FATİH BATTAR

Parti binasında ülke gündemine ilişkin bir basın toplantısı düzenleyen Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Aşıla, Türkiye’de seçime en hazır parti olduklarını söyledi.

Parti olarak 300 bin üyeye ulaştıklarını anlatan Aşıla; “Yargıtay’da resmi üye kayıtlarımız 150 bine yaklaştı ama sisteme girilmemiş ıslak imzalı 150 bin üyemiz daha var.  Yani 300 bin üyeye ulaştık. 81 ilde 900 ilçede teşkilatlanmamızı tamamladık. Yakında İyi Parti’nin  de üye sayısını geçerek Türkiye’de en fazla üyesi olan 4.parti olacağız. Türkiye’de ister erken seçim olsun ister zamanında olsun seçime en hazır partiyiz.” dedi

Konuşmasında ağırlıklı olarak ülke ekonomisini değerlendiren Aşıla, Türkiye'de pandeminin başladığı 2020 Mart ayından 2021 Mart ayına kadar geçen bir yıllık sürede hane halkının kredi kartı borçlarının %47 arttığını hane halkının bankalara, finans kuruluşlarına toplam borcu ise %36 artışla 899 milyar TL'ye ulaştığını kaydetti.

83 milyon vatandaşın bankalara, finans kuruluşlarına borcunun 100 milyar doları aştığını ifade eden Aşıla; “Bu 899 milyar TL’lik borcun  % 46’sının ihtiyaç kredisi olması, %17’sinin de kredi kartı kullanımından kaynaklanması dikkate alındığında söz konusu tutarın %63’ünün ihtiyaç kredileri ve kredi kartı harcamalarından olduğu görülüyor.  Bu da iktidarın salgın süresince desteksiz bıraktığı, hiçbir nakdi katkı sağlamadığı milyonlarca insanın, hayatını ihtiyaç kredisi çekerek, kredi kartıyla borçlanarak sürdürdüğünü, kirasını, faturasını, yeme-içme ihtiyacını yani en temel ihtiyaçlarını faizli borçla karşılamaya çalıştığını gösteriyor. 84 milyonluk ülkede 34,5 milyon kişi kredi borçlusu durumunda. Kredi çekme olanağı bulunmayan çocuklar, 18 yaş altı nüfusu düştüğünüz zaman, kalan nüfusun üçte ikisi borçlu ve yaşamını borçla, gelecekteki gelirlerini bugünden tüketerek idame ettiriyor.  Sektörler ve işletmeler açısından da tablo çok farklı değil. Pek çok sektörde şirketler, işletmeler kredi ve borçla ayakta duruyor. Krediler yapılandırılarak, yeni çekilen kredilerle önceki kredi kapatılarak, kredi kartı borçları ihtiyaç kredisi çekilip ödenerek bireyler yaşamaya, işletmeler kendilerini yüzdürmeye çabalıyor. Şimdi de iktidar,  Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaleti ve hazine garantisiyle, kamu bankaları üzerinden halkı tekrar borçlandırma planına geçiyor.  Bugüne kadar sorunlara çözüm olmayan, pek işletmeyi, şirketi borç batağına sürükleyen bu yöntemle iktidar birkaç ay daha ekonomiyi ayakta tutmaya, suni teneffüs yaptırmaya yöneliyor.  Milyonlarca insan için borç ve faiz girdabı daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor.” diye konuştu

Türkiye’de ekonominin kötü olması nedeniyle son günlerde intihar vakalarının da arttığını belirten Aşıla, şunları söyledi;

“Türkiye’de TÜİK’in yayınladığı rapora göre 2017, 2018 ve 2019 yıllarında yaşanan intihar vakaları sayısal olarak da, oransal olarak da artmaktadır.  2009-2019 yılları arasında, 10 yılda kayıtlara geçen intihar sayısı maalesef 35 bine yaklaşmıştır… Yine  TÜİK verilerine göre bu intiharlar arasında “ekonomik sebepli” olanlar 1. Sırada yer almaktadır. Kayıtlara  “Aile Geçimsizliği”,  “Geçim Zorluğu”, “Ticari Başarısızlık” olarak geçen sebeplerin tamamı ekonomik sıkıntıların intihar vakalarındaki etkisini göstermektedir.  Yıllardır söylediğimiz fakirliğin, gelir dağılımı adaletsizliğinin, kaynakların adil bir şekilde paylaşılmamasının ülkemizin çok önemli bir yarası olduğu gerçeği,  bu son intihar vakalarıyla bir kez daha açıkça ortaya çıkmış oldu. Bu intiharlar, yıllardır üretime ve istihdama dayalı olmayan, borçla, krediyle, yüksek faiz getirisi için ülkeye giren sıcak para ile yürütülen ekonominin ağır sonuçlarıdır. Bu tablo, 20 yıldır uygulanan borç-faiz, beton-çimento ekonomisinin, kaynak ve imkanların tahsisinde “Önce Millet” yerine, “Önce İmtiyazlılar” denilerek hareket edilmesinin sonucudur.

