Kent, büyük yerleşme mekânlarıdır. Kentle onu şekillendiren insan arasında özne - nesne ilişkisi bulunmaktadır. Kentin çarşısı, pazarı, alışveriş mekânları, konaklama tesisleri, arastaları, eğitim kurumları, kültür merkezleri vardır. Resmi daireleri, mülki amirleri, belediye teşkilatı, adliyesi ve kolluk kuvvetleri bulunmaktadır. Kentte her meslek ve meşrepten insan yaşamaktadır. Kent ile onu kurup yaşatan insan arasında inkâr edilemez bir bağ daima mevcuttur.
Her kentin tarihinin derinliklerinden gelen gelenek, yaşayış, düşünce, fikir ve sanat anlayışlarıyla şekillenen değer hükümleri ve kültürü vardır. Her milletin, her kavmin kendine has kültürü olduğu gibi her kentin de kendine özgü bir kültürü bulunmaktadır. Kentte yaşamak bir bakıma bu kültür ortamında doğup büyümektir. Buranın havasını teneffüs etmek, buradaki kültürle bütünleşmektir.
Kentlerde her meslek grubundan insan bulunmaktadır. Âlimi de, dervişi de vardır. Kabadayısı da, berduşu da vardır. Zengini de, yoksulu da bulunmaktadır. Her birinin kendine has bir hayat hikâyesi vardır.
Kentlerin kendine özgü bir kültürü, kendine has değerleri ve özellikleri vardır. Her kentin belli bir tarihi geçmişi ve kültürel dokusu, kendine münhasır bir ruhu ve yaşam biçimi vardır. Halkının da farklı yaşam bicileri, gelenekleri, dini ve sosyal hayatı, ticaret ve sanat anlayışı vardır. Kentin meşhur mekânlarıyla kentte yaşayan insanların asırlarsan beri oluşturduğu bir kent hafızası bulunmaktadır.
Kent hafızasının oluşumu, tarihin derinliklerine kadar ulaşsa da önemli olan bunu iyi tespit edebilmek ve yeni nesillere aktarabilmektir. Bunu yapacak olan, yine o kentte yetişmiş olan kültür adamlarıdır. Çorum'da kent kültürünü tespit edip gelecek nesillere aktarmayı becerebilenlerden biri de Abdulkadir Ozulu Bey'dir.
Abdulkadir Bey; Ozulu Hafız'ın oğlu, İmam Hatip Okulu ve Çorum Lisesi mezunu, kentin merkezindeki Karakeçili Mahallesi'nde büyümüş, Çöplük Çarşısı'nda esnaflık yapmış, Konya'da Eğitim Enstitüsü'nü bitirdikten sonra Çorum İmam Hatip Lisesi'nde öğretmenlik ve idarecilik, Anadolu Lisesi'nde müdürlük yapmış olmanın avantajlarıyla Çorum'da her kesimden insanı tanır ve herkese ulaşma imkânına sahiptir.
Onun pek çok çalışma alanı vardır. Ama bence en önemlisi kentin meşhur simalarıyla söyleşisidir. Söyleşi pek kolay değildir. Önce kiminle söyleşi yapacağınızı tespit etmek ve o kişiyi de buna ikna etmek lazım. Sonra kâğıt, kalem ve teyp ile işe başlamak gerekir.
Ozulu, evinin yanında Vilayet Matbaası olduğu için önceliği matbaacılara vermiştir. "Matbaacı Amcalar" diye söyleşiye başlamıştır. Önce matbaacı Osman Ertekin ile söyleşi yapmıştır. Onu yayınlarken damgacı / kaşeci Mustafa Özcan ile buluşmuştur. Onları ilk özel matbaacı İhsan Berker, Mustafa Taşkıran ve ağabeyi Selahattin Taşkıran'la söyleşisi izlemiştir. Öğretmen menşeli olan İbrahim Serin, İl Basımevinde kırk yıl emek veren Fevzi Yazıcı ile de söyleşide bulunmuş ve bunları gazetede yayınlamıştır.
