Şa­ir­le­ri­miz, ço­ğu ko­nu­da ol­du­ğu gi­bi, di­ni ko­nu­lar­da da şi­ir­ler yaz­mış­lar, duy­gu­la­rı­nı  top­lu­ma ilet­me­ye ça­lış­mış­lar­dır. Bu şe­kil­de üze­ri­ne şi­ir­ler  ya­zı­lan İs­lam di­nin­de­ki  ko­nu­lar­dan  biri de  Ra­ma­zan ayı­dır. Çün­kü Ra­ma­zan ayın­da oruç tut­mak  Müs­lü­man­la­rın sa­de­ce bi­rey­sel ve ai­le­vi ha­yat­la­rı­nı de­ğil, top­lum­sal ha­ya­tı­mı­zı da ya­kın­dan il­gi­len­di­ren bir iba­det­tir. Oruç tu­tan­lar ve­ya tu­ta­ma­yan­lar bun­dan  olum­lu et­ki­len­mek­te bir­lik be­ra­ber­lik ken­di­ni gös­ter­mek­te­dir . Çün­kü bu iba­de­tin dı­şa­rı­ya yan­sı­yan mo­tif­le­ri var­dır: fa­kir fu­ka­ra ile bir lok­ma­sı­nı pay­laş­mak, oruç tu­ta­ma­yan­la­rın ay­rım yap­ma­dan fa­kir­le­re fid­ye ver­me­si, ye­mek ver­me­si bun­lar­dan­dır. Tür­ki­ye gi­bi Ra­ma­zan ayı­nı her ba­kım­dan do­lu do­lu ya­şa­yan Müs­lü­man top­lum­lar­da bu açık­ça gö­rül­mek­te­dir. 


Ra­ma­zan ge­ce­le­ri, ma­ni­ler eş­li­ğin­de  so­kak­la­rı do­la­şıp, in­san­la­rı sa­hu­ra uyan­dı­ran da­vul­cu­sun­dan, ca­mi­le­rin mi­na­re­le­ri­ne ası­lan mah­ya­la­ra, top­lu if­tar­la­ra ve ca­mi­le­rin av­lu­la­rı­nı ve so­kak­la­rı dol­du­ran hal­kı­mı­zın omuz omu­za kıl­dı­ğı te­ra­vih­le­re va­rın­ca­ya ka­dar, pek çok iba­det  top­lu­mu­mu­zun ma­ne­vi haz al­dı­ğı  mut­lu­luk kay­na­ğı­dır. Ra­ma­zan Bay­ra­mı  ma­ne­vi hu­zu­run ve se­vin­cin ya­şan­dı­ğı hal­kı­mı­zın kay­naş­tı­ğı özel gün­ler­den bi­ri­dir. İs­tik­lal Mar­şı­mı­zın ya­za­rı Meh­met Akif Er­soy,  Ra­ma­zan ko­nu­sun­da­ki şii­rin­de de top­lu­ma bir­lik ve be­ra­ber­lik me­sa­jı ve­re­rek şöy­le der:
 

"Yâ Rab, şu mu­az­zam Ra­ma­zan hür­me­ti­ne,
Kal­dır ara­dan vah­de­te hâil ne ise.
Yâ Rab, şu asır­lar­ca sü­ren tef­ri­ka­dan
Ar­tık ezi­lip düş­me­sin üm­met ye'se
Ma­dem ki ver­din bi­ze rûh-ı nevîn
Yâ Rab, da­ha bir nef­ha-i te­yit in­sin."


"Bay­rak Şa­iri" ola­rak bi­li­nen Arif Ni­hat As­ya ise Ra­ma­zan ayın­da fa­kir-fu­ka­ra­nın gö­ze­ti­lip kol­lan­ma­sı­nı is­ter­ce­si­ne şöy­le der mıs­ra­la­rın­da:

"Ey kar­lı kö­yüm, be­yaz kö­yüm, hür yay­la;
Bir gün -ki oruç­luy­du ya­maç, dam, tar­la-
Yol­day­dım uzak­tan oku­nur­ken eza­nın,
Bir dağ te­pe­sin­de if­tar et­tim kar­la."

Fa­ruk Na­fiz Çam­lı­bel de Ra­ma­zan gün­le­ri­nin Müs­lü­man­lar için mut­lu­luk ayı ol­du­ğu­nu söy­ler ve Ra­ma­zan ayı­nın ken­di­sin­de ya­rat­mış ol­du­ğu çağ­rı­şım­la­rı şöy­le di­le ge­ti­rir:

"Al­nı­mız sec­de­de bul­sun bi­zi her lâhza ezan
Ve ha­zin öm­rü­mü­zün her gü­nü ol­sun Ra­ma­zan
Zik­ri­miz Ar­şı ge­çip fec­re ka­dar yük­sel­sin
Ma­ve­ra­lar­dan ümit et­ti­ği­miz ses gel­sin"

Mil­li şa­ir­le­ri­miz­den Yah­ya Ke­mal Be­yat­lı  İs­tan­bul'un fa­kir semt­le­rin­den bi­ri­sin­de Ra­ma­zan gü­nü ya­şa­dık­la­rı­nı, oruç­lu­lar ara­sın­da ola­ma­mak­tan duy­du­ğu üzün­tü­sü­nü an­la­tır, oruç­lu­la­ra duy­du­ğu say­gı­sı­nı kay­bet­tir­me­di­ği için de Al­lah'a şük­re­der ve şöy­le der:

"İf­tar­dan ön­ce git­tim Atik-Va­li­de sem­ti­ne,
Kaç de­fa geç­ti­ğim bu so­kak­lar, bu­gün yi­ne,
Sem­tin oruç­lu hal­kı, sü­zül­müş be­niz­li­ler,  
Ses­siz­ce çar­şı­dan dö­nü­yor­lar bi­rer bi­rer;
Bak­kal­da bek­le­şen fu­ka­ra kız­ca­ğız­la­rı 
Az çok ya­kın­dan sez­di­ri­yor top ve if­ta­rı.
Mey­dan­da kim­se kal­ma­dı ar­tık bü­tün bü­tün;
Bir top gü­rül­tü­süy­le bu sa­hil­de bit­ti gün.
Yârab na­sıl fe­rah­lı bu âlem, na­sıl te­miz!
Ten­ha so­kak­ta kal­dım oruç­suz ve ne­şe­siz.
Yur­dun bu if­ta­rın­dan uzak kal­ma­nın ga­mı
Had­siz ya­şat­tı ru­hu­ma bir gur­bet ak­şa­mı.
Bir tek dü­şün­ce ol­du te­sel­li bu der­di­me;
Az çok fe­rah­la­dım ve de­dim ken­di ken­di­me:
'On­lar­dan ay­rı­lış ba­na her an üzün­tü­dür;
Ma­dem­ki böy­le duy­gu­la­rım kal­dı, çok şü­kür."