Eserleri:
Mevlana’nın eserlerinin temel referansı Kur’an-ı Kerim’deki ayetler ve Hz. Peygamber (sav)den nakledilen hadislerdir. Ayrıca Kur’anda anlatılan Yusuf ile Züleyha kıssasına, Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun gibi meşhur aşk hikayelerine, şark klasiklerinde zikredilen ibretlik bazı kıssalara eserlerinde yer vermiştir. Ayrıca büyük mutasavvıfların hayat hikayelerinden ve özlü sözlerinden, arifane nüktelerinden, menkıbelerinden alıntılar da vardır.
Mevlana’nın toplam beş eseri vardır. Bunlardan ikisi manzum, üçü mensurdur. Eserlerinin tamamı, o günün edebiyat dili olan Farsça ile kaleme alınmıştır.
1.Mesnevi: Mevlana’nın on altı ciltlik bu muazzam eserine Mesnevi-i Şerif de denilmektedir. Mevla’nın söyleyip Hüsamettin Çelebi’nin kaleme aldığı bu muazzam eser, 25 600 beyit civarındadır. Başta Türkçe olmak üzere pek çok dile çevrilmiştir.
2. Divan-ı Kebir: Kırk bin beyte yakın şiirlerinden oluşan büyük bir divandır. Yirmi bir divandan oluşmaktadır. Mevlana’nın kaside, gazel, rubai ve diğer şiirlerini de içine alır. Gazellerini de ilahi aşkı terennüm ederken aynı aşkın yolcusu olan dostlarına da seslenir. Bu eser de pek çok dile çevrilmiştir.
3. Fihi Mafih: İçindekiler içindedir anlamındadır. Çeşitli meclislerdeki sohbetleri esnasında tutulan notlardan oluşmaktadır. Tasavvufi düşüncelerini, İslami görüşlerini, farklı konulardaki görüşlerini ihtiva etmektedir.
4. Mecali-i Seb’a: Yedi Meclis anlamındadır. Mevlana’nın yedi vaazını ihtiva etmektedir. Onun için bu esere Mevlana’nın Yedi Öğüdü gözüyle bakılır.
5.Mektubat: Devrinde çeşitli kimselere yazdığı 147 mektuptan oluşur. Bunların içinde devlet adamlarına nasihatler, sorulara cevaplar niteliğinde olanlar da vardır.
Mesnevi’nin ilk on sekiz beyti:

Dinle ney’den duy neler söyler sana,
Derdi vardır ayrılıklardan yana:

“Kestiler sazlık içinden, der, beni;
Dinler, ağlar: Hem kadın, hem er beni.

Göğsü, göz göz ayrılık delsin de bir,
Sen o gün benden işit özlem nedir.

Her kim aslından uzak düşsün:Arar;
Asl’a dönmek için bir uygun gün arar

Dost’a kâh yoldaş olup, kâh düşmana,
İnleyip sesler duyurdum her yana.

Dost olur-zannınca- her insan bana,
Sırlarım gel gör ki meçhuldür ona.

Sırlarım olmaz iniltimden uzak
Her göz etmez fark, işitmez her kulak.

Saklı olmaz birbirinden can ve ten,
Canı görmek için izin yok bil ki sen.

Bir ateştir, yel değildir ney sesi;
Kim ateşsizdir: Yok olsun böylesi.

Sevgiden ağlar eğer ağlarsa ney,
Sevgiden çağlar eğer ağlarsa mey..
Ney o şeydir: Perde yırtıp perdesi,
Dost edinmiş dosta hasret herkesi.

Hem devadır ney denen şey hem zehir,
Bir bulunmaz arkadaştır: Hemfikir.

Anlatır ney: Aşkı Mecnun’un nedir,
Kanlı bir yoldan haber vermektedir.

Müşteri ancak kulak: Söz satsa dil,
Ancak âşık akla mahrem, böyle bil.

Derdimizden gün zamansız dolmada,
Her yanış bir günle yoldaş olmada.

“Geçti gün” der, etmeyiz yersiz keder;
Var ol, ey sen tertemiz insan! Yeter.

Yurdudur engin: Balık kanmaz suya,
Rızık eğer eksikse: Gün olsun mu ya!

Anlamaz olgun adamdan, ham adam;
Söz hem az hem öz gerektir vesselam.

(Mesnevi-Kendi vezniyle manzum tercüme- Dr. Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu, Ötüken yayınevi, 1972, İstanbul) Sh:31-32