Türkiye’nin dünyanın en yüksek genç işsizlik oranına sahip ülkelerinden bir tanesi haline geldiğini, üniversite diplomalı işsizler ordumuzun 1,5 milyon kişiyle TSK ordumuzu 3’e katladığını daha önce defalarca ifade ettik. Artan nüfusuna, gençlerine iş-istihdam imkanı oluşturmanın bir ülkenin en önemli meselelerinden bir tanesi olduğunu söyledik. Şimdi de yeni bir istatistik daha ortaya konuldu. Türkiye, OECD ülkeleri içinde gençleri en çok ‘boşta gezen' ülke. Türkiye ne eğitim alan ne de istihdamda olan, yani okumayan ve çalışmayan, ‘boşta gezen’ gençlerin oranında % 28.8 ile OECD ülkeleri arasında ilk sırada.  (Bu alanda OECD ortalaması % 12.8) Bu düzeyde bir boşta gezen genç oranı maddi ve manevi açıdan yıkıcı sonuçlar doğuracak çok sayıda sosyal, toplumsal problemlere yol açma potansiyeli taşır. Bu soruna çözüm bulmak öncelikle devletin, Hükümet’in görevidir.  Bu çözüm de biraz önce de söylediğimiz gibi, ancak ve ancak borç-faiz, beton-çimento ekonomisi yerine üretim-istihdam-ihracat ekonomisine geçişle mümkün olur.

MİLLETE KAŞIKLA VERİP KEPÇEYLE ALMA UYGULAMASI DEVAM EDİYOR

20 Mayıs’ta açıklanan Cumhurbaşkanı kararına göre akaryakıt ürünlerinden alınan özel tüketim vergisi (ÖTV) %54,  %78 ve %189 oranında artırıldı. ÖTV 95 oktan benzinde litre başına  0.86 TL’den 1.33 TL’ye,  98 oktan benzinde  1.03 TL’den 1.58 TL’ye çıkarıldı. ÖTV litre başına motorinde 0.72 TL’den 1.29 TL’ye çıkarılırken, motorlu taşıtlarda yakıt olarak kullanılan  LPG’de 0.28 TL’den 0.81 TL’ye  yükseltildi. Geçen yılın son 7 ayında akaryakıt ürünlerinden ‘15.5 milyar TL’ ÖTV tahsilatı yapıldığına göre,  bu ÖTV artışıyla bu senenin kalan 7 ayında akaryakıt ürünlerinden yaklaşık ‘25 milyar TL’ ÖTV tahsilatı yapılacak.  Bu ne demektir? Büyük reklamlarla anlata anlata bitiremedikleri ‘tam kapanma desteği’ olarak esnafa verilecek olan 4.5 milyar liralık hibe,  ÖTV artışıyla yaklaşık 3 ayda vatandaştan tahsil edilecek demektir. Yani vatandaşa verilen sözüm ona destek, yine vatandaşın cebinden fazlasıyla geri alınmış olacak. Hükümetlerin görevi vatandaşa kaşığın ucuyla verip sapıyla çıkarmak, vatandaşın sağ cebine bir şey koyarken sol cebinden almak değil, ilave kaynak üretmek ve bu kaynakla halkına gerçek manada katkı sağlamak, vatandaşının refah seviyesini artırmaktır.

Bizler Yeniden Refah Partisi olarak  “Yaşanabilir Bir Türkiye” idealiyle çalışmaya devam ediyoruz. Biz  “paylaşımda adalet” ve “yönetimde adaleti” sağlayacağız, kaynakların, gelir ve servetin adil bir şekilde paylaşılmasını sağlayacağız.  Bizim iktidarımızın önceliği imtiyazlılar değil, millet olacak. Bizim iktidarımızda sadece imtiyazlıların değil, herkesin refah içerisinde yaşayacağı, annelerin ve babaların çocuklarının istekleri karşısında boynu bükük kalmayacağı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.