Büyük Birlik Partisi Çorum İl Başkanlığı, 18 Mart Çanakkale Zaferi ile ilgili bir mesaj yayınladı.

Çanakkale Savaşı’nın denizde ve karada yürütülen bir varoluş ve yeniden dirilişin ön habercisi olarak dünyanın en büyük savaşlarından birisi olduğu belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bir seri savaşın en şiddetli saldırısı 18 Martta olduğu için bu tarihte milli bilincimiz ve duyarlılığımızın bir simgesi olarak kutlanmaktadır. Bu savaşlar zinciri dünya tarihinde o kadar önemlidir ki, Çanakkale’de bir tepede yazıldığı üzere  “Dur yolcu, bilmeden geldiğin ve bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir” diyerek bütün dünyaya Türk’ün direnme ve savaşma gücünü haykırmaktadır. Çünkü itilaf devletleri de denilen müttefik güçler o dönemin en güçlü devletleri olan İngiltere, Fransa ve Rusya idi. İtalya önce ittifak devletleri yani bizimle beraberken savaş başlamasından kısa bir süre sonra karşı tarafa geçmişti. Sonraları bu güçlere ABD de katılmıştı. Diğer yan devletçikler ise Romanya, Sırbistan, Yunanistan, Belçika, Portekiz, Karadağ, San Marino, Britanya İmparatorluğu, Avustralya, Kanada, Hindistan, Yeni Zelanda’dan oluşuyordu. Akif’in şiirini bir de bu açıdan okursak, Mehmet Akif’in “Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi” demesinin gerekçesi anlaşılır.

Savaşı kaybedince dağılan Osmanlı topraklarını paylaşanlara dikkat edildiği zaman bu sırtlanlar sürüsünün önde gelenleri ortaya çıkar. Ama bu millet, aslında yeni kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin de ön haberini Çanakkale’de vermişti.  18 Mart Çanakkale Zaferi kutlamaları Türk’ün asla devletsiz olmayacağını, dünyanın önde gelen bütün güçlerinin saldırısına bile nasıl direneceğinin göstergesidir.

‘TÜRKİYE, ÇATIŞMA İÇİNE ÇEKİLMEK İSTENİYOR’

Şimdi Türkiye yeniden bir çatışma içine çekilmek istiyor. Aynı küresel güçler bu sefer de Suriye ve Irak’ta Türkiye’yi açığa düşürmeye çalışıyorlar. Türk devleti buradaki operasyonlarıyla uluslararası dengelere dikkat ederek mücadele ediyor. Nasıl zamanında Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak, başkent İstanbul′u zapt etmek suretiyle Almanya′nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'nı seçildiyse, günümüzde de Suriye ve Irak da bir terör hattı oluşturularak ülkemiz zor durumlara düşürülmek isteniyor. Önce Fırat kalkanı operasyonu ile bu kısmen engellendi. Şimdi bir terör yuvası haline dönüştürülmüş olan Afrin’de temizleniyor. Burada küresel güçlerle oynaşan PKK ve yandaşları bir Kürt devleti kuracaklarını sanıyorlar, hâlbuki bölgede savaşın nedeni eko-politiktir. Yani Irak'ın kuzeyindeki zengin petrol ve enerji kaynakları Suriye'nin kuzeyinde oluşturulacak koridor ile Akdeniz'e taşınmak isteniyor. Bunun için Suriye'nin kuzeyinde de bir uydu devlet de olsa fark etmez diye düşünüyorlar. Ama Türkiye kendisine güvenlik tehdidi olan böyle bir oldu bittiye müsaade edemez.

Aslında yüzyıllar boyunca savaş İpek yolu hattı üzerinden ekonomi politik savaşlardı. Çin ve Hindistan’dan Tebriz’e, oradan Halep ve Bursa’ya sonra İstanbul’a gelen ticaret yolu için yapılan savaşlarının, Haçlı saldırılarının benzeri burada yaşanmaktadır. Herkesin malumu olduğu üzere İran, Türkiye ve Rusya bölgede tarihsel olarak oyun kurucu devletler. Buna Suudi Arabistan gibi ABD’nin vekaletini üstlenen devletçiği de ilave edersek, Çin ve Hindistan, Japonya, Kore gibi devletlerin enerjisinin önemli kısmı Ortadoğu’dan gittiğini düşünürsek, küresel güçlerin ekonomi politik mücadelelerinin niçin Ortadoğu olduğu da ortaya çıkar.

‘ÇANAKKALE’Yİ KUTLADIĞIMIZ BU GÜNLER AFRİN AFRİN’İN DE ZAFERLE BİTECEĞİNİN HABERCİSİDİR’

İngiltere, Fransa, Almanya ve kısmen İtalya gibi tarihsel sömürgeci güçler İpek yolu ticaretinin petrole geçmesiyle Osmanlı devletini parçaladılar ve bölgeye yerleştiler. Şimdiki savaş da petrol artı gaz. Tabii ki bu arada Suriye ve Irak’ın bölgesel yapısı, ekonomik durumları, diktatörlükler, yolsuzluklar gibi faktörler de var. Bu hususlar bölgede çarpışan vekâlet yüklenen örgütlerin dinsel meşruiyet için kullandıkları argümanlar olarak göze çarpıyor. Türkiye bütün bunların bilincinde olarak daha önce yaptığı teknik hataları yapmadan, yani bölgede tarihsel gücünü kullanarak elinden geleni yapmaya çalışıyor. Eminiz Çanakkale’yi kutladığımız bu günler Afrin çatışmalarının da zaferle bittiği günlerin habercisidir.

Sözün özü, Mehmet Akif Ersoy’un şu sözleri bütün duygularımızı ifade etmektedir: 

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker, Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi, Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? "Gömelim gel seni tarihe" desem sığmazsın. Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.” (Haber Merkezi)