Kısa uzun yol ayrımı yapmayınız veya uzun bir yolun son 10 - 15 dakikasına yaklaşıldığında kemeri çözmek gibi bir hataya düşmeyiniz. Birçok sürücü, kısa yolculukta emniyet kemerinin hiçbir işe yaramadığını düşünebiliyor. Ancak emniyet kemeri kullanımını en çok gerektiren aslında kısa mesafeler oluyor. Çünkü ölümlü trafik kazalarının % 80'i sürücülerin evlerine 30 - 35 kilometre uzakta ve 55 - 60 kilometre hızın altında gerçekleşiyor.


Bazı sürücüler düşük hızdaki çarpmalarda araç içinde sıkıca tutunup etkiyi düşüreceğine inanıyor. Bunu yapmak için öncelikle saniyenin dilimlerini kullanabilmesi ve çok güçlü kol kaslarına sahip olması gerekiyor. Kol kasları 25 kilogramın üzerindeki bir güce çok fazla dayanıyor. Ancak bir duvara 50 kilometre hızla çarpma esnasında iki tonu geçen bir etki oluşuyor ve buna engel olmak için 75 kilogram güç gerekiyor. Kollar bunu engelleyemiyor, ancak 2,5 - 3 tonluk bir etkiye direnebilecek şekilde tasarlanan emniyet kemeri, kol ve bacakların parçalanmasını önleyebiliyor.


Yapılan araştırmalar kaza anında en iyi yerin aracın içi olduğunu ortaya koyuyor. Aracın dışına fırlatılma durumunda, ölüm riski 25 kat daha fazla oluyor. Araçtan fırlayan kişi, yumuşak ve yeşil çimlerin üzerine düşmüyor. Fırlama ile kişi aracın ön camına, kaldırıma veya başka bir araca çarpması halinde sonuç daha da vahim oluyor. EMNİYET KEMERİ TAKILMADIĞI ZAMAN ARACIN HAVA YASTIKLARI DA AÇILMAZ. Bunu da belki çoğumuz düşünmüyoruz. (Birde koltukların üzerine kılıf geçirildiği zaman açılmadığı söyleniyor)


Ölümlü kazalarda emniyet kemeri kullananların % 25 'i hiç zarar görmeden kazayı atlatırken, emniyet kemeri kullanmayanlarda bu oran % 6,3 'de kalıyor.
Çarpmalarda başın hızla arkaya kayması nedeniyle '' ikinci darbe '' denilen boyun kırılmasıyla gelebilecek felç ya da ölümleri koltuk başları önler. Tabii emniyet kemeri takılmak kaydıyla… Lütfen onları aksesuar olarak görmeyelim.
''Aracınız size çarpmaz, siz aracınıza çarparsınız. Tabii emniyet kemerini takmamışsanız''
Çarpma sonucu araçtan fırlamışsanız, hep söylene geldiği gibi '' emniyet kemeri sıkıyor beni '' sözünü belki bir kez daha söyleme şansına sahip olamayabilirsiniz.


''Emniyet kemerleri tekerlekli sandalyeler kadar sıkıcı ve bağlayıcı değildir''
Ne hazindir ki, bazen eğitimli kişilerin bile sesi kesmek için sade tokayı taktığına şahit oluyoruz. Diğer taraftan araç suya gömüldüğünde veya araçta yangın çıktığında emniyet kemeri bağlı ise ölüm riskinin arttığı kanısı vardır. Oysa emniyet kemeri takılmadığında çarpma sonucu genelde bilinç kaybı oluşur ve kazazede bu nedenle dışarı çıkamaz. Kemer takıldığında başın alacağı darbe azalacağı için, bilinç kaybı oranı azalacaktır. Dolaysıyla bilinci yerinde kazazede ister su altında olsun, isterse yangın tehlikesi olan araçta, emniyet kemerini açarak veya keserek dışarı çıkabilecektir. (Bu bağlamda mini bir çakı bıçağı bulundurmak gerekmektedir)


Afetler unutulduğunda, kazalar ise kurallara uyulmadığında meydana gelir. O halde ne olur, çocuklarımız için, sevdiklerimiz için ve en başta kendimiz için emniyet kemerini takmayı alışkanlık haline getirelim. Kemer takmamanın bedelini ömür boyu özürlü sandalyesine bağlı kalarak ödemeyelim. Ayrıca ön koltuğa küçük çocuk bindirmeyelim… Ne dersiniz efendim?
Geçenlerde bir konuşmasında İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu Bey adeta yalvarıyor : '' Ne olur, araca bindiğimizde emniyet kemerini takalım. Araç kullanırken şu cep telefonlarıyla konuşmayalım… Trafik kazalarında ölmeyelim, öldürmeyelim...''  diye. Gelin efendim, öncelikle kendimiz için, sevdiklerimiz için bu samimi çağrıya kulak verelim. Analar babalar ağlamasın… Sakatlıklar çoğalmasın… Çocuklar öksüz yetim kalmasın… Sevincin yerini hüzün almasın…