Başarının temel şartı inanmak, çalışmak ve sabretmektir.''Bütün dünler bugünleri aydınlatan fenerlerdedir. Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez'' sözlerinden hareketle, tarihte iz bırakmış şahsiyetlerin hayat hikâyelerine baktığımızda, hayatlarının hep çalışarak, mücadele ederek geçtiğini görüyoruz. Öğrenim hayatımızdan onlarca idareci, öğretmen geçmiştir. Bir kısmının ismini bile hatırlamayız. Ama bazı idareci ve öğretmenlerimiz vardır ki, onları kendimize örnek almışızdır. Yaşımız, görevimiz, makamımız ne olursa olsun hayatımızın çoğu safhalarında onları gıyaben taklit etmeye çalışırız.
Hayatında bizi örnek almaya çalışan bir öğrenci yetiştirmek mutlulukların en güzeli olsa gerek. Yüzlerce öğrencinin sorumluluğu üzerinde olan bir idarecinin, öğretmenin işi elbette zordur. Gayret ister, özveri ister, fedakârlık ister. Okulunda, sınıfında sabitlenmeyen bir florsan lambanın düşüp bir öğrenciye zarar vermesinden kendisine sorumluluk çıkarır. Belki günlerce kafasından atamaz. Ben neden düşünemedim der, tekerrür etmemesi için ne yapabilirim diye kafa yorar.
Ülkemizin doğal afetler yönünden konumunu hepimiz biliyoruz. Geçmişte ülkemizde olduğu gibi Çorum ve İlçelerinde yaşanan afetlerde de ağır bedeller ödendiğini, maddi ve manevi kayıpların meydana geldiğini o yılları yaşayan yaşlılarımızdan dinliyoruz veya kitaplardan okuyoruz. Hani bir söz var.'' Yapılması gerekenleri; dün imkânsızlık nedeniyle yapamayanlar, bugün ise nemelazımcılık, ilgisizlik, aman sendecilik nedeniyle yapmazlarsa, bu hususta gelecek kuşaklara siz yapın deme hakkına sahip değillerdir.'' diye.
Televizyon ekranlarında izlediğim şu örnek herhalde hepimizin dikkatini çeker. ''Amerika'da üç yaşındaki bir çocuk sara hastası olan annesini kurtarır. Annesinin banyo da sara krizi tutar. Boğulma tehlikesi atlatır. Üç yaşındaki çocuk hemen 911 Acil Yardım (onlarda tek numara, bizde de 112 olarak Isparta ve Antalya'da pilot uygulama başladı) tuşuna basar ve ekipler hemencik gelir. Anneye ilk müdahaleyi yaparak hastaneye ulaştırırlar. Sonuç mu? Anne hayata geri döner.''  Ne kadar güzel demi? Çünkü onlar küçük çocuklara anaokulundan değil, ana kucağından itibaren şarkılarla, oyunlarla eğitim veriyorlar. Aile boyu ciddiyetle tatbikat yapıyorlar. Bunu yapan elbette artısını görecek… Bırakın çocukları bazen köpekleri bile eğiterek bu noktada yardım aldıklarını medyadan öğreniyoruz. Ya bizler! Bırakın çocuklarımızla aile içinde tatbikat yapmayı,  bu konulardaki seminerleri bile bazen zoraki dinliyoruz… Tabii bunun çeşitli sebepleri mevcut.
