Ama de­de­ler­de to­run­la­rı­nı ra­hat­ça se­ver­di. Baş­ka bir ifa­de ile ço­cuk­la­rı ale­nen se­ve­bil­mek için de­de­lik mer­te­be­si­ne ulaş­mak ge­re­ki­yor­du.
BA­BA­NIN YA­NIN­DA HA­NI­MIY­LA RES­Mİ OL­MAK: Ba­ba­nın - de­de­nin ya­nın­da ço­cuk­la­rın se­vi­le­me­me­sin­den da­ha ka­tı ola­rak özel­lik­le ye­ni ev­le­nen genç­ler res­mi ol­mak du­ru­mun­day­dı. Ba­ba­nın ya­nın­da ha­nı­mı­na şa­ka yap­mak - cil­ve yap­mak müm­kün de­ğil­di. Böy­le bir du­rum­da en ağır fır­ça­yı he­men­cik yer­di. Gü­nü­müz­de bu du­rum ya­dır­gan­sa da bel­ki de gü­zel yön­le­ri var­dı. Ba­zen mah­rem oda­sın­da ya­pı­la­bi­le­cek dav­ra­nış­la­rın ai­le bü­yük­le­ri kar­şı­sın­da hiç­bir çe­kin­ti ol­ma­dan ya­pı­la­bil­di­ği­ne şa­hit olun­ca her şe­yin bir öl­çü­sü ol­ma­lı. İf­rat ve tef­rit de­re­ce­le­ri iyi ayar­lan­ma­lı baş­ka bir ifa­de ile bü­yük bü­yük­lü­ğü­nü ama kü­çük te kü­çük­lü­ğü­nü bil­me­li di­ye dü­şü­nü­yo­rum. 
DE­DE­LE­RİN TO­RUN­LAR ÜZE­RİN­DE­Kİ GÜ­CÜ: Es­ki­den ço­cuk­lar bir ha­ta yap­tı­ğın­da ve­ya böy­le al­gı­lan­dı­ğın­da an­ne -  ba­ba­la­rın­dan çok de­de­le­rin­den kor­kar­dı. Çün­kü de­de to­ru­nu­na bir to­kat ata­cak­sa ba­ba­nın bu­nu sor­gu­la­ma hak­kı yok­tu. Ge­re­kir­se bir ta­ne da­ha ila­ve eder­di. Ya şim­di? De­de­ler bı­ra­kın to­kat at­ma­yı bi­raz kaş­la­rı­nı çat­sa,  ço­cuk­lar is­yan eder. Ev­den ko­var… An­ne ba­ba­lar­da toz kon­dur­maz… Ta­bi­ri ca­iz­se da­vul ça­lar…
KÖ­YÜ­ME VE­FA: Se­va­bıy­la gü­na­hıy­la bu­gün­le­re gel­me­mi­ze, il­ham kay­na­ğı­mız ol­ma­mı­za ve­si­le olan ama şim­di vi­ra­ne ka­lan Os­man­cık - Seki kö­yü­mün - göç­kö­yün yay­la­sı­na ta­şı­na top­ra­ğı­na, ağa­cı­na yap­ra­ğı­na se­lam­lar ola…  
TA­Zİ­YE:
Os­man­cık - Ge­mi­ci ma­hal­le­si­nin Ko­ca Çı­nar es­ki muh­tar­la­rın­dan, hak­kın rah­me­ti­ne ka­vu­şan Ha­şim Otuz­bir am­ca­mı­za Al­lah’­tan rah­met, se­ven­le­ri­ne sab­rı ce­mil di­le­rim.