O yıllarda sınıf geçme notumuz ne olursa olsun mutlaka lise kısmında bütün derslerden sınava girmek zorundaydık. Bunların bazıları yazılı, bazıları da sözlü sınav şeklindeydi. Derslerdeki başarı durumumuz iyi de olsa yine sınav heyecanı yaşıyorduk. Hatırımda kaldığı kadarıyla on yedi dersimiz vardı. Sınavlar, Haziran ayı boyunca sürdü. Arada bir gün boşluk olduğu zaman daha iyi hazırlanabiliyorduk. 
Haziran sonunda bitirme sınavlarından geçer not aldığımızda yıl sonu ortalamasıyla tekrar ortalaması alınarak sınıf geçebiliyorduk. Buna göre son sınıfta da sınıf birincisiydim. İftihara geçtim. İmam Hatip Okulu öğrenciliğim boyunca üçüncü sınıfın birinci dönemindeki Beden Eğitim ve Müzik derslerinin zayıf olması dışında her yıl iftihar tablosunda yer alıyordum.
Bitirme sınavlarımızın sırasında İmam Hatip Ortaokulu'nu dışarıdan bitirme sınavlarına katılan imam ve vaizler de bizimle birlikte sınava giriyorlardı. Onları beden eğitimi dersinde şortla koşturmaları, onlar kadar bizim de zorumuza gidiyordu. Bu vesileyle o yaşlı hoca efendilerin aleyhte propaganda yapmalarına zemin hazırlanmış oluyordu.
İmam Hatip Okulunu bitirince herkes yol hazırlığına başladı. Özellikle yatılı öğrenciler, bavullarını toparladılar. Tek tek vedalaşmaya başladılar. Ben de arkadaşlarla vedalaşabilmek için akşama kadar okulda bekledim. Akşam ezanı okundu. Hava iyice kararmaya başladı. Babam beni bekler deyip kalanlarla vedalaşıp evin yolunu tuttum. Babam da "Etem niye gelmedi?" diye elinde övendere (uzun deynek) ile okulun öbür kapısından girmiş. Arkadaşlarıma sormuş, Onlar da şimdi gitti demişler. Burnundan soluyarak eve dönmüş. Babam ilk defa okula geldi. O da böyle oldu. Eve vardım. Annem eli yüreğinde beni bekliyordu. Baban seni görmedi mi dedi. Elinde övendereyle gittiğini söyleyince vaziyeti anladım. Hemen odaya girdim. Kapıyı kilitledim: arkasına masa sandalye yığdım. O akşamı öyle atlattım ama gel bana sor.
İmam Hatip Okulunu bitirdik ve Yüksek İslam Enstitüsü imtihanlarına girmeye hak kazandık. Zaten başka fakültelere gitme hakkımız yoktu.
Mecburi istikamet, Yüksek İslam Enstitüleriydi sanıyorum Ağustos ayının başlarında önce okulumuzda yazılı sınava girecektik. İstanbul'da hazırlandığı söylenilen sorularla Arapça, Tefsir ve Hadis derslerinden sınav yapılacaktı. Sabırsızlıkla onu bekliyor ve ona hazırlanıyorduk. Bu sınavı kazanınca hangi ili tercih edersek bir de orada sözlü olacaktık. 
Ben zihnimi bu imtihana hazırlıyordum ama evdekiler beni evlendirme derdine düşmüşlerdi. Ölmeden mürüvvetini görelim diyerek bana boyuna kız teklifinde bulunuyorlardı. Ama niyetim ve kararım kesindi; okuyacağım, evlenmeyi düşünmüyorum diyordum. Onlar da kabullenmek zorunda kalıyorlardı. Dükkanda da beni başka bir sürpriz bekliyordu. Bu defa amcam, "Okumaya gitme. Bankada yeterli paramız var. Gel beraber gıda toptancılığı yapalım. Kısa zamanda zengin oluruz" diyordu. Teklif, benim yaşımdaki bir genç için çok cazipti. Ama ona da "Hayır, ben okuyacağım" dedim. Amcam o an bana gücendi ama kararımı değiştiremedi. 
Ben, banka da mevcut olan paranın miktarını biliyordum. Babama ve amcama bu para ile şimdiki adliyenin kuzeydoğusunda bulunan arsalardan en az 5-6 arsa almalarını teklif ettim. Benimle alay ettiler. Ev yapacaksan bahçenin her tarafı boş dediler. Bugün arsaların dört tanesinin yerinde kırk daire oturuyor.
Babam da amcam da ileriyi görebilecek durumda değildi. Zira köylü zihniyetinden sıyrılıp şehirdeki gelişmeleri görebilmeleri mümkün değildi. Bankadaki para da çarçur oldu gitti. O fırsat da elden kaçmış oldu.
Beklediğimiz Ağustos ayı geldi. Yüksek İslam Enstitüsü sınavlarına girdik. Benim tercihim Konya idi. Eylül ayında oradaki sözlü sınavlara hazırlanmamız gerekiyordu.
Bununla beraber benim başka fakültelere gitmek gibi bir arzum da vardı. İmam Hatip Okulu mezunu olmak buna yetmiyordu. Lise edebiyat kolundan sınava girmek zorundaydık. Pek çok arkadaşımla beraber Çorum Lisesi'ne dışarıdan bitirme sınavlarına başvurduk.
İmam Hatip Okulu'nda okumuş olmamıza rağmen Edebiyat, Tarih, İnkılap Tarihi, Felsefe grubu, Fizik gibi derslerden sınava girmemiz gerekiyordu. İmam Hatip Okulu, Öğretmen Okulu, Sanat Okulları mezunlarından seksen öğrenci bu sınava başvurduk.
Sosyal konulara kendimiz çalışıyorduk. Sadık Tiryaki, Hami Aydoğan ve ben birlikte hazırlanıyorduk. Fizik dersine de rahmetli Sami Aydoğan çalıştırıyordu. Derslere kendimizi öyle kaptırmıştık ki hiç mola vermiyorduk. Cumartesi günü yapılacak olan felsefe imtihanı öncesi Cuma günü sabahleyin biraz çalıştık, Cuma namazına gittik. Dönüşte tekrar çalışmaya başlayacaktık. Baktım ki Sadık abdest alıyor. Ne yapıyorsun dedim. O da öğle namazını kılacağım dedi. Anlaşılan o ki sabahleyin işlediğimiz felsefi ekoller, Sadık'ın kafayı iyice bulandırmıştı. Cuma namazını kılan bir kimsenin tekrar öğle namazını kılan bir kimsenin tekrar öğle namazı kılmasına gerek olmadığını unutmuştu.
Bu yorucu çalışmaların sonucunda o sene Çorum Lisesi'ni bitirdik. "Dışarıdan bitirme sınavlarına giren seksen öğrenciden Sadık Tiryaki, Hami Aydoğan ve Etem Erkoç diploma almaya hak kazandılar" yazısıyla sonuç öğrencilere duyuruldu.