KIRK SUAL [43]
Yemen cahudları, Abdullah bin Selam'ın katına gelerk Mekke'de Muhammed adlı biri ortaya çıktı, herkesi dininden etti, bütün kabileleri kırıp geçiriyor, kiliseleri havraları yerle bir ediyor, her geçen gün etrafında toplananlar çoğalıyor. Buralara gelmeden bir çare bulalım, dediler. Abdullah b. Selam tamam bakalım bu adam gerçek peygamber mi değil mi imtihan edelim, görelim dedi. Bilginlerini bir araya topladı, kırk tane müşkil ve muhalif soru hazırladılar. Peygamberin huzuruna çıktılar ve şöyle dediler: Yâ Muhammed, Tevrat'ta ahir zamanda Muhammed adında bir peygamber geleceği yazılı sen se böyle bir iddiada bulunuyorsun, eğer bu sorulara doğru cevap verirsen senin dinine gireriz dediler. Bu sorulardan yirmi dokuzuncusu ise şöyleydi:
Yerde ve gökte olan peygamber var mıdır, varsa kimlerdir?

Peygamberimiz de cevap verdi: hayatta dört peygamber vardır, ikisi yerde ikisi göktedir. Gökte olanlar İdris ile İsa'dır. Yerde olanlar ise Hızır ile İlyas'tır.
Hızır, Zülkarneyn'in dostlarındandır. Zülkarneyn ab-ı hayat için bütün dünyayı dolaştı, gezdi, hatta zulümata girdi, amma âb-ı hayat Hızra nasip oldu. Kıyamete kadar ölmeyip diri kalacak. Karada ve denizde aciz ve çaresiz kalanlara derman eriştirip elinden tutacak.

İlyas ise yerdedir. Yılda bir kerre Mekke'de hac günlerinde buluşurlar. İlyas Peygamberi zamanında kâfirler öldürmek istedi, o da kaçıp bir dağa saklandı. Bir süre dağda kaldıktan sonra, sıkıldı ve şehre indi. Bir yaşlı kadının evine sığındı. Orada ibadetle meşgul olmaya başladı. Kadının yatalak bir oğlu vardı, İlyas (as) dua etti çocuk iyileşti. İlyas'ın yanında Yesa' adında bir de yardımcısı vardı. Daima onunla gezerdi. Bir gün İlyas elini kaldırıp dua etti. Yâ Rabbi beni bu kâfirlerin şerrinden kurtar, dedi. Allah, İlyas'ın duasını kabul etti. Yâ İlyas duanı kabul ettim, ancak falan sahraya git, orada önüne bir merkep gelecek, ona bin ve kâfirlerin şerrinden emin ol, dedi. İlyas sahraya vardı, ardından Yesa'yı da çağırdı. Yesa, Ya Resulellah bana ne buyuruyorsun, diye seslendiğinde biniti onu çok uzaklara götürmüştü. Orada bir kilimi yani seccadesi kalmıştı, daha doğrusu onu Yesa'ya bırakmıştı. Yesa onu seccade yaptı, bu ona hilafet verdim demekti. Böylece Yesa'ya peygamberlik nasib oldu.
"Ve'l yesea' ve ze'lkifli küllün mine'l ahyâr"[44] ayeti bunun delilidir. Hak Teâla İlyasa melek tabiatı verdi, sadece ibadetle meşgul olup deryada kalanların imdadına yetişir.