İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u 84. vefat yıldönümünde rahmetle anıyoruz.  Düşünce yapım üzerinde Mehmet Akif’in etkileri çoktur. Onun 1926 yılında basılan Safahat adlı eseri, her zaman başucu kitaplarımdan biri olmuştur.  Nihal Atsız’ın dediği gibi: “Akif şair, vatanperver ve karakter adamı olmak bakımından mühimdir”.  Akif yazdığı mısralarında şöyle demişti:

“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyulâyı da er, geç, silecektir.
Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma,
Sessiz yaşadım, kim beni, nerden bilecektir?”

Mehmet Akif’in bu mısraları hangi karamsarlık içinde yazdığını bilmiyoruz.   Ama bildiğimiz bir şey var ki: Biz atalarını unutan bir millet değiliz ve olmayacağız. Bunun için ki: 27 Aralık 2020’de Mehmet Akif Ersoy’u rahmeti-rahmana kavuşmasının 84. Yıldönümünde saygı ve dua ile bir kez daha andık.

İlk ve orta eğitimini İstanbul, Fatih semtinde tamamlayan Akif, Baytar Mektebinden 1893’te mezun oldu. Rumeli, Anadolu ve Arabistan’ın çeşitli yerlerinde görev yaptı. Teşkilat-ı Mahsusa’daki görevi nedeniyle Almanya’ya, sonrasında İngiliz kışkırtmalarını önlemek amacıyla Arabistan’a gitti; buradaki görevi esnasında Çanakkale Zaferi'ni haber alan Akif coşkuyla "Çanakkale Destanı" şiirini yazdı:

Ülkeye döndükten sonra Milli Mücadele'ye destek verdi. Mustafa Kemal Paşa’nın davetlisi olarak 24 Nisan 1920’de İstanbul’dan Ankara’ya geldi.   Bur23 yılına kadar I. TBMM'de yer aldı. Meclis kayıtlarında adı "Burdur milletvekili ve dur milletvekili seçildi,19 İslam şairi" olarak geçer. Konya Ayaklanması'nı önlemek için çalıştı. Kastamonu'ya geçti. Halkı, Kurtuluş Savaşı'na destek vermeye teşvik etti.  .

Eşref  Edip ile beraber çıkardıkları  Sebilü'r-Reşad dergisini  Kastamonu’da yayınladılar. 464. Sayısı çok ilgi gördü, birkaç kere basılıp Anadolu'ya ve askerlere dağıtıldı. Derginin etkisi o kadar büyüktü ki, Türk halklarının etkilenmesinden korkan Rusya, gazetenin ülkeye girişini yasaklamıştı.

Onun  yazdığı:  tarihimizin ve  İstiklal Harbinin özeti olan şiiri 12 Mart 1921’de  milli marş olarak kabul edildi. Beş yüz liralık ödülünü  yardım kuruluşuna bağışladı. Bu marş her yönü ile  o kadar duygulu ve anlamlıdır ki dünyada tekdir.  Akif, 1926 yılında Mısır’a yerleşti, burada Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. 1936 yılında Mısır’dan İstanbul’a hasta olarak dönen Akif, aynı yıl 27 Aralık 1936’da rahmeti rahmana kavuştu.  Allah rahmet eylesin. Onun öyle şiirleri var ki,  Türk Edebiyatı  tarihine girmiştir. O olmasaydı edebiyatımızda tarihimizde büyük bir boşluk olurdu. O olmasaydı böyle güzel ve anlamlı İstiklal Marşımızı kim yazabirlirdi. Akif inandı, davasından dönmedi ve öyle vefat etti, ruhu şadolsun. Yıllara hitap eden ve milli bir duruş sergiliyen şu dizeleri   bizlere anlamlı  mesajlar veriyor:

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!
Boğamasam da hiç olmazsa yanımdan kovarım!