Namaz Yüce Rabbimize itaattir. Onun emrini yerine getirerek, onun huzurunda boyun eğmek, onunla birlikte olmak, ona yalvarmak, ona derdini arz etmek, onun vadettiklerine nail olmaya çalışmak ve ona sığınmaktır.
Namaz aynı zamanda insanın Rabbine olan imanını, sevgisini ve bağlılığını artırır. Namazı terk etmek ise ondan uzaklaşmak ve isyandır. Namaz kılmamak, müslümanım diyen kimselerin, dini duygularını körelterek imanını zayıflatır. Namazı terk edenlerin akıbetleri Kur'an da şöyle zikredilir. "Onlardan sonra, namazı terk eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır" (Meryem 59) Bir müslümanın en büyük alameti namazdır. En büyük hakikat ise imandır.
Peygamberimiz Yahudi, Hıristiyan ve İnkârcıları kastederek "onlar ile bizim aramızdaki alametifarika (ayırt edici) namazdır" (Tirmizi 2623) Buyurmuştur. Bir Avrupalı bayan, müslüman olarak bir vatandaşımızla evlenir. İmanın gereklerini de elinden geldiği kadar yerine de getirmeye başlar. Bakar ki bizimkinde islami hiçbir yaşantı yok. Sonunda sen ne camie gidiyorsun ne de kiliseye. Doğrusu sen hangi dindensin, merak ettim diye sorar. Gercektende sonradan müslüman olan ama islamı bizlerden daha iyi yaşayan Yusuf İslam gibi birçok müslüman kardeşlerimiz var. İbadetsiz bir müslüman düşünülemez, Allah indinde de bir anlam da ifade etmez. Hasan-ı Basriye sahabe nasıldı diye sorarlar da o "Siz sahabeyi görseydiniz bunlar deli derdiniz. Onlarda sizi görselerdi bunlar müslüman değiller derlerdi" der.
Yaklaşık bundan 12 milyar yıl önce Evren ve yüz milyar galaksi, her galakside iki yüz milyar yıldızın yaratıldığı, Güneş sistemi ve dünyamızın ise beş milyar yıl önce yaratıldığı tahmin edilmektedir. Dünyamızın üzerinde de çeşitli bitkiler ve hayvanlar yaratılmışlardır. Sonra da eşrefi mahlûkat olan insanların, geçici olarak yaşam ve sınav alanı olarak buraya indirildikleri ve bütün yaratılanlarında insanların istifadelerine sunulduğu bildirilir. Hayvanların kiminin etinden, kiminin sütünden vb. yararlanırız. Arılar bal yapar, tavuklar yumurta verir. Hatta lüzumsuz zannettiğimiz birçok varlık bile bizlere hizmet ederler. Yılanların ve arıların zehirlerinin bile ilaç sanayiinde kullanıldıkları bilinmektedir. Peki, yeryüzünün halifesi kılınan, birçok güzelliklerle donanımlı olarak yaratılan, her türlü rızık ve nimetler sunulan insan, niçin yaratılmış ve dünyaya salınmıştır. Eti yenmez, sütü içilmez, ölüsü ve derisi bir işe yaramaz. Acaba Yüce Rabbimiz bir solucana bile bir yaratılış görevi addederken, insan başıboş ve sorumsuz olarak mı bırakılmıştır. Yüklenen bir sorumluluk yok mudur? Onca yıllık ömründe yiyip, içip, gezsin diye mi yaratmıştır. Kur'an da "Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu (yaratılanların boş yere yaratıldığı iddiası) inkâr edenlerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı vay inkâr edenlerin hâline!" (Sad 27) "Hanginizin daha iyi amel işleyip işlemediğiniz konusunda sizi imtihan etmek için hayatı ve ölümü yarattık" (mülk 2) " Siz başıboş ve sorumsuz olarak yaratıldığınızı ve tekrar yeniden diriltilip, hesaba çekilmeyeceğinizi mi zannediyorsunuz" (Mü'minun 115) "İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? (Ankebut 2) "Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım" (Zariyat 56)  
Peygamberimiz ashabı ile birlikte Zaturrika seferine çıkmışlardı. Yolda akşam olunca bir yerde mola verdiler. Peygamberimiz Abbad bin Bişr ve Ammar bin Yasiri bir geçidin başına nöbetçi diker. Ammar önce arkadaşının nöbet tutmasını söyleyerek uyur. Bir süre sonra ortalığın sakin olduğunu gören Abbad ise Teeccüd namazına durarak, Kehf suresini okumaya başlar. Onları takip eden bir müşrik, Abbadın karartısına bir ok atar. Abbad ise namazına devam eder. Müşrik o attığı okun isabet etmediğini zannederek 2. 3. Okları da atar. O anda Ammar uyanarak arkadaşının durumunu görüp, anlayınca, Sübhânallah ilk ok atıldığında neden beni uyandırmadın der. Abbad ise öyle bir sure okuyordum ki yarıda bırakmak istemedim diye cevap verir. (Kütübü Sitte c.10 s.199)  İşte sahabe böyle bir imana sahipti ve namazlarını da böyle bir vecd ile kılıyorlardı. Üstelikte Abbadın kıldığı namaz, nafile bir namazdı. Ashap günümüz Müslümanlarının kıldıkları namazları veya namaz kılmamak için ileri sürdükleri bahaneleri görseler idi, bu nasıl Müslümanlık derlerdi herhalde.  
Şu anda insanlar, dünyayı kasıp kavuran Korona virüsünden korktukları kadar Allahtan da Korkuyorlar mı? Erinde sonunda ölmeyecek miyiz? Her şey "Bizim bilgimiz dışında bir yaprak bile kımıldamaz"(Enam 59) buyuran, Yüce Rabbimizin bilgisi dâhilinde gerçekleşmiyor mu? Bu panik havası da neyin nesi. Ha elimizden gelen her türlü tedbirlerimizi de alacağız. Korunmak için gerekenleri de azami derecede yapacağız. Bu dinimizin de emridir, önce tedbir, sonra takdir ama paniğe, algı operasyonlarına da gerek yoktur. Devletimiz bu konuda gerekli her türlü tedbiri aldı ve almaya da devam etmektedir. Sağlık bakanımız başta olmak üzere bütün yetkililerimiz, bu konuda üzerlerine düşen görevleri en üst seviyede yerine getirmekte ve alınması gereken bütün tedbirleri almaktadırlar. Corona'yı atlatınca hayatımız güllük gülistanlık olmayacak. Bu virüsü kimler üretip patentlediyse, bir başkasını da üreteceklerdir. Önceden de Kuş, Kene, Domuz, Sars gribi virüslerini yaşamadık mı? Şu bir gerçek ki birçok hastalığın ve bulaşıcı virüslerin ana sebebi temizliğe ve yeme, içmeye dikkat etmemekten kaynaklanmaktadır. 
Dinimiz ise hem dış temizliğe hem de iç temizliğe son derece önem vermiştir. Temizlik imandandır buyuran bir Peygamberin ümmetiyiz. Dinimiz her alanda temiz olmayı ve temiz olan şeyleri yiyip, içmemizi emreder. Panik yapmadan, alınan tedbirlere uyarak, temizliğe riayet ederek, sağlıklı bir şekilde düşünerek, isabetli çözüm yolları bulabilirsek, bu süreci de İnşallah alınan tedbirler sayesinde en az zayiatla atlatırız.