Soru
2018’de babamızı ve 2020 yılında annemizi dâr-ı bekâya yolcu ettik. Yaşları ilerlemiş olsa da ikisi de ameliyat sonrası komplikasyonla vefat ettiler. Her iki vefat da bizi ziyadesiyle sarstı. Biz 4 erkek ve 1 kız olmak üzere 5 kardeşiz. En küçük erkek kardeşimiz erkeklere 2 pay, kıza ise 1 pay verilmesi görüşünde. Biz (diğer 3 erkek kardeş) kız kardeşimize gönül rahatlığı ile eşit hisse versek en küçük kardeşimiz razı olmayacak. Israrcı olursak şer’î hükmü çiğnemiş olur muyuz? Allah Tebâreke ve Teâlâ’dan sağlıklı ömürler vermesi duamla. Allah’a emanet olun.
Cevap
Bir hatıra ile başlayayım:
Ahmet Necdet Sezer, cumhurbaşkanı iken sevgili Mim Kemal Öke ile TRT’de sohbet yapıyorduk. Konumuz farklı olmasına rağmen Kemal Bey’in aklına gelen bir soru oldu: “İslâm miras hukukunda niçin erkeğe iki, kadına bir hisse veriliyor?”
Ben de özet olarak şu cevabı verdim:
1. Bütün miras durumlarında erkeğe iki, kadına bir verilmiyor. Meselâ baba ve ana oğullarına mirasçı olduklarında ikisi de 1/6’şar alıyorlar. Eşit aldıkları daha başka durumlar da var.
2. Erkekler ve kızlar/kadınlar birlikte vâris olduklarında erkeğe iki, kıza bir hisse verilmesi nimet-külfet dengesi hikmetine bağlıdır. Miras nimettir, vârisin yüklendiği aile vb. giderleri ise külfettir. Erkek, kızın iki misli hatta daha fazla külfet yükleniyorsa ikisine mirastan eşit hisse vermek adalete sığmaz. Eşitlik her zaman adalet değildir; suyu getiren ile testiyi kırana eşit davranılmaz. Aynı iş yerinde çalışan mühendis ile vasıfsız işçiye aynı ücret verilmez. Verilirse haksızlık olur. (Vasıfsız işçiye verilen ücret geçimine yetmiyorsa birçok kaynaktan onun ihtiyacı giderilir, ama ücret eşit olmaz.)
3. Farz edelim ki bir baba ölmüş, bir kızı bir de oğlu ona vâris olmuşlar. 3000 lira miras bırakmış olsun: Bunun 2000’i oğula, 1000’i de kıza verilecek.
Şimdi külfetlere gelelim:
Kızın kendinden başkası için herhangi bir harcama mecburiyeti yok. Oğul ise:
a) Ailesinin geçimini sağlayacak,
b) Geniş ailede muhtaç olanlara karşı sıra ona geldiğinde nafaka mecburiyeti var (bir kısım akrabanın da geçimlerini sağlamaya yardımcı olacak).
c) Akrabadan biri tazminat ödemesi gereken bir kaza yaparsa tazminata katılacak.
d) Cihada (milli savunmaya) bedeni ve malıyla katılacak.
e) Kız evlenirken mehir alırken, oğul evlenirken mehir ödeyecek veya borçlanacak…
Bir de basit hesap yapmıştım:
2000 TL alan oğul evlenirken 1000 TL mehir verse elinde bin lira kalır. Mirastan bin lira alan kız bin lira mehir alsa iki bin lirası olur. Daha ilk adımda, nimet-külfet dengesi bakımından kız kârlı çıkmaktadır (pozitif ayrımcılık).
Biz bu sohbeti yaparken A. N. Sezer nasıl haberdar oldu ise “Derhal yayını kesin ve bu kişilere bundan sonra TRT’de yer vermeyin” diye telefonla talimat vermiş. İlgililer de mecburen gerekeni yaptılar.
Bu hatırayı naklettikten sonra cevaba gelelim:
İslâm’ın nimet-külfet dengesi hikmetine dayalı olarak yaptığı miras bölüşümü, bir İslâm toplumunda dinin bütün hükümleri uygulandığında asla haksızlık değildir. Haksızlık görüntüsü, mesela oğulun alırken şeriatçı/Müslüman, verirken (külfet konusunda) laik olmasından kaynaklanıyor.
Mirasçılar, Allah’ın taksimine razı olduktan sonra kendi rızalarıyla hisselerinden bir kısmını kız kardeşlerine bağışlayabilirler, bunda hiçbir sakınca yoktur.