Bir önceki yazımızda namazın olmazsa olmazlarının ve kıldığımız namazlarımızın amacına ulaşabilmesi için tadili erkânına riayet ederek kılmamız, mümkün olduğu kadar vaktinde ve huşu içerisinde, hayatımıza yansıtarak kılmamız gerektiğini yazmıştık.    
Namazda okunan surelerin, güzel bir şekilde, yavaş yavaş, anlaşılır bir dille okunması, kıraat farzının yerine getirilmesini sağlar. Yine rükû ve secde de en az üçer kez kelimeleri güzel bir şekilde telaffuz ederek ve gayet yavaş olarak rükûda sübhane rabbiyel azim, secde de ise sübhane rabbiyel ala demek gerekir. Üzülerek ifade edeyim ki bazen öyle namaz kılanlara şahit oluyoruz ki, bazı kardeşlerimiz üç defayı bırakın bir defa bile diyecek kadar rükû veya secdede kalmıyorlar. Ramazanda teravi namazlarındaki jet imamlar gibi. 
Kur'an'ı Kerimde, iman ve salih ameller yan yana zikredilir. Yine Kur'an da, cennet ve nimetlerinin 'Muttaki' kullar için hazırlandığı bildirilir. Namaz, imanın bir gereği olup, pratik olarak hayatımıza tecellisidir. Namaz müminlerin imandan sonraki en önemli ibadetleri ve salih amellerinde başıdır. Onun içindir ki namaz, dünya hayatımızı tanzim ederek bizleri birçok kötülük ve günahlardan koruyan bir kalkandır. Ahirette de, Rabbimizin rızasını kazanabilmemizde önemli bir etken olması hasebi ile namazlarımızı alel acele değil en güzel bir şekilde amacına uygun bir şekilde ve yine hayatımıza yansıtarak kılmak zorundayız.
Hiçbir geçerli mazereti olmadığı halde, namazlarını en son ana bırakmak, namazı önemsemeyen veya tembel insanların işidir. Namazlarını vaktinde ikame edemeyenlerin birçokları vakit daraldı bahanesine sığınarak sünnetleri terk etmektedirler. Dün bunu yapanlar bugün de farzların kıyısından köşesinden kırparak, kolunu kanadını kırmanın hesaplarını yapmakta ve dillendirmektedirler. Namazın kolunu kanadını kıranlar, gözünü çıkaranlar hiç şüphe etmesinler ki o kusurlu kıldıkları namazları berzah hayatlarında da karşılarına öyle aksak, arızalı ve kusurlu bir yol arkadaşları olarak karşılarına çıkacak ve kendilerinden şikâyetçi olacaktır. Peygamberimiz bir hadisinde "Huşu içerisinde kılınmayan, rükû ve secdeleri tam olarak yerine getirilmeyen namaz (ahirette) simsiyah zifiri bir karanlık halinde ortaya çıkacak ve sahibine 'Senin beni zayi ettiğin gibi Allah'ta seni zayi etsin.' diyecektir. Allah'ın dilediği zaman gelince böyle kılınan namazlar eskimiş elbise gibi dürülüp sahibinin yüzüne çarpılacaktır." (Taberani El Mücemül Evsat 7/183) 
Hızlı ve acele bir şekilde kılınan namaz sadece şeytanı sevindirir. Yine peygamberimiz "Sükûnetle hareket etmek Rahmandandır. Acele ise şeytandandır" (Tirmizi Birr 66) Şeytanın işi Allah'ın emirlerini yerine getiren kimseleri o ibadetlerden alıkoymaktır. Bunda başarılı olmasa da ibadetleri akamete uğratmaya çalışmaktır. Namazda ise huşu, huzur, usul ve tadili erkânı ihlal ettirmeye çalışarak yapılan ibadetleri anlamsız kılmaya çalışır. Peygamberimiz "Şeytan, ezan ve kamet okunurken oradan kaçarak uzaklaşır sonra geri dönerek namaz kılan kişi ile kalbi arasına girerek ona 'Şunu hatırla, bunu düşün' diye aklında olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle ki bunlara kapılan kişi kaç rekât kıldığını (ve rekâtlarda neler okuduğunu) bilemeyecek hale gelir." (Buhari Sehv 6, Müslim Salat 19) 
Peygamberimiz "Hırsızlığın en kötüsü namazdan çalmaktır." Buyurmuştur. Sahabeden birisi "Ey Allah'ın resulü kişi namazdan nasıl çalar?" dediğinde ise peygamberimiz "Rükûunu ve secdelerini tam yapmayarak" (Muvaatta, Kasrus Salat 72) buyurur. Bu hadisten de anlaşılacağı üzere demek ki namazlarımızda rukünların güzel bir şekilde yapılması gerekiyor. Bir başka hadiste ise Allah Resulü "Kişi vardır namazını kılar bitirir de kendisine namazın sevabından ancak onda biri yazılır. Kişi vardır dokuzunda biri, sekizde biri, yedide biri, altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri yahut da yarısı yazılır." (Ebu Davut, Salah 128) bu hadisten de anlaşıldığına göre namazlarımızı tadili erkânına göre ne kadar güzel ve amacına uygun bir şekilde kılarsak o kadar çok sevap var. Yine bu konuda peygamberimiz "Allah kula namazda sağa sola bakmadığı sürece rahmeti ile yaklaşmaya devam eder. Sağa sola bakınca ondan yüz çevirir." (Ebu Davut, Salat 165) 
Kıyam, kıraat, rükû, kâme, secde ve celse gibi rükûnları tadili erkâna riayet edilmeden acele ile usulüne uygun bir şekilde kılınmayan namazların tekrarı gerekir ve sahibinin üzerinde bir borç olarak kalır. Namaz Rabbimizin ilahi bir emridir. Onun rızasını kazanmak için kılınır. Onun içinde Rabbimizin o anda bizi gözetlediğini düşünerek en güzel bir şekilde kılınması gerekir. Namazlarımızı güzel bir şekilde kılmaz ve hayatımıza da yansıtmaz isek neticesiz boş bir fiile dönüşür.  Diyelim ki dört rekâtlı bir namazda tadili erkâna riayet edilerek kılınan bir namazla riayet edilmeyen bir namazda yaklaşık iki dakika fark eder. O halde kılacağımız namazlarımızın hedefine ulaşabilmesi ve rızayı bâriyi kazanabilmemiz için her namazımıza üçer beşer dakika daha zaman ayırmamız gerekmektedir. Tadili erkâna riayet edilerek namaz kılamayanlarda acaba benim namazlarım kabul oluyor mu, olmuyor mu diye bir ümitsizliğe kapılmamalıdırlar. Zira dört dörtlük namaz kılma hemen yakalanabilecek bir durum değildir. Usta bir şoförün yıllar sonra birçok tecrübe ile birçok refleksleri elde ettiği gibi, namaz da ki huşuda yıllarca gösterilecek bir emeğin ve gayretin sonucunda ulaşılacak bir zirvedir. Gayret olmadan da bu zirveye ulaşmak mümkün olmaz. Bu zirvenin sonunda ise Muttakilik vardır.
Yüce Rabbimizden dileğimiz, namazlarını amacına uygun olarak, en güzel bir şekilde kılarak, Muttakiler mertebesine ulaştırmasıdır.