Hz. Musa döneminin şımarık, azgın zengini Karun idi. Hz. Musa'nın amcasının oğluydu. Teyzesinin oğlu olduğuna dair bilgiler de var.
Karun; zenginliğiyle tanınan, Hz. Musa ve Harun döneminde Allah'ın emirlerine karşı çıktığı için cezalandırılan bir kişidir.
Tevrat'ta Korah diye adlandırılıyor. Karun'un konağının kapısı bile altından yapılmıştır. Duvarları altın levhalarla kaplanmıştır. Zenginliğin verdiği taşkınlıkla halkın huzuruna, yanında üç yüz cariye ve dokuz bin adam bulunduğu halde çıkarmış.
Karun, Mısır'da Firavun'un hazinedarıydı ve bölge valisiydi. İsrailoğullarına zulmünü ve taşkınlığını onun vasıtasıyla yapardı.
Karun, Hz. Musa ve Hz. Harun'dan sonra İsraoğulları en bilgili olarak bilinirdi.
Kasas Suresi'nde Karun şöyle anlatılır:
"Karun, Musa kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etmişti. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah, şımaranları sevmez."
"Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste. Ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu sen de insanlara iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez."
"Karun ise; O servet bana kendimdeki bilgi sayesinde verildi demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti. Günahkarlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir.)"
"Derken, Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı, doğrusu o çok şanslı dediler."
"Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size. İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükafaatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilirler." (Kasas: 76-80)
Karun, servetini kendi meziyetleriyle kazandığı inancındaydı. Bütün bu mal, mülk, servet bana benim layık olduğumdan dolayı verildi diyordu. Yunus Emre gibi "Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi" diye sormayı aklına bile getirmiyordu. Hz. Musa ise ona namaz, orucun yanı sıra zekat emrini de duyurdu. Buna karşı önce itiraz etti. Ardından da iftiraya hazırlandı.
-Ona İsrailoğullarının fahişesini gönderelim. Onun bu kadınla temasta bulunduğu iftirasını yayalım.
Öyle de yaptılar.
Karun, İsrailoğulları arasında bulunan bir fahişeyi Hz. Musa ile zina etme suçundan atmak üzere kiraladı. Karun, İsrailoğullarının meclislerinde toplandıkları bir gün, Hz. Musa'nın yanına varıp.
-Ey Musa, hırsızlık edenin cezası nedir, diye sordu.
-Elinin kesilmesidir.
-Hırsızlık eden sen olsan da böyle midir?
-Evet.
-Zina edenin cezası nedir?
-Bekar olanı değnekle döveriz, evli olanı taşlarız.
-Bu hüküm, senin için de geçerli mi?
-Evet.
-İsraoğulları, senin falan fahişeyle zina ettiğini söylüyorlar.
Bunun üzerine Hz. Musa, derhal o kadını çağırdı.
-Tevratı indiren Allah adına, sana and veriyorum, Karun, doğru mu söylüyor?
Kadın:
-Madem ki sen bana Allah adına and verdin. Ben de Allah için yemin ederek şehadet ederim ki benim seninle hiçbir ilişkim olmadı. Allah düşmanı Karun, sana bu suçu atmak için bana şu kadar ücret verdi, dedi.
Karun, toplum içinde perişan oldu. Allah da kavmi de iftiraya şahit oldular. Karun, azgınlığının sonuna gelmek üzereydi. Karun'un yaptığı namusa iftira idi. Kiraladığı kadın doğru söylemeseydi bir peygamber, iftiraya kurban gidecekti.
Karun, sadece servet sahibi değildi. Aynı zamanda Firavun'un finansörüydü. Bazen tetikçisi bazen de tahrikçisiydi. Devletin de desteğiyle büyük servet sahibi olmuştu. Tevrat'ın ifadesiyle hazinelerinin anahtarlarını ancak 300 katır taşıyabilirdi.
Kur'an-ı Kerimde Hz. Musa'nın apaçık delillerle Firavun, Haman ve Karun'a gönderildiği, fakat onların Hz. Musa'yı yalancı bir sihirbaz olarak nitelendirdikleri, ona karşı çıktıkları, yeryüzünde büyüklük tasladıkları, sonuçta her birinin bir şekilde cezalandırıldıkları anlatılır. (Aukebut-39, Mümin 24)
Hz. Musa, Karun'un kiraladığı kadın iftirayı ifşa edince doğru secdeye kapandı. Karun aleyhine Allah'a dua etti. Yüce Allah, Hz. Musa'ya:
-Başını secdeden kaldır. Yere istediğini emret diye vahyetti.
Hz. Musa, "Ey İsrailoğulları, Yüce Allah, beni Firavun'a gönderdiği gibi Karun'a da gönderdi. Onun yanında kalmak isteyen kalsın, kalmak istemeyen de ayrılsın, dedi. İki kişi hariç, hepsi ayrıldılar.
Tefsir kitaplarımızda geçen malumata göre Hz. Musa, Allah'ın izniyle toprağa emretti.
"Ey arz, onları yut" diye.
Yer, onları topuklarına kadar yuttu. Onlar, Hz. Musa'ya yalvardılar. Ama Hz. Musa yine emretti; toprak onları dizlerine kadar yuttu.
Karun ve arkadaşı, buradan ancak Hz. Musa'nın duasıyla kurtulabileceğinin farkındaydılar. Hz. Musa'ya yalvardılar. O, yine "Onları tut ve yut" diye toprağa emretti. Bu defa bellerine kadar yutuldular.
Tekrar Hz. Musa'ya yalvardılar. Ama Hz. Musa, kararlıydı; toprağa emretti: "Tut ve yut" diye yer, onları boğazlarına kadar yuttu. Son çırpınış da fayda vermedi. Arz yani yeryüzü onları tuttu ve tamamıyla yuttu. Karun ve iki arkadaşı görünmez oldu.