Tarımda küresel ölçekte önemli bir potansiyele sahip olan Türkiye'nin, üretim merkezlerinde ilgili sektörlerin entegrasyonunu sağlayarak küresel rekabet gücünü artırması hiçte zor değil! Bunun için sektörel desteklerin teknoloji, kalite, etkinlik ve dışa dönük gelişme stratejileriyle ilişkilendirilmesi gerekiyor. 
Domates Üzerinden Tarımsal 
Üretim Güç Merkezleri
Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2019 yılı verilerine göre Türkiye'nin sebze ürünleri üretim miktarı 2019 yılında bir önceki yıla göre %3,5 artarak yaklaşık 31,1 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Bu kapsamda sebzeler grubunun en önemli ürünlerinden olan Domateste artış yaklaşık %6 iken kuru soğanda %14, hıyarda %4 ve sivri biberde %3 oranında artış olmuş, bununla birlikte  patlıcanda ise yaklaşık %2 oranında azalış olmuştur. 
Domates özelinde konuya bakıldığında; TÜİK bitkisel üretim istatistiklerine göre 2019 yılında domates üretimi bir önceki yıla göre yaklaşık %6 artarak 12,8 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.
Antalya 201 bin dekarlık ekiliş alanıyla yani %12'lik pay ile Türkiye domates ekim alanında ilk sıradadır, üretim miktarında ise 2,4 milyon ton üretimle yine ilk sıradadır ve %21'lik paya sahiptir. 
Antalya'yı üretimde %11 ile Bursa, %8 ile İzmir ve Mersin, %7 ile ise Manisa takip etmektedir. Akdeniz ve Marmara bölgeleri dışında önemli domates üretim merkezleri olarak %4 ile Şanlıurfa ve %3 ile Tokat illeri sıralanmaktadır.
Görüldüğü gibi domates örneği üzerinden bakıldığında tarımsal üretimde güç merkezleri (iller ve bölgeler) belirgindir. Buna göre söz konusu üretim gücünün; rekabet edebilirlik, teknolojik gelişmişlik, ar-ge, coğrafi konum, fiziksel altyapı ve dış dünyayla ilişkiler, girişimcilik kabiliyeti, kurumsal kapasite ve iklimsel özellikler gibi faktörler tarafından şekillendiği söylenebilir. Dolayısıyla tarımı geliştirmeye yönelik desteklerin sahip olunan potansiyeli en iyi kullanacak alanlara yönlendirilmesi gerekmektedir.
Tarım Desteklerinin Yönlendiriciliğinin Geliştirilmesi
Domates örneğinden hareketle; tarımsal üretimde küresel ölçekte önemli bir potansiyele sahip olan Türkiye, üretimdeki bu gücünü katma değeri yüksek ürünlere dönüştürerek çok daha yukarıya taşıma potansiyeline sahiptir. Özellikle domates ve tabi ki diğer tarım ürünleri içinde geçerli olmak üzere ürün işleme ve muhafaza sektörlerinin geliştirilerek katma değeri yüksek ürünlerin üretimi artırılabilir, yeni pazarlar sürece dahil edilebilir ve bu şekilde ihracat gelirlerinin artmasına da katkıda bulunulabilir. 
Bu çerçevede Türkiye, tarım politikalarının gereği olarak kırsal alana, üreticilere 50'den fazla kalemde ve ilgili paydaşlara çeşitli destekler vermektedir. Ayrıca IPARD gibi yani Avrupa Birliği tarafından aday ve potansiyel aday ülkelere Katılım Öncesi Yardım Aracı'nın (Instrument for Pre-Accession Assistance-IPA) bir Kırsal Kalkınma bileşeni kapsamında da tarım sektörüne yönelik destekler verilmektedir. 
Halen Tarım ve Orman Bakanlığı'nın sağladığı ve IPARD üzerinden (AB ve Türkiye'nin ortaklaşa oluşturduğu fondan) sağlanan desteklerin mevcut potansiyeli geliştirmek yönünde yönlendirilmesi söz konusudur.  Ancak burada özellikle ürün ve üretime verilen desteklerin il ve bölgelerin üretim gücünün dikkate alınarak; katma değer sağlayacak ürün işleme tesislerinin oluşturulması ve ihracat kapasitesiyle de ilişkilendirilmesiyle dağıtılması üzerinde önemle durulması gereklidir. Bu şekilde tarımsal üretim gücünün ürün depolama ve işleme kapasitesi gibi somut işlemlerle  ilişkilendirilerek  uzun süredir konuşulan tarımda üretim planlamasının yapılması üzerinde de gelişme sağlanabilecektir.  
Tabidir ki bu çalışmaların Tarım ve Orman Bakanlığı'nın ilgili diğer bakanlıklar ve kuruluşlarla eşgüdüm içinde yürütülmesi gerekmekte ve özellikle kaynak sağlama konusunun yani tarıma yönelik desteklerin diğer yapıların ortaya koyduğu inisiyatiflerle birlikte Tarım Reformu Genel Müdürlüğü'nün büyük önem verdiği Organize Tarım ve Hayvancılık Bölgeleri ve Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri (TDİOSB) gibi çalışmalarla ortak ele alınması büyük önem taşımaktadır.