En önemli söyleşisi, 1921 - 1927 yılları arasında Çorum Gazetesi'nin çıkışına öncülük eden Kara Kamil Efendi / Kamil Yöney'in kızı ve oğluyla yapmış olduğu söyleşidir. Kamil Yöney, Çorumlu Yedi Sekiz Hasan Paşa'nın İstanbul'da okuttuğu iki kişiden biridir. Çorum'a dönünce hem dava vekilliği yapmış hem de Çorum Gazetesi'ni çıkartmıştır. Abdulkadir Ozulu, çocuklarıyla kurmuş olduğu diyalog sayesinde toplam 210 adet gazete nüshasını temin etmiş ve bunları yeni yazıya çevirerek "Çorum Gazetesi Çevirileri" adıyla iki cilt halinde yayınlamıştır. Bu eser, Çorum tarih ve kültürüne kaynak teşkil edecek mahiyettedir.
Sadece basın mensupları ve matbaacılarla değil, toplumun değişik kesimleriyle de röportajlar yapmıştır. Mesela Çorum'un tanınmış tüccarlarından Singer Yaşar (Leblebicioğlu) ile yapmış olduğu söyleşi dikkat çekicidir. Onun hayat ve ticaret anlayışını, disiplinli ticaret tarzını böylece tespit etmiştir.
Çorum'un en meşhur hafızı Recep Camcı Hoca Efendi ile uzun bir söyleşi yapmıştır. "Mihrapta 40 Yıl" adlı yazı dizisi ile gazetede de yayınlamıştır. Recep Hafız'ın öğrencilik yıllarından imamlığa ve Ulu Cami İmam Hatipliğine geçişine kadarki hayatının yanı sıra İmam Hatip Okulu'nda Mehter Takımını kurup çalıştırmasına, Mevlana İhtifallerini hazırlayıp sunmasına, okulun mevlit ve ilahi ekibini hazırlayıp Karadeniz Bölgesine götürerek oralarda okulun tanıtımının yapılmasına öncülüğüne kadar pek çok hizmetini aktarmıştır.
Çorum'un en meşhur eczacısı Talat Ceritoğlu ile de söyleşi yapmış "Hayatımdan Çizgiler" adıyla gazetede 46 gün yayınlamıştır. Talat Ceritoğlu farklı bir insandı. Pek çok yaralının pansumanını kendi yapardı. Onun haline, imkânına göre gerekirse parasız ilaç verirdi. Sert ama dürüst bir kişiydi. Çorum'da müze kurulmasını ilk öneren insandı. Çatak'ta bir mesire yeri işaretlenmesini o teklif etmişti. Ellili yıllarda Çorum'a şeker fabrikası kurulmasını istemişti. Öğrencili yıllarında Bursa Cezaevi'ne giderek Nazım Hikmet'i ziyaret etmişti. Medine muhafızı Fahrettin Paşa'nın emir subayı ile sohbet ederken komutanın Medine'den ayrılmak zorunda kaldığında "Terk edemem seni Ya Rasulellah" dediğini naklederken Talat Ceritoğlu da gözyaşlarını döküyordu. Yine Ceritoğlu, Çorum'un eski Belediye Başkanlarından Baha Çorbacıoğlu'nun Hacı Hasan (Yedi Sekiz Hasan) Paşa hakkında "Birilerinin dediği gibi okur-yazarlığı bile olmayan cahil bir paşa değildi. Bunu yakinen biliyorum." Dediğini de nakleder.
Ozulu, "Noter Amcamız" dediği İhsan Sabuncuoğlu ile dostluğunu da anlatır. Noterin "Çorum Tarihine Ait Derlemelerim" adlı eseri kendisine nasıl takdim ettiğini açıklar. Ozulu, bu eserin üçüncü kısmını da basıma hazırlayarak ona vefa borcunu ödemiştir.
Çorum'un ünlü simalarından Ahmet Lütfi Kazancı da Ozulu'nun sınıf arkadaşıdır. Kazancı, benim de hocamdı. Kaynana ve Üvey Anne adlı romanlarını, bizim öğrencilik dönemlerimizde yayınlamıştı. Ozulu, onunla da bir söyleşi yapmıştır. Röportajın sonunda teşekkür edince Kazancı ona şu nükteli cevabı vermişti. "Ozulu, asıl ben teşekkür ederim. Beni adam yerine koyup da söyleşi yaptığın için asıl ben teşekkür ederim."
