Camilerimizin toplumdaki yeri ayrıdır. Gerek dini gerekse sosyal açıdan herkese açık olan ve ihtiyaç halinde kolay iletişim sağlanabilecek kutsal mekânlardır. 31.1.2020 Cuma günü namaz öncesi cemaate vaaz yerine ''Doğal Afetler ve Korunma Yolları'' konularında bilgilendirme sunumu yaptım. 
Huzur Camisi Merkez de Göğüs Hastanesi karşısındadır. Hastane karşısında olması münasebetiyle isminin de Huzur Camisi olması tesadüf değildir. Belki de lisani haliyle hastanede şifa bulurken gel cami de de huzur bul diye haykırır. Hastaneler hepimiz için tedirgin olma, birazcık korkma mekânlarıdır. En basiti ile bir kan verdiğimizde veya film çektirdiğimizde sonucunu görünceye kadar tedirgin oluruz. Sonuç temiz çıkarsa çok şükür der olumsuz çıkarsa derinden bir ah çekeriz.  Rabbim kimseye taşıyamayacağı hastalık vermesin. 
Huzur camiin de huzur içinde 1500 kişiye deprem öncesi, anı ve sonrasında bilinmesi gerekenler hususunda hayatın içinden örneklerle hitap ettim. Bu bağlam da; öncelikle bana bu imkânı sağlayan Valiliğimize, İl Milli Eğitim Müdürüme, İl Müftülüğümüze ve cami görevlisi arkadaşlara samimi teşekkürlerimi arz ediyorum.  Zira ''Es-sebebü kel fail'' sırrınca ''Sebep olan yapan gibidir'' 
Bu tür Programları salonlarda yapsak 30 kişi bulamayız ama böyle bir mekanda resen 1500 kişiye vermek istediğimiz mesajımızı kolayca verebiliyoruz. Akabinde bir can bir mal kurtulmasına vesile olabilirsek kendimizi dünyanın en mutlu insanı olarak görürüz.  Tamamen samimi duygularla yapılan bu tür faaliyetlerin geri dönüşümünün çok olumlu olduğunu görüyoruz. Bu bize heyecan ve daha fazla sorumluluk veriyor.
Bu arada haberci19 sitesinde ''Deprem Amca Camilerde'' haberine Ahmet Y. tarafından yapılan yorumu da, yorumsuz olarak paylaşmak istiyorum. 
''Takdir et taklit etme Mahir Bey. Deprem Dede bu unvan için yıllarca uğraştı. Bankamatik memurluğu yapmadı. Vaazı dinledim. Hiç bir güncel ve hitap ettiği topluma uygun anlatım yoktu. 20 sene önceki bilgiler'' 
Bu bağlamda özellikle cami görevlisi imam Bayram Demirtaş Hoca'ya teşekkür ediyorum. Zira güler yüz hoş sohbeti ile ''dışarı itici değil içeri çekici'' bir görevli arkadaş. Kısa sohbetimizde anladım ki görevine aşık, camisine cemaatine hakim. Çok kitap okumaya çalışan biri ve misafirperver. Bu özelliklerini öğretmen adayı olan ve üniversite son sınıfta okuyan oğlum da fark etti. Belki de kendine göre ders aldı. Çünkü konuşma sonrasında küçük çocukların gelip beni tebrik etmesi imam arkadaşın o çocuklara verdiği eğitimin bir yansımasıdır. Bu camiaya yakın biri olmam hasebiyle çok arkadaşlarım vardır. Bazen üzülerek eleştirir bazen de hakkını vermek ve ziyadeleşmesini teşvik adına bir cümle de olsa överim.  
Afetler, afet yaşandıktan sonra yerine yaşanmadan önce gündemimizde topyekün olmalıdır.  Afetleri topyekün engelleme imkânımız olmadığına göre onunla beraber yaşamayı öğrenmek durumundayız. Bu son dönemlerde çoğumuzun başına musallat olan, tedavisi mümkün olmayan ama yazılan ilaçlarla beraber titiz bir diyetle zararı en aza çekilebilen bir şeker hasatlığı gibidir benzetmesini yapsak umarım yanlış olmaz.
2020 yılının daha başlarında iken maalesef ülke olarak acı felaketleri peş peşe yaşadık. Önce Elazığ depremi, akabinde İdlip şehitlerimiz, akabinde Van - Bahçesaray karayolunda meydana gelen çığ felaketi ve en sonunda da İstanbul da yaşan uçak kazası hepimizi derinden üzdü. Ama daha yarınların ne getirip ne götüreceği meçhuldür. Onun için zamanında kendine dikkat etmeyip,
Kaybetmişsen yolunu / Yollara suç bulma
Erken ağarmışsa saçlar / Yıllara suç bulma
Misali gelecekte daha ağır faturalar ödememek için toplumda topyekün olarak bilinçli ve bu bilincin gereği ne ise hiç taviz vermeden yerine getirmek zorundayız. Kim için? Önce kendimiz, ailemiz ve güzel ülkemiz için.
DAVET:
1) 10.2.2020 pazartesi günü saat 13.00 de Turgut Özal İş Merkezi Belediye Konferans salonunda Epilepsi ve Yaşam Platformu'nun hazırladığı Panel'e konuşmacı olarak katılacağım.
2) 14.2.2020 Cuma namazı öncesi (nasipse) Ortaköy İlçemiz de Ulucami de cemaate hitap edeceğim.