Ezanda kelimei şehadetten sonra 'Hayya ale's Salah' ile namaza davet edilir ki insan, secdeden miraca yükselsin diye. Şehadetler tevhit inancının özünü oluşturur. Salih ameller ise hedeflenen sonuca götürür.
Tevhit inananları salih amellere yönlendirir. Kur an da kurtuluşa erenlerin (muttakilerin)  iman eden, salih amel işleyenlerin oldukları bildirilir. İman ve amel birbirlerini besleyen, yaşatan bir bütündür. Namaz ibadetlerin özü, dinin direği ve kulluğun simgesidir. Şehadetler imanı, namaz ise salih amelleri temsil eder. Amelsiz bir iman Allah indinde bir anlam ifade etmez. Ezan şu mesajı da verir. Mademki şehadetle Yüce Rabbinin azametini, kudretini ve Hz. Muhammedin de peygamberliğini ikrar ediyorsun o halde bu şehadetinin gereğini de yap, namazı ikame et ve Rabbinin rızasını kazan. Namaz kulluğun ve müslümanlığın zirve ibadetidir. Namaz günahlardan arınma, günahlara karşı bir zırh, en güzel zikir, en güzel dua, kalbin nuru, gönüllerin de sürurudur. Peygamberimizin ashabı "Hayye ale's-Salah" (haydin namaza) ibaresini duydukları zaman "Semî'na ve etâ'na" (işittik ve itaat ettik) diyerek bu çağrıya icabet ederlerdi.
Haydin namaza çağrısından sonrada "Hayye ale'l felah" (haydin kurtuluşa) kurtuluş reçetesini almak ve şifa bulmak için acele edin demektir. Çünkü insanlığın kurtuluşu iman ve salih amellerden geçer. Namaz huzura durarak arınıp, durulmak ve kurtuluşa ermektir. Demek ki namaz insanı arındırıyor, kurtarıyor, esenliğe ve huzur ortamına taşıyor. Bedenin varlığını sürdürebilmesi için gıdaya ihtiyaç olduğu gibi ruhunda huzurlu ve mutlu olabilmesi, bunalımlardan, stresten, cinnetten kurtulabilmesi, sağlam bir iman ve salih amellerle olur. "Müminler kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki namazlarında huşu içerisindedirler" (Mü'minun 1-2) 
Dinimiz kalbiyle, ruhuyla, bedeniyle, diliyle, vicdanıyla, gözüyle bir bütün olarak huzurlu insanlardan oluşan bir toplumu inşa etmeyi hedeflemiştir. İyiliklere motor, kötülüklere firen olan, bütün düşünceleri rahmani olarak iyiliklere ayarlanmış bir toplumu. İşte ezandaki felah çağrısı bu hakikati ilan ederek tüm insanları bu kurtuluş yoluna davet etmektedir. Dinin muhatapları aklî melekeleri yerinde olanlardır. Dinimiz insanlara iman, amel ve islami yaşantısı ile bir kurtuluş reçetesi sunmaktadır. Bu çağrıyla aynı zamanda içinde Allah, peygamber, din, iman, amel olmayan her düşünce ve fiilin kurtuluş vadetmediğini ve batıl olduğunu ilan eder. Zira felahın zıttı hüsrandır. Ezan bu çağrı ile aynı zamanda bir müjdedir. Bu müjdeye nail olabilme seçimi ise insana bırakılmıştır. İlahi vahye bağlı olan, dünya ve ahirette Rabbinin rızasını hayatının merkezine alan, ahirette bağışlanmasını hedef edinen her insan için "Felah" müjdesinde ümide sevk eden derin bir anlam ve mana vardır. Kurtuluşa ermek isteyenlerin tek bir yolu vardır o da Allah'ın dinine sımsıkı sarılmaktır.
Sabah ezanlarındaki "Es-salâtü hayrun minen-nevm" (Namaz uykudan daha hayırlıdır) namaz vaktinde uyuyanlara son bir hatırlatma cümlesidir. Bu namaz ibadetinin önemini hatırlatarak, sabahın ilk saatlerinde en hayırlı işi yapacak olmasının müjdesini vererek, ey uyuyan kiş kalk ve uyumayan daima diri ve canlı olan Allaha karşı daldığın tatlı uykudan uyan. Namazla senin için hazırlanan ilahi feyizleri gör ve bu fırsatı kaçırma diye ilan eder. Mümin uykudan kalktığı vakit ilk hareketi, namaz ile ilahi huzura kavuşarak kurtuluşa doğru koşmaktır. O vakitte uyuyan bir nefis gaflettedir. Ölülerin hareketleri olmaz. O vakitte uyuyan gaflet uykusundadır. İşte ezan tevhide yönelişin istikametini tayin ederek kurtuluş dirilişinin yolunu gösterir. "Es-salâtü hayrun minen nevm" çağrısı ile ezan bedenleri uyandırdığı gibi ruhları da uyandırır. Sabahın seher vaktinde bir hayat nefesi ve diriliş muştusuna dönüşerek, dünyevi zevklerden daha hayırlı şeylerinde olduğunu hatırlatır. Bir müslüman "namaz uykudan daha hayırlıdır"  çağrısını duyduğu halde uyanmıyorsa, gaflet uykusu artık onu sarmış demektir. Bunun sadece sabah ezanında söylenmesinin derin bir anlamı vardır. Bu sabah namazının öneminden ve Rabbimiz katındaki değerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bu namaz meleklerin hazır bulunduğu ve kılanlara şahitlik ettikleri bir namazdır. "Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı (gece ve gündüz melekleri tarafından) şahitlidir. (İsra 78)
Ezan tüm insanlığı tevhide ve kurtuluşa çağıran ilahi bir mesajdır. Bütün peygamberlerde özü itibari ile insanları tevhide çağırmışlardır. İnsanlar ise çoğunlukla tevhitten uzaklaşarak, peygamberlerin getirdikleri ilahi mesajlardan kaçmışlardır. İşte ezan sadece müslümanları değil tüm insanlığı içine alacak bir genişlikte bütün kelimelerini iki defa, tekbirleri altı defa, tevhidi üç defa tekrarlayarak Allah'ın birliğine davet ederek son bulur. Ezanın içeriği, mana ve muhteva bakımından, namaz için bir duyuru ve islam için bir çağrıdır.
Her müslüman ezanı sadece kulağı ile değil yüreğinin derinliklerinde hissederek dinler. Hangi coğrafyada, hangi milletten olursa olsun, her zaman her yerde bu çağrının ezan olduğunu ve ne anlama geldiğini bilir. Ezan kutsal bir çağrı olup namaz vaktinin ilanı ve kurtuluşa çağrıdır. Müslümanların inanıp yaşamaya çalıştığı dinin özü ve özetidir. Bunun dışındaki hiçbir çağrı ezanın yerine geçmez ve Muhammedî de olmaz. Milli şairimiz M. Akif Ersoy'unda dediği gibi: Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.
Ezan aynı zamanda mukaddes hâtıraların, tarihi hakikatlerin ve kültürel değerlerimizin de temelini oluşturur. Müslüman milletlerin kulakları, kalpleri ve gönülleri ezanla tanışıktır. Zira ezan bağımsızlığımızın da, göklere yükselen simgesidir. Zira günde beş defa minarelerimizden yüreklerimize çağlayarak akan ezan; bizlere kim olduğumuzu hatırlatan, güç veren, bizleri biz yapan, bir ve diri tutan dinamiklerimizin başında gelir.