Yine Ulu Cami'nin İmamı Hafız Bahri Kayış hakkında da yazı yazmıştır. İyi bir hattat olarak tanınan Hoca Efendinin bazı çalışmalarını incelemiş ve Kebapçı Zarif'in lokantadaki dua levhasını da değerlendirmiştir.
Kunduracı esnafından Esoğlu (İsaoğlu) Mehmet Emre'nin vefatı üzerine bir yazı yayınlayarak onu tanıtmıştır. Esoğlu Mehmet Efendi, Ayakkabıcılar Arastası'nda Ahi teşkilatının Ahi Baba'sı gibi görev yapan, rüştiye ve medrese mezunu âlim bir esnaftı. Çorumlular müşküllerini müftüye danışmak yerine çok zaman Mehmet Efendi'yi tercih ederlerdi. Arapça ve Farsça bilen, zengin bir kütüphaneye sahip olan bilge bir insandı. Çöplük Çarşısı'nda Ozulu'nun da komşusuydu.
Ozulu, Çorum Lisesi'nin efsanevi Beden Eğitimi öğretmeni Şükrü Damatoğlu'nu da araştırmıştı. Damatoğlu, Afyon Cephesi'nde teğmen rütbesiyle görev yapmış, sonra memleketine dönünce öğretmenliği tercih etmişti. Spor adamı olarak tanındığı için adına futbol turnuvaları bile düzenlenmişti. Ozulu, bu zatın da unutulmaması için hayatını konu alan bir yazı yayınlamıştı.
A. Ozulu, kırklı yıllarda çıkan Çorumlu Dergisi'ni de defalarca incelemiştir. Derginin yazarlarından ve eski belediye başkanlarından Nazmi Tombuş'un hayatını incelemiş, yazılarında örnekler vererek onu yakından tanımamıza vesile olmuştur. Bu konuda eski milletvekillerimizden ve merhumun oğlu olan İhsan Tombuş'tan çok yararlanmıştır.
Ozulu ÇEKVA toplantılarının da müdavimlerindendi. Oraya gelen âşıklar, incelemesi için şiirlerini ona verirlerdi. O da bunların bir kısmını kitap halinde yayınlanmasını sağlamıştı. Bu bağlamda Sarinbey Köyü'nden Âşık Borani ile çok ilgileniyordu. Aslında onu ilk defa 1960 yılında Yalçın Sineması'nda Adanalı Âşık Peymani ile atışması sırasında tanımıştı. Öylesine ünlü bir aşığa karşı Çorumlu bir aşığın meydan okuyuşu ilgisini çekmişti. O günden beri uzun yıllar Âşık Borani ile dostluğu sürmüştür.
Çorumlu âşıkların öncüsü olarak bilinen Âşık Hüseyin Çırakman ile de sohbet ve söyleşilerde bulunmuştur. Çırakman da yetmiş yaşında olmasına rağmen Ozulu'yu ziyaret etmek üzere evine kadar gelmiştir. Hoca, bundan çok mutlu olmuştur. Ozulu, Çırakman'ın sohbetlerini şöyle anlatır:
"Çırakman'ın sohbetine sadece tatlı demek yetmez. Zengin sofrada nasıl acı, tatlı, ekşi, mayhoş, sade, yağlı, tuzlu, soğuk, sıcak olduğu gibi Çırakman'ın sözlerinde de eleştiriden övgüye, ince dikkatlerden kalın çizgiye kadar her çeşitten düşünce, her düşünceden çizgiler vardır."
Ozulu, Kaşgar'da doğmuş olan Ömer Faruk Rona ile de söyleşi yapmıştır. Onun başından geçenleri, niçin buraya tekrar dönmek zorunda kaldıklarını kendi dilinden nakletmiştir. Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerine Çin'in uygulamış olduğu zulmü, yakın tanığından duymamıza vesile olmuştur.
