Ezanın ilk kelimesi Allah en büyüktür anlamına gelen 'Allahu Ekber'dir. Allahtan başka kendisini veya bir başkasını büyük gören kimselerin büyüklüğü görecelidir. Birine göre büyük olan diğerine göre olmayabilir. Unutmamak gerekir ki, büyük olarak görülen her vasıf, kişiye Allah'ın bahşetmiş olduğu bir nimettir.
Yüce Rabbimizin dışındaki her türlü büyüklük, gücünü bir başka şeyden alır. Büküklük taslamanın kaynağı akılsa, unutmamak gerekir ki onu verende Allah'tır. Malı da, mülkü de, güzelliği de mevki, makam ve aklımıza gelmeyen daha birçok şeyi de bahşeden Allah tan (cc) başkası değildir. Ezandaki tekbir bu gerçeği "Allahu Ekber" nidasıyla yalın bir şekilde ortaya koymaktadır. Ezanın tekbir ile başlaması onda tenzih, tazim ve kabulün bulunması itibar ile de ayrı bir anlam ifade eder. "Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve acizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allaha mahsustur de ve O'nu tekbir ile yücelt"(İsra 111)
Ezanın ikinci kelimesi şehadettir. Şahadet, şahit olmak, tanıklık yapmak, görmek ve bilmektir. Aynı zamanda imanında şartlarından olan, Kelimei şahadet, öncelikle Allah'ın varlığını, birliğini ve Hz Muhammed'in peygamberliğini kabul ve tasdiktir. Bu iki unsur İslam'ın temel inanç ilkeleri ve olmazsa olmazlarıdır. Allahtan başka ilah olmadığına ve peygamberimizin onun elçisi olduğuna iman etmek gerekir. Dinin bütün ilahi emirleri bu hakikatleri eksen alarak şekillenir, gelişir ve imanında özünü oluşturur.
"Eşhedü enla ilahe illallah" Kelimei şehadetin bu ilk ibaresi, bütün benliğim ve samimiyetimle kabul ettim ve dilimle de ikrar ediyorum ki 'Allahtan başka ilah yoktur' anlamına gelir. Bu tevhidin özü ve esasıdır. Bu kişinin benliğinde dünyalık hiç bir şeyin Allah yanında bir anlam ifade etmediğini "Lâilâhe" diyerek reddetmesidir. Sonrada kalbi ve aklı ile "illallah" diyerek Allahu Teâlâ'nın varlığının, birliğinin, azametinin, kudretinin ve sonsuz ilminin kabul edilmesidir. Ezanda tekbirden sonra tevhidin vurgulanması ise ayrı bir anlam ifade eder. Yüce yaratanımızın en büyük olduğunu ilandan sonra birliğine vurgu yapılarak, gerçek imanın nasıllığı açıklanıyor ve insanlar kurtuluşa çağırılıyor. 
"Eşhedü enne Muhammed en Resulullah" Yüce Rabbimizin varlığına ve birliğine şehadetten sonra, Hz Muhammed'in Resullügüne vurgu yapılır. İlahi mesajları insanlığa iletmek üzere seçilmiş en son peygamber Hz Muhammed'dir. Şu anda yeryüzünde yaşayan herkes bilmelidir ki, Allah'ın en son gönderdiği ilahi mesajlar, son peygamber Hz Muhammed ile gönderilmiştir. Ona inanmadan, onun getirdiği tevhit inancını benimseyerek gereklerini yerine getirmeden, insanların dünyada da ahirette de kurtuluşa ermeleri mümkün değildir. İşte ezan bu gerçeği tüm insanlara ilan etmektedir. Kelimei şehadetin ikinci yarısını oluşturan "Eşhedü enne Muhammed en Resulullah" ifadesinin söylenmesi ise Hz. Muhammed'in peygamberliğine inanılması, tebliğ ettiği mesajların gereğinin yapılması ve onun gösterip, uyguladığı şekilde yerine getirilmesi gerektiğini ikrar etmektir. 
Bu ikrar onun getirdiği evrensel mesajlara iman ve itaat edileceğine dair söz vermektir. İman ve ikrar ise itaat etmeyi gerektirir. "Şüphesiz Allah katında hak din İslâm'dır…" (Ali imran19) "…Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim..." (Maide 3) "Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsinler ki kendilerinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o kimseler ahirette kaybedenlerden olacaklardır" (Ali İmran 85) 
Peygamberimizin zamanındaki müşrikler biz Allah'a inanıyoruz ama Muhammed'i peygamber olarak kabul etmiyoruz, ahirete inanmıyoruz. Putları Allah ile aramızda aracı kılıyoruz diyorlardı. Cenabı Mevla da Kur'an da bu ve benzeri söylemlerinden dolayı onları müşrik ve kâfir olarak addediyor. Bu gün ise deistim diyenler de aynı şeyleri dillendiriyorlar. Sadece tiyatroyu oynayan oyuncular değişmiş durumda. Bugünkü söylemlerle, 1400 yıl önceki inkar temelli söylemler aynı. Müslüman "Eşhedü enne Muhammeden Rasulüllah" demekle Hz. Muhammed siz bir din algısının ve islam anlayışının olmayacağını, iman ve ibadetlerin ancak onun bizzat yaşayarak öğrettikleri doğrultusunda bir anlam ve değer kazanacağını bilir. Benim peygamberim odur ve ben onun ümmetiyim. Onu biliyor, tanıyor, seviyor ve onu tasdik ediyorum. O Allah katından ne getirmişse ve söylemişse haktır ve gerçektir. Dilim ile ikrar kalbimle tasdik ediyorum demiş olmaktadır. Hz. Muhammed siz çıkılan bir yol karanlığa ve meçhule gider. Onsuz ne sevgi peyda olur ne de ilahi aşk ve muhabbet hâsıl olur. "(Resulüm!) De ki: Eğer Allah´ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir" (Ali İmran 31)
Ezan genel bir ilandır. Günde 5 defa bu çağrıyı duyan kimselerin yarın mahşer günü diyecekleri bir şeyleri, bahaneleri ve mazeretleri olmaz. "…Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen o'dur. Şahit olarak Allah yeter" (Feth 28) Kelimei şahadetin ezanın bir bölümünü oluşturması ve her gün 5 defa ilan edilmesi imanın canlı ve zinde tutulması, ibadetlerin hatırlatılmasıdır. Allah'ın rızasına ve cennete giden yolun başı tevhit ve Hz. Muhammed'in Risalet'ine imanı içeren şehadet kelimesinin mana ve mahiyetini kavramaktan, gereklerini yerine getirmekten geçer. "Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere, sizi çağırdığı zaman, Allah'ın ve Resul'ünün çağrısına uyun" (Enfal 24)
Nitekim peygamberimiz İslam'a davet mektuplarının başına; "Ben seni İslam'a davet edici kelimeye (Şahadet kelimesine) çağırıyorum. Müslüman ol ki selamet yoluna giresin." yazdırmıştır. (Buhari Bed-ul Vahy 1)