EZECÜ'L HAVACİB (SAV)
(İnce ve uzun Kaşlara Na't)

7. O kaşlar san birer timsâl-i dâreyn
Anın şerhi 'fe kâne kâbe kavseyn'
Hulasa her kılı bir kufl-i kevneyn
Kemân ebrûları  Sultân-ı Dînin

8. O kavs-ı kudrete hiç yoktur emsâl
Anı pergâr-ı hikmet itdi ikmâl
Büküp kaddini Kadrî'nin iden dâl
Kemân ebrûları Sultân-ı Dînin

81. Rivâyet râviler dahi hem
Hum ebrû-yi Cenâb-ı Fahr-i Âlem

82. Hilâl ile görünüşde müşârik
Uzun idi yeni ay misli bârik

83. Ezel pergârı çekse ana timsâl
Kaşı pergârına benzerdi hilâl

İNCE ve UZUN KAŞLARA NA'T
7.    Dinin Sultanı Muhammed Mustafâ (sav)'nın keman kaşlarının her biri bir dünyanın timsaliydi. Bunun tek açıklaması "Allah (cc)'a iki yay kadar veya daha yakın" yaklaşmasıydı. Kısaca o kaşların her bir kılı seferden zaferle dönen yiğitlerdi.
Mi'rac hadisesinde Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (sav)'nın Allah (cc)'a yakınlığını anlatan bu âyet-i kerîme'deki "iki yay kadar yakınlaşma"97 ifadesi müfessirler tarafından Arapların cahiliye döneminden kalma bir âdete dayandırılmaktadır. Araplar bir ittifakta bulunacakları zaman iki yayın kabını birleştirerek tek ok atarlar ve bununla anlaştıkları konuda aynı fikirde olduklarını ifade etmiş olurlardı. Bu şekilde Hz. Peygamber (sav)'in Cenâb-ı Hakk (cc)'a olan manevi yakınlığı ifade edilmiş, hatta daha yakın manasıyla da bir yüceltme olduğu belirtilmiştir98. Şairin dini ve tasavvufi ayrıntıya girmeden Allah Rasulünün bu lütfa eriş ve geri dönüşü bir şeref ve lütuf olarak değerlendirilmektedir.
8. Cenâb-ı Hakk (cc)'ın kudretiyle çizilmiş olan o keman kaşların bir başka benzeri yoktur. Çünkü onları hikmet-i ilâhî'ye ait bir pergel çizip ikmal etmiştir. Dolayısıyla Dinin Sultânı olan Hz. Muhammed Mustafâ (sav)'nın kemân kaşları şair Kadrî'nin de belini 'dâl' gibi bükmüştür.
Hz. Peygamber (sav)'in üstün bir ahlak üzere yaratıldığı Kur'ân-ı Kerîm'de "Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin" âyetiyle bildirilmiştir99. Ancak o Peygamberler sultanı sadece ahlâken değil aynı zamanda dış görünüşü ile de bütün güzellikleri kendisinde toplayan hem manada hem de sûrette kendisine hiç kimsenin benzemesi mümkün olmayan eşsiz bir güzelliğe sahipti. Çünkü O'nun güzelliğinin mimarı bizzat Cenâb-ı Hakk (cc)'tı. O'nun güzelliğine, güzelliğinin bir sembolü olan kaşlarına kirpiklerine âşık olmamak, O'ndan etkilenmemek mümkün değildir. İşte şair kendisinin belinin "dâl" gibi büküldüğünü ifade ederken kendi halini yaş bir ağacın dalına veya Arap alfabesinde eğri biçimde yazılan 'dal' harfine teşbih ederek tevriye yapmakta bu sevgiye ermenin değerini bu hilye ile elde etmeye çalıştığını belirtmektedir. 
81.    Râviler Fahr-i Âlem Efendimiz Muhammed Mustafâ (sav)'nın kavisli kaşlarını şöyle anlatırlar.
82.    Muhammed Mustafâ (sav)'nın mübarek kaşları yeni ay misâli, ince, rakîk, hilâl ile görünüşte ortak idi.
Hâkim ibn Hizam şöyle buyurmuştur: Her şeyi bilen Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav)'in kaşının büklümü hilâl ile ortaklık gösterirdi, sanki yeni doğan ay gibi uzun ve ince idi.100
83.    Ezelî yaratıcımız Cenâb- Hak hilâli yaratmak için pergel ile örnek kavisler çizse, hilâl ancak O'nun kaşının kavsine benzeyebilirdi.
Edebiyatta sevgilinin kaşlarının hilale benzetilmesi bir gelenektir. Ancak Peygamberimiz (sav)'in kaşları hilal gibi değil, hilâl O'nun kaşları gibidir. Örnek olan Hz. Peygamber (sav)'in kaşlarıdır. Hilâl çizgi, parlaklık, incelik görünüş vb. itibariyle ancak O'nun kaşlarına benzeyebilir. "hilâl" ve "Allah" kelimeleri Arap alfabesi ile yazıldığında aynı harfleri taşıdığı görülür. Bu yönüyle O'nun kaşları insanlığı Allah (cc) yoluna davet eden bir davetçi olduğunu hatırlatmış olur. Şekil benzerliğinden dolayıaynı kökten türemiş gibi görünen sözlerin bir ifadede toplanmasından doğan bu tür anlatımlarıa iştikak adı verilir.
.......................................................................................
(97) Kur'ân-ı Kerîm, Necm Sûresi, 53/8, 9.
(98) M. H. Yazır, a.g.e., C. VIII, sh. 4576-4577.
(99) Kur'ân-ı Kerîm, Kalem Sûresi, 68/4.
(100) Hazreti Muhammed'in Şemâil-i Şerifesi, Ebû İsa Muhammed Tirmîzî'den Mesnevihan Hasan Hüsameddin Nakşibendî, İst 1974.sh.11