Belediye Başkanlığı tarafından Velipaşa Konağı'nda Aralık 2005 - Mayıs 2007 tarihleri arasında düzenlenen "Uluçınarlarla Konak Sohbetleri"nin on beş tanesini Abdulkadir Ozulu yönetmişti. Bu sohbetleri belediyemiz daha sonra kitap halinde yayınlamıştır. Bu uluçınarlardan merhum İsmail Özkahraman ile Çorum sokaklarını nasıl dolaştığını anlatır Ozulu. Evet, geçtikleri her sokağın ve her evin hikâyesini ondan dinlemiştir. Çoğu kaybolmaya yüz tutmuş anıların yaşandığı bu semtleri tekrar bize hatırlatmıştır.
Ozulu, aynı zamanda TEMA temsilcisiydi, doğa tutkunuydu. Bu bağlamda Palabıyık Köyü'ndeki Ulu Çam'ı incelemeye gitmişti. Orada Şeker Arif ile tanışmıştı. Şeker Arif, köyün fahri müezzini olarak da bilinen nüktedan bir insandır. Bir yazısında hem Ulu Çam'ı hem de Şeker Arif'i tanıtmıştır.
Palabıyık'a uğrayıp da Kasacı Pala'dan söz etmemek olmaz. Çorum'un tanınmış hamallarından Kasacı pala ile de röportaj yapmış, o haliyle çocuklarını üniversitede okutarak hayatlarını kazanmalarını nasıl sağladığını ayrıntısıyla anlatmıştı.
Yine Hamal İsmail, Semerci Şevket Tekeli, Sabuncu Nuri Ağa, Urgancı Remzi Pabuççu ve mutaf esnafı da söyleşilerinde yer almıştı.
Demirci ve bakırcı esnafının ileri gelenleriyle de söyleşi yapmıştır. Tandır kebabının tek temsilcisi olan Kebapçı Zarif'e özel yer ayırmıştır.
Musikişinas öğretmen Sadi Leblebicioğlu ile ilgili bilgileri daha çok oğlu Eczacı Enver Leblebicioğlu'ndan almıştır. Çorumlu Dergisi'ndeki beste ve derlemelerinden de yararlanmıştır.
Çorum kültüründe yerleri olan kuşbazları da ele almıştır. Güvercinlerin türlerinden, uçuş sitillerinden, piyasasından alın da aralarındaki sohbetlere kadar her şey, Osman Baykal ve arkadaşlarından dinlemiş ve bunları gazetede yayınlamıştır.
Çorum'un tanınmış işadamlarından Mustafa Tütüncü'nün Seferberlik ve esaret hayatını konu alan hatıralarını yazdığı defteri latinize ederek "Hatıra Defterim" adıyla yayınlamıştır.
Yine bu çerçevede Çorumlu işadamlarından kavukçu Un Fabrikası'nın kurucusu Abdullah Kavukçu ile de uzun bir söyleşide bulunmuş, onu da "20. Asırda Çorum" adıyla gazetede yayınlamıştır.
Abdulkadir Ozulu, Çorum sevdalısı bir insandır, bir kültür adamıdır. Kentin her kesimini tanımaktadır. Kentin meşhur simalarıyla röportaj yapmak kolay iş değildir. Ama o, bir şeye karar verdiğinde onu sonuçlandırmakla kararlıdır. Bu kadar insanı nasıl bulup konuşturduğunu, bu bilgileri nasıl topladığını, nasıl sabırla yazıya döktüğünü düşünmek bile insanı yoruyor. O, bu çalışmalarının bir kısmını Çorum Haber, diğerlerini de Çorum Hâkimiyet Gazetesi'nde yazı dizisi halinde yayınlamıştır.
Bu çalışmaları önce bir dosyada toparlanmasının ardından da bir kitap halinde yayınlanmasının Çorum kültürüne önemli bir katkı sağlayacağı kanısındayım. Aynı düşüncemi 8 Nisan 2011 tarihinde yapılan "Abdulkadir Ozulu'ya Saygı Paneli"nde de belirtmiştim.
Abdulkadir Ozulu ağabeyime sıhhat ve afiyetler diler saygılarımı sunarım.