Zekât, İslam'ın temel şartlarından biri olup belli bir miktar mala sahip olan ve üzerinden bir yıl geçince haneye borç yazılan bir vecibedir. Dolaysıyla zekât denince ilk önce akla maddi zenginlik gelir. Bu konu ilahiyatçıların alanına girdiği için haddimi bilmek adına derine dalmıyorum. Ancak meslekler bazındaki zekâtın parayla alakası olmayıp sadece gönülle alakası vardır. 
20-25 sene önce bir konferansta dinlemiştim. Konuşmacı: 'Her mesleğin bir zekâtı vardır. Eğer toplumda mesleklerin zekâtını verilebilse huzur, saadet, hoşgörü yaygınlaşır. İnsanlar birbirlerine karşı daha sevecen olur' diye devam etmişti. Doğrusu ilk defa duyduğum bu cümle beynime öyle işlemiş olacak ki aradan yıllar geçmesine rağmen hiç unutmadım. Bu nokta da biraz kafa yormaya, 'mesleklerin zekâtı nasıl olur?' diye düşünmeye başladım. O günden bugüne yaptığım konuşmalarda bir cümle ile de olsa bu konuyu dinleyicilerimle paylaştım. Bu bağlamda kaleme alma imkânım olsa kitap yazacak şekilde konular, örnekler aklıma geliverdi. Aklıma gelenleri siz değerli okuyucularımla paylaşmak ve mini bir meslek analizi yapmak istedim. Ümit ederim her şeyin makam mevki, şan şöhret, yüksek ücrete odaklandığı günümüzde bir kişiye de olsa faydalı olabilirim.
Mesleklerin zekâtı dediğimizde; yapılmasında yasal açıdan zorunluluk olmayan ancak nimete şükür veya insanlık adına topluma faydalı olabilmenin lezzetini tadabilmek için tamamen gönüllülük esasına dayanan bir eylemdir. Diğer taraftan mesleklerin zekâtı ile günümüzde gönül elçiliği çalışmalarının yakından alakalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü ortak amaç topluma gönüllük esasına göre hizmettir. Lafı fazla uzatmadan azı çoğa tebdil etmek niyetiyle amelelikten- ustalığa - esnaflıktan - memurluğa - amirliğe kadar birkaç meslek grubunun zekâtını ve akabinde gelecek duaları görelim.
Rektörlüğün zekâtı: Annesini - babasını kaybeden bir öğrenciyi, personel refakatinde özel araba ile memleketine gönderebilmek.(geçmişte bir yakınım için Karabük üniversitesi yapmıştı)
Öğretmenliğin zekâtı: Ekonomik sebeplerden dolayı ders çıkışında çalışmak zorunda kalan veya zeki olmasına rağmen aile içi problemlerden ötürü özel sıkıntısı olan öğrencisine hafta da bir iki saat telafi dersi vererek onun bursluluğu kazanmasına vesile olabilmek.
Okul müdürlüğünün zekâtı: Yetiştiği ortam itibariyle problemli olan çocukları topluma kazandırabilmek adına özel olarak ilgilenmeye çalışmak. Hem-hal olup uykuları kaçmak. 
Ustalığın zekâtı: Çalıştığı inşaatın yanındaki gecekondunda kalan yaşlı teyzenin kapı eşiğinin alçak olması nedeniyle içeriye sel suyu girdiğini öğrendiğinde yarım saatini ona ayırıp dış kapı eşiğini yükseltivermek.
Emlakçılığın zekâtı: Eşinin terk etmesiyle beraber, namusuna helal getirmeden çocuklarıyla delme takma gecekondunda yaşam mücadelesi vermeye çalışan ve birazcık birikimi olan mağdur aileye 2+1 türü başını sokabileceği ev almasına öncülük edebilmek.
Ticari taksiciliğin zekâtı: Müşteriyi bırakıp geri dönerken elindeki poşetlerle yağan yağmurda ıslanmış yaşlı amcayı arabasına alarak evinin yakınına bırakabilmek.
Hemşireliğin zekâtı: Serviste yatan kimsesi olmayan yaşlı teyzeyle 3-5 dakika sohbet edip, moral motivasyon verebilmek.
Doktorluğun zekâtı: Köyden kentten gelmiş anlaması biraz zor olan hastaya tedavi önerilerini sunarken biraz daha sabır gösterip anlayacağı dille açıklamaya çalışmak. Yaşlı amcanın 'amca iyisin' deyip sırtını sıvazlayıvermek.(bunu yazarken bir memur arkadaş geldi. Yaşlı babamı doktora götürdüm muayeneden sonra doktor sırtını sıvazlayıp, amca iyisin deyince daha hastanede babam değişti. Bir daha hastalanınca beni hep bu doktora götür deyip, durmadan dua ediyor' dedi)
Siyasetçiliğin zekâtı: Yazılıyı üstün başarı ile kazanıp mülakatta elinden tutacak kimsesi olmadığı için elenen gariban birine fi sebilillah yardımcı olabilmek.
İmamlığın zekâtı: Çocuğunun hal ve hareketlerinden müzdarip olan bir babanın çocuğunu topluma kazandırabilmek için ne yapabilirim diye kafa yorabilmek. 
Sivil savunmacının zekâtı: Olası afetlerin afiyette atlatılmasına vesile olabilmek adına bildiklerini yazmak. Fırsat bulduğu her ortamda paylaşmak. Sorumlu olmadığı kurumlarda bile gördüğü eksiklikleri dert edinip uyarmak. 
Amirliğin- memurluğun zekâtı: 'Burada hizmet eriyim, başka bir yerde bende müşteriyim' sırrınca verdiği hizmeti icra ederken muhataplarıyla hem - hal olabilmek. Zorlaştırmadan kolaylaştırıp devletin şefkatli yüzünü arz edebilmektir. Veya personelinin acılı - sevinçli gününde bulunamazsa da bir telefonla alo diyebilmek… Her ne kadar vefa semt ismi dense de bunlar unutulmayacak, yıllarca hatırlanacak davranışlardır…
ÖZETİN ÖZETİ: Bu örnekleri saymakla bitiremeyiz. Şunu kesinlikle unutmamak lazımdır ki; her mesleğin mutlaka bir zekâtı vardır. Görevimiz ne olursa olsun mesleklerin zekâtını icra edebilmenin gayreti içerisinde olabilirsek alacağımız İSİMSİZ SAMİMİ DUALARIN bizleri hangi felaketlerden koruyacağını bilemeyiz. İnanmazsanız deneyin. (biraz önce bir şef arkadaş bu konu ile ilgili yaşadığı bir örneği anlattı. Uzatmamak için buraya yazmıyorum.) Aileniz de huzur olur. Paranız da bereket olur. İşlerinizde hayır olur. Gönül dünyanız rahat olur. Bir kapı kapanırsa akabinde bir açık kapı bulunur.