Tarikatlarda zikir ve usuller:
Zikir; anmak, hatırlamak demektir. Tasavvufta sık sık Allah adını anmak anlamındadır. Zikrin hakikati, Allah’ı zikrederken başka bir şey düşünmemektir.
Zikir, önce dilde başlar. Mürit de Allah’ı zikirle işe başlar. Belli bir yol aldığında yaptığı zikirden tat alır, Allah’ın adını anmaktan hoşlanır. Bu, dilin zikridir. Bundan sonra Allah’ı gönülden anma aşaması gelir. Burada zihnindeki şüpheleri def ederek sadece Allah’ın varlığını tefekkür ile zikir yapılır. Buna da kalbin zikri denir. Bu, seyr-i sülukta ilerlemenin en önemli yoludur. Son aşama, şeyhin mezkurda yani Allah’ın varlık ve birliğinde erimesi ve onunla bir bütün olmasıdır. Buna da sırrın zikri denir ki erenlerin daimi halidir.
Aslında her ibadet bir zikirdir. Tasavvufta sözü edilen zikir, ibadetleri eksiksiz yaptıktan sonra değişik lafızlarla Allah’ı anma halidir. Tarikatlardaki toplu zikrin dışında her müridin şahsına ait olmak üzere verilen dersler vardır. Mürit olgunlaştıkça zikrin mertebeleri değişir.
Zikirde devamlılık esastır.”Ayakta, oturarak ve yattıkları zaman Hakk’ı anarlar. Yerin ve göğün yaratılış sebebini düşünerek Ya Rabbi! Görülüyor ki sen bunları boş yere yaratmadın, hepsinin muhakkak sebepleri vardır. Biz hata edersek sen bizi azaptan koru.” (Al-i Imran-191) mealindeki ayet-i kerimede zikirde devamlılığa, tefekkürle Allah’ı anmada sürekliliğe işaret vardır.
Evinden çıkıp işine giden adam, karşısına çıkan canlı cansız neye baksa ondaki varlığın Hak’tan geldiğini düşünmesi zikirdir. Canlıların yaratılış hikmetlerini tefekkürü bir zikirdir. Yeryüzünü, gökyüzünü ve tüm kainatı incelerken Yaratıcı’nın kudretini hatırlaması bir zikirdir. Zikir, her şeyin O’ndan gelip yine O’na döneceğini hatırdan çıkartmamaktır.
Tarikatlarda müntesiplerinin şahsi seviyesine göre takip ettikleri hususi zikirlerin dışında bir de toplu zikirler vardır. Mevlevilerdeki Sema Ayini, Bektaşilerdeki Cem Ayini ve Semah, Kadirilerdeki Devran, Rıfailerdeki Zikr-i Kıyam, Halvetilerdeki Darb-ı Esma ve Nakşibendilerdeki Hatm-i Hacegan toplu zikrin belirgin örnekleridir.
Tarikatlar, takip ettikleri zikir usulü bakımından temelde ikiye ayrılırlar: Cehri zikir, Hafi zikir.
a-Cehri Zikir: Açıktan yapılan zikirdir. Kadirilik ve Rıfailikteki zikir, birer cehri zikirdir. Tekke veya benzeri bir yerde toplu olarak yapılır. Buna en önemli delil, Hakim’in “Müstedrek” isimli eserinde geçen rivayettir.
Hakim’in Müstedrek adlı eserinde Evs b. Şeddat’tan şöyle bir rivayet vardır. Şeddat anlatıyor ve Ubade b. Samit de olayı tasdik ediyor:
“Resulullah (sav)in huzurunda bulunuyorduk. Buyurdular ki içinizde ehl-i kitaptan kimse var mı? Yoktur Ya Resulallah dedik. Kapıyı kapatmamızı emrettiler ve ellerinizi kaldırın, (Lailahe illallah) deyin buyurdular. Bir saat kadar ellerimizi kaldırdık ve tevhit okuduk. Sonra “Elhamdülillah Ya Rab, sen beni bu kelimeyle gönderdin, onu emrettin ve onunla cenneti vaat buyurdun. Sen vaadinde durmamazlık etmezsin.”dedi ve sonra bize ‘Müjdeler olsun ki Hz. Allah sizi mağfur kıldı (günahlarınızı bağışladı).” buyurdu.
Cehri zikri esas alanların pîri, Hz. Ali kabul edilir. Onun için bu tarikatlarda silsile, Hz. Ali vasıtasıyla Hz. Peygamber (sav)e ulaşır. Bir rivayete göre Peygamberimiz (sav), Hz. Ali ile diz dize oturdular. Ya Ali, Allah’ı zikre devam, buyurdular. Hz. Ali sordu: “Ey Allah’ın Resulü, nasıl zikir yapayım?” Efendimiz (sav), “Gözlerini kapa ve dinle. Ben üç kere zikredeceğim, bana kulak ver.”buyurdu. Üç kere ‘Lailahe illallah’ dedi. Hz. Peygamber (sav)in yüksek sesle yaptığı bu zikri, Hz Ali dikkatle dinledi ve daha sonra bunu zaman zaman uyguladı. Bu olayın Hz. Peygamber (sav)in hicret için evden ayrılacağı gece gerçekleştiği rivayet edilir. Ancak bu konuda başka rivayetler de vardır. Aslında hepsi de aynı noktada toplanmaktadır.
Bu ve benzeri rivayetleri esas alan tarikatlar, toplu zikirlerinde cehri zikri uygulamışlar ve tarikat silsilelerini de Hz. Ali’ye kadar ulaştırmışlardır. Elbette ki silsilenin en baş halkasında Hz. Peygamber (sav) yer almaktadır.
b-Hafi Zikir: Gizli, sessiz yapılan zikirdir. Burada dille değil de kalp ile zikir yapılır. Onun içindir ki Nakşibendilikte esas olan kalbî zikirdir. Mürit, kendisine verilen görevi kalben zikreder. Her yerde ve her ortamda zikir yapabildikleri için alenen pek tanınmazlar.
Bilindiği üzere Hz Peygamber (sav), Sevr Mağarası’nda iken arkadaşı Hz. Ebubekir’e “Üzülme, Allah bizimledir“ buyurarak Allah ile beraber olma sırrını telkin ediyordu. Bu hali arifