Biz Türkler tarihte sömürge olmamış bir milletiz. Türkler, vatanı işgale uğrarsa ya canı pahasına savunur düşmana vermez, veya başka bir bölgeye göç eder, esareti, sömürgeyi kabul etmez. Kurtuluş Savaşı da böyle olmadı mı? Canımız pahasına savaştık sömürge olmaktan kurtulduk. Son yıllarda kullandığımız dilde sömürgeleşme söz konusu. Yazımız bununla ilgili. Bu hususta Bige Güven Kızılay'ın bir anısını paylaşmak istiyorum:

"Yıllar önce bir Amerikalı  konuşmasını hiç unutmam. Muhtemelen gittiği ülkelerin hassas noktalarını bulup o konu etrafında konuşuyordu.  Çekoslovakya'da Rusların işgal ettiği gün dünyadan yardım isteyen radyoda anons yapan gençten bahsetmiş, yanında duran tercüman: "Bu bahsettiğiniz kişi benim babamdı" diye ağlamaya başlamış, böyle birçok örnek verdikten sonra "Gelelim Türkiye'ye..." dedi. Atatürk, Çanakkale, Milli Mücadele, onlardan bahsetti. "Biliyor musunuz ?" dedi, "Bu kadar ülke gezdim, ama siz teksiniz". "Sizce neden? diye sordu. Dinleyiciler: Kurtuluş Savaşı… Hayır dedi: "Siz tarih boyunca sömürge olmamış tek ülkesiniz!"  "Bunun bilincine varın" dedi. "Neden bunu söylüyorum biliyor musunuz?  Bu denli özgürken kafasını toprağa gömen bir millet daha görmedim. Size bu özgürlüğü armağan eden lidere tapıyorsunuz, ama devekuşu gibi kafanız toprağın içinde yaşıyorsunuz. Tarihinde sömürge olmadığı halde sömürgeymiş gibi davranan tek ülkesiniz."

Bir Amerikalıdan bunu duymak o kadar ağrıma gitmişti ki... İsterdim ki adam saçmalamış olsun da ben ona kızayım. Ama kızamadım, çünkü haklıydı. Bu nereden aklıma geldi derseniz, bugün (26.09.2020)  Dil Bayramı da ondan.  Bundan 743 sene önce Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçenin devlet dili olarak kabul edilmesiyle ilgili ferman yayınlamış: "Bugünden sonra, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil konuşulmaya". Bu önemli bir adım, çünkü ilk defa Türkçenin devlet dili olması, gelişmesi ve gelecek nesillere nakledilmesi demek. 
Atatürk, Türk Dil Kurumu'nu kurduktan sonra yapılan kurultaylara katılmış, ilkinin açılış günü de 26 Eylül 1932. Dil Bayramının 88. yılı kutlu olsun demeye utanıyorum. Aklıma 25 sene önce konuşan o Amerikalı geliyor. Türkçemizi koruyabildik mi? En çok da dil konusunda kendi kendimizi sömürgeleştirmedik mi?  Yazılarım, romanlarım, Instagram canlı yayınlarım, gençleri uyarlamalarım, hepsi bunu önlemenin bir parçası. Çünkü dil insanın ikinci vatanıdır. Dili koruyamazsanız tarihi nesillere anlatamazsınız, kendinizi doğru ifade edemez, toplum birliğini sağlayamazsınız.  Bu defa ben susacağım, sözü şair Yusuf Yanç'a bırakıyorum, o söylesin, biz okuyalım:

"Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum.
Göreniniz bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı; "Bu günden sonra, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste, meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmaya." diye,
Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri,
Fermana uyanınız var mı?
Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim,
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?
Tanıtımın demo, sunucun spiker,
Gösteri adamının showmen, radyo sunucusunun discjokey,
Hanım ağanın, firstlady olduğuna şaşıranınız var mı?
Dükkanın store, bakkalın market, torbasının poşet,
Mağazanın süper, hiper, gross market,
Ucuzluğun, damping olduğuna kananınız var mı?
İlan tahtasının billboard, sayı tabelasının, skorboard,
Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklârasyon, 
Merakın uğraşın, hobby olduğuna güleniniz var mı?
Beldelerin girişinde welcome,
Çıkışında, goodby okuyanınız var mı?
Korumanın muhafızın, body guard,
Sanat ve meslek pirlerinin, duayen,
İtibarın saygınlığın, prestij olduğunu bileniniz var mı?
İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria,
Sergi yerlerimizi,  showroom,
Büyük şehirlerimizi, mega kent diye gezeniniz var mı?
Yol üstü lokantamızın fastfood,
Yemek çeşitlerimizin menü,
Hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?
İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini, flora diye koklayanınız var mı?
Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya,
Mesireyi, kır gezintisini piknik,
Bilgisayarı computer, hava yastığını, airbag,
Oluru, pekâlâyı, "okey" diye konuşanınız var mı?
Çarpıcı önemli haberler, flash haber,
Yaşa, varol sevinçleri, oleyoley,
Yıldızları, star diye seyredeniniz var mı?
Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,
Özün el diline özendiğine, içiniz yananınız var mı?
Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk,
Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik,
Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?
Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum,
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı, sahip çıkanınız var mı?
Yusuf Yanç'ın bu şiiri Türkçeyi hangi kelimelerden ayıklamamız gerektiği konusunda rehber niteliğindedir. Hani bayramları: "idrakine varmak" olarak kutlardı ya büyüklerimiz. Biz de bu Dil Bayramında "neleri", "neden" düzeltmemiz gerektiğinin idrakine varalım mı?"  (Kaynak: Bige Güven Kızılay. 26.09.2020.Facebook SİFİN toplum ve kültür sitesi).