Rahmetli anamın duasını almak adına memleketimden ayrılıp kazanmış olduğum Gazi Üniversitesi Eğitim Yöneticiliği ve Deneticiliği bölümüne gitmemiştim. Ve yine yıllar sonra yine annemin rızasını ve duasını alarak Ankara'ya geldim. Eğitimin yönetim kademesinin daire başkanlığına kadar olan her kademesinde çalıştım. Yöneticilik yaptığım süre içerisinde önce öğrenci anlayışı ile hareket etmeye gayret gösterdim.

Anamın o rıza ve duasının etkisine hep inandım. O dua sayesinde Allah'ıma şükürler olsun ki aklımdan hiç geçir(e)mediğim,  hayal dahi etmediğim makamları bana nasip etti. Bu makamlar sayesinde ülkemi ve dış dünyayı gezme fırsatını buldum. Bu geziler sayesinde yerinde görerek ülkemi ve ülkemin insanlarını daha iyi tanıdım. Eğitim yöneticisi arkadaşlarımın önemli bir kısmının belki de hiç görmediği Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde gitmediğim il nerede ise kalmadı.

Ülkemin en ücra köşelerine kadar gidip uç beylerimiz olan öğretmenlerimizle tanışma fırsatı buldum. Onların dertlerine ne kadar çare buldum, çözüm ürettim bilemiyorum ama onları bütün samimiyetimle dinlemeye gayret ettim. Buralarda güzel dostlar edindim. Güzel ülkemin 81 ilinde tanıdığım dostlarım oldu.

Ya benim gibi göreviniz gereği ya bir dost aracılığıyla ya da başka sebeplerle  ziyaret ettiğiniz yerde yeni insanlarla tanışır arkadaşlıklar kurabilirsiniz. İnsanlarla tanışmanıza vesile olan yerlerden bir tanesi de sizin işgal ettiğiniz makamlardır. Makamınızdan dolayı birçok kişi sizleri tanırlar. Makam sahibi olan kişiler ise bu arkadaş çevresinin çoğunun ismini dahi bilmez ama bilir ki makamından dolayı çevresi genişlemiştir. Bir ilde il müdürü iseniz oradaki tüm öğretmenler sizi tanıyabilir ama sizin tüm öğretmenleri tanımanıza imkan yoktur. Tanıma ile birlikte saygı da bu çerçevede yürütülür. Makamınız kadar saygı görürsünüz. Makamınız yükseldikçe çevreniz de genişler. Makama kendinizi kaptırmamışsanız gerçek dostlarınızı unutmazsınız. Ama makamın o cazibesini kendinizi kaptırdığınız andan itibaren tamamen banal dostluklar ve samimiyetten uzak arkadaş etrafınızı kaplamaya başlar. Bu kaplamayla birlikte gerçek dostlarınız da sizden uzaklaşmaya başlar. Çünkü onlar sizinle  makamınızdan dolayı dost olmamışlardır. Sizler o makamdan ayrıldıktan sonra çevrenizdeki arkadaş sayısı ile birlikte size gösterilen hürmet ve saygı da o oranda azalmaya başlar. Ve sonra "Sular yükselince, balıklar karıncaları yer. Sular çekilince de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir. Çünkü kimin kimi yiyeceğine, "Suyun akışı" karar verir" sözü aklınıza gelir.

Sizin makamları işgal ederken insanlara karşı tutumunuz size olan saygıyı da belirler. İnsanların çoğu makama saygı gösterir. Makamlar gittiği zaman saygı azalır ya da biter. Ama sizler insanca davranmış ve sadece makamın gereğini yapmış ve oradaki görevinizi unutmamış iseniz makamla birlikte size olan saygıyı da devam ettirmiş olursunuz.

Kendimce saygıyı ölçmenin  basit terazisini buldum.:) Yönetici olarak görevden ayrıldığınız yere bir ziyaret amacıyla gittiğinizde; Sizi gören insanlar (özellikle de eski mesai arkadaşlarınız) sizi görmemek adına köşe bucak saklanmıyorsa, hal hatır sormak için deyim nerede ise sıraya  giriyorlarsa orada hoş bir sadâ bırakmışsınızdır demektir. Ne mutlu böyle insanlara…
Bu konuda hep şükredenlerden olmuşumdur. Nerede görev yapmış isem oradaki insanlarla halen irtibatım devam etmekte. Daha önce görev yaptığım ve ziyaret amacıyla  gittiğim yerlerde de selam vermemek için kaçan adam görmedim. Aktif görevimden ayrıldıktan sonra da hal hatır ve sohbet için gelen dostlarım hiç eksik olmadı. Hemen hemen gün bir dostum aradı sohbet ettik, geçmişi yâd ettik. Ülkemizin eğitimi üzerine güzel sohbetler yaptık. Hepsi güzel ülkemin eğitiminin daha iyi yerleri gelmesi adına fikirlerini paylaştılar.
Makamlarını kaybettikten sonra  etrafında dostları kalmayan insanlar ne kadar fakir?

Ne mutlu bana ki böyle dostlarım var.
Ebu Müslim'in veciz sözü ile bitirelim. "Onlar düşmanlarıyla dost olmak için çırpınırken, dostlarını ihmal ettiler. Sonunda düşmanları dost olmadı, dostları da dost olarak kalmadı. Sonuçta orta yerde dostsuz kala kaldılar. Ve yıkılmayı hak ettiler."