Onun için değerli dostlar Konfüçyüs'ün dediği gibi;  '' Karanlıktan şikayet etmek yerine, bir mum yakalım!'' O mumun ışığıyla öğrencilerimizi ve onlar vasıtasıyla ailelerini, hatta komşularını aydınlatalım. Oturup afet sonrasını eleştirmek yerine, afet öncesi sade vatandaş olarak, sorumlu personel olarak acaba bu noktada ne yapabilirim diye kafa yoralım. Kamuoyunun dikkatini çekelim. En basitinden okullarımızın yıl sonu sergi çalışmaları başlamak üzere. Bu sergilerde veya sosyal etkinliklerde neden  deprem, yangın, ilkyardım, doğalgaz, yıldırım düşmesi, trafik kazası, rast gele park edilen araçlar, açık bırakılan çukurlar, caddeye rast gele bırakılan demirler, çatıdan gelebilecek tehlikeler vs. konularında mesaj verebilecek çalışma olmasın. Bu o kadarda zor değil ki. Ben ve bu noktada kendini sorumlu hisseden tüm arkadaşlarım elinden gelen katkıyı sağlamaya hazırdır. Niçin? Olası afetlerde, depremlerde, yangınlarda, kazalarda bir can kurtarabilmek adına… Başka bir ifade ile olası afetlerde sorunlu değil, sorumluluğunu bilen bir neslin yetişmesine katkı sağlamak adına… Afiyette iken bir mum yakalım ki, afetlerde karanlıkta kalanlardan bir kişi eksik olsun…
Temel afet bilincine katkı sağlayalım ki; Japonya'da 6-7 şiddetindeki depremlerde insanların burnu bile kanamazken, bizde 5-6 şiddetindeki depremlerde onlarca vatandaşımız hayatlarını kaybetmesin. Analar - babalar ağlamasın. Çocuklar öksüz, yetim kalmasın. Güller daha açmadan solmasın… 
Unutmayalım: ''Derin bilgi; rahatsızlığı rahatsızlıktan önce, tehlikeyi tehlikeden önce, yıkımı yıkımdan önce, felaketi felaketten önce görebilmek ve bu noktada özellikle çorum milli eğitim müdürlüğü bünyesinde oluşturulmaya çalışılan 'temel afet bilinçlenme' zincirine bir halka daha ekleyebilmektir.'' Ne mutlu nerede, ne zaman, ne şekilde işe yarayabileceği belli olmayan bu bilinçlenme ve bilinçlendirme halkasının gönüllü destekleyicisi olabilenlere… O halde buyurun! 
Olası afetleri,  afiyette atlatabilmek için bir mum yakmaya.
NOT: Unutmayalım, tüm acil numaralar 112 ACİL YARDIM olarak birleşti. Yani ihtiyaç halinde sadece bu numarayı doğru olarak aramamız yeterlidir.
*
KARDA ARAÇ KULLANIMI
Yetkiler her gün uyarıyor, 
Türkiye donuyoooooooor, 
Kar… tipi…. çığ…geliyor, 
Acemiysen oturma koltuğa, 
Kabak lastiklerle çıkma yola, 
Şarj aleti,  feneri,   reflektörü, 
Eldiveni, zinciri, takozu bırakma, 
Çekme halatın aman sağlam ola, 
Sileceklerin de güzelce çalışa 
……………………….., 
Çok önemli değilse eğer, 
Ne olacak yani ölmen ya, 
Toplu ulaşımı tercih ediver 
Yine de özel araçla çıkarsan yola, 
Hızlı gitme, önünde mesafe ola 
Ani manevra yapma sağa sola 
Sakın ola ki aracı boşa alma, 
Kayarken birden gaza dalma, 
Ne olur ne olmaz bak unutma: 
Param yok mazereti huyundur, 
İkide bir bahane uydurup durma 
Deponu daima dolu bulundur, 
Birde lazım olan yiyecek ve sudur 
Hele soğukta battaniye çok iyi olur 
Çünkü, dağ başına daim kış gelir 
İnsanoğlunun başına her an iş gelir, 
Küçük çaplıda olsa bu bilgiler, 
İhtiyaç halinde şoföre hoş gelir 
……………………………, 
Son bir kelam benden sana: 
Yetkililerin uyarısına uyasın, 
Sağ salimen sevdiğine varasın, 
O kadar da vefasız olamazsın, 
Artık bana da bir dua salasın..!