AYDIN KAHRAMANLARI -1-
Düşman Anadolu’ya ayak bastığı gün güzel İzmir matemlere bürünmüş; yüzyıllardan beri hürriyet, şeref, istiklal uğrunda savaşmış vakur ve mağrur Türk evlatları en hakir muameleye tabi tutulmuştu. Yurdun düşman çizmesi altında ezildiğini gören halk, yas içinde kaynayan volkan haline gelmişti.
Kasabalar, köyler, şehirler yanıyor,  halk evini barkını terk etmiş dağlara kaçıyordu. Şimdi, ne Menderes kenarında sürüsünü otlatan temiz ve mert çobanlar, ne bağlarında üzüm toplayan genç kızlar ve ne de yağ akan topraklarını süren çiftçiler görünüyordu. 
Halk muhacir olmuş, erkekler dağa çıkmış, şehirler virane olmuştu. 27 Haziran 1919 günü idi. Etrafı yakıp yıkarak, vatandaşlarımıza olmadık zulmü yaparak ilerleyen düşmanın, Aydın’a yaklaştığı haberi bütün şehirde bomba tesiri yapmıştı. Halk heyecan ve nefretle sokaklara dökülmüş, bir tarafta halkı savaşa çağırmak için coşkulu nutuklar atan hatipler, diğer taraftan şehri korumak için taş, toprak taşıyan yüzlerce arabalar gidip geliyor ve herkes yarın başlayacak olan savaş için hazırlanıyordu. 
Bir gün evvel, "Vatan ve millet uğrunda kanımızın son damlasına kadar muharebe etmeye hazırız. Birbiri üzerine yığılacak şehitlerimizle ikinci bir kale teşkil edeceğiz. Bütün aile ve çocuklarımızla, bu mesut gaye uğrunda öleceğiz ve ölmeden bu şehri terk etmeyeceğiz." diyen Aydınlılar, Allah’ın ulu adını anarak, tekbir getirerek, sokaklarda dolaşıyor, şehri savunmak için ve yarın tarihe geçecek olan aydın savaşlarına hazırlık yapıyordu. 
28 Haziran günü düşman Aydın’a yaklaşmış ve şehri işgale başlamıştı. 28-29-30 Haziran günlerinde Aydın’da durmadan, dinlenmeden geceli gündüzlü üç gün savaş yapıldı.
Korkunç uğultularla şehir üzerinde patlayan mermilerin yıktığı evlerin, Sema'ya yükselen alevleriyle bir cehenneme dönen Aydında, eli silah tutan herkes vazife almıştı. Bir yanda gözü yaşlı analar, ihtiyarlar, kadın, erkek çiftçisiyle, balta, kazma, satır bulamayanlar sopa ile sokaklara döküldüler. Sokaklar mahşer olmuştu. Yaşlı analar bohçalarla ekmek, testilerle su taşıyor, kahramanlar seline yanık memleket türküleri söyleyerek, intikam ateşini körüklüyorlardı. Menderes köprüsünün hemen yakınında bulunan Balta köylüler, Aydın’da gerçekleşen ve tarihin kaydetmediği kahraman Aydınlılar’ın savaşına seyirci kalmadılar. Büyük harpte kaybettikleri, evlatlarını, kocalarını, kardeşlerini hatırlayarak, ortaya atılan ak saçlı bir Türk anası:
- “Daha ne duruyorsunuz kızanlar, elimiz, kolumuz bağlı seyir mi edeceğiz?” diyerek ileri atılmışlar ve bu kızgın alev çemberinin içinde savaşan kahramanların arasına onlar da katılmışlardı. 
Umurlu istikametinde ilerleyen milli kuvvetlerimize de, bu kahraman milletin fedakâr evlatları aynı hizmette bulundular. Ayşe, Emine, Fatma gibi genç ve güzel kızlarımız silahlandılar ve muharebe meydanlarında şehit olan babalarının, kocalarının, kardeşlerinin intikamını almak için, yetimlerini komşularına bırakarak onlarda Aydın’a ve onun ateşine katıldılar. 
"Türk kadını feragat, hamaset ve kahramanlığını bir kere daha, altın sahifelerle tarihe geçiriyordu."
Bir taraftan bağrına bastığı yavrusunun acı iniltilerini susturmak için emzirirken, öte taraftan malına, ırzına kıymak isteyen düşmana karşı elindeki satırla karşı koyan genç dullar. Ötede yavrusunun şehit olduğuna bakmayarak kurşun sıkan gözü yaşlı analar, beride anasının düşman kurşunu ile kanayan yarasını sarmadan ilerleyen yiğit yavrular, daha ötede gelinlik duvağı ile yavuklusunun yarasını saran genç kızlar görülüyordu. Sonunda ölümü göze almış ve şerefi ve yurdu için savaşan bu kahramanlar önünde düşman, topuyla, tüfeğiyle ve muntazam ordusu ile Türk azmi önünde geriledi ve Aydına saldırmaktan vazgeçti.
Aydınlılar; 14 yaşındaki gencinden, 80 yaşındaki aksakallı ihtiyarına kadar bu savaşa katıldılar. Düşmanın onbinlerce askerini perişan ve mağlup ederek, geri çektirdiler. Ne yanan evlerine, yıkılan ocaklarına, ölen hemşerilerini düşünmediler. Ya bağımsız yaşayacağız veya Aydında yanıp kül olacağız dediler. Bu güçlü ordunun önünde silahsız, cephanesiz yalnız bedeniyle savaşan Aydın bir süre sonra düşmanın eline geçti. Bunun üzerine bir şair:
 Aydın Türk'ün ana yurdu.
Vermez onu Altın ordu
Düşman İzmir'e girerken,
Bütün millet ağlıyordu.

Aydın Aydın güzel Aydın
Ah bir kere kurtulaydın.

Doğma güneş yasımız var,
Git haber ver diyar diyar
Türk'ün kolları bağlandı
İzmir'i ondan aldılar.

Aydın Aydın güzel Aydın
Ah bir kere kurtulaydın.

Derken bütün bir Aydının kahramanlarına ve onların ruhlarına hitap ediyordu. 

Aydın-Didim Altunkum'a, Didim Belediyesi’nce Yunan Tanrısının heykeli yaptırılmıştır. Bu heykeli gördükçe içim sızlıyor, buraya bir efenin heykelinin yapılması daha uygun olurdu diye düşünüyorum.