Bursa'da sır olmak:
Şeyh Hamid-i Veli, Bursa'da Halvetiye tarikatının adabına uygun olarak yaşamak istemektedir. Şeyh Hamid-i Veli, Hacı bayram'a;
-Beni burada halk tanıyor. Burada ekmekçilik yapacağım. Pişirdiğim somunları mahalle mahalle dolaşarak satacağım. Gururumdan zerre kadar bir şey kalmasını istemiyorum. Sen de medresede ders vereceksin. Ancak tasavvuf ehli olduğumuzu kimseye söylemeyeceksin.
Hacı Bayram da:
-Ben de öyle düşünüyordum diyemedi. Zira şeyhi, ona ilim yoluyla irşadı işaret ediyordu.
Şeyh Hamid-i Veli, Bursa'ya yerleşebilmek için Molla Fenari Mahallesinde Ali Paşa Çınarı civarında iki odalı bir ev edinir. Yanına küçük bir fırın yaptırır. Fırının kıble tarafında bir çilehane ve istirahat edebileceği küçük bir oda bulunmaktadır.
Fırınına her gün eşeğiyle değirmenden un, dağdan odun getirirdi. Geceleri hamur yoğurur, ekmek pişirir, ertesi gün de Bursa sokaklarında satardı, irkmekleri çok beğenilirdi. Herkes ondan ekmek almaya çalışırdı. Pişir-diği ekmekleri sokaklarda, çarşılarda satarken "Somun-lar!... Ekkmekler!..." diye seslenmesi nedeniyle herkes ona "Somuncu Baba", "Ekmekçi Koca", "Somuncu Koca" gibi lakaplarla seslenirlerdi. Şeyh Hamid-i Veli de ümmi görünümüyle kendisim halktan gizleyebilmişti. Ama Bursa'da sır olmak kolay değildi.
Ancak yine bir gün çarşı pazarda ekmek satarken Şeyh Hamid-i Veli'ye bir meczup yaklaşıyor:
-Seni tanıyorum. Ekmek ve hamurun ardına saklanıyorum sanma, diyor.
Somuncu Baba, gayet mahcup bir vaziyette ona bir ekmek uzatıyor:
-Afiyet... Yahu sus, diyerek sırrının duyulmasını istemediğini ifade etmiş oluyor. Zira o manevi mertebesinin bilinmesini hiç arzu etmiyor.
Emir Sultan ile karşılaşması:
Somuncu Baba'nın sırını, o meczuptan başka bilen de çıkabilirdi. Ama ne zaman? Bunu kestirmek zordu.
Somuncu Baba, her gün ekmeklerini fırına sürer, Pişmesini beklemeye başlardı. Bir gün yanına Sultan Yıldırım Beyazıt'in damadı Şemseddin Emir Sultan gelir.
-Selamün aleyküm Baba, der.
Oda:
-Ve aleyküm selam, diyerek birbirlerine bakışırlar. Başka bir kelime konuşmadan gönül diliyle tanışırlar.
Emir Sultan, elindeki yemek çömleğini (güveci) Somuncu Baba'ya uzatır. İçindekinin pişirilmesini rica eder. Somuncu Baba, kabı alıp fırına sokmak ister. Ancak yemek çömleği, bir türlü içeri sokulamaz. Emir Sultan'a döner:
-Anladım ki bu çömleği, fırına siz süreceksiniz. Zira çömlekçilik sizin işiniz, der.
Emir Sultan, kendisinin geçmişte çömlekçi olduğunu nereden bildiğini de düşünerek karşısındakinin manevi mertebesini fark edip:
-Peki, deyip çömleği alarak fırına yerleştirir.
Fakat fırının içinde hiç ateş yoktur. Somuncu Baba, fırının kapağını kapatır.
-Birazdan pişer, bekleyiniz der.
Bir müddet bekledikten sonra kapağı açar. Emir Sultan, fırında hiç ateş olmadığı halde yemeğin piştiğini görür. O zaman Somuncu Baba'nın büyük velilerden olduğundan emin olur. Somuncu Baba'nın eline kapanır. Ondan af diler.
Fırın ortamında Emir Sultan, Somuncu Baba ile de-rin bir sohbete dalarlar. Sohbet, tasavvufı konularda yo-ğunlaşır, Bu, birkaç defa daha tekrarlanır. Hacı Bayram-ı Veli de Bursa'ya geldikçe bu sohbetlere katılır.
(Devam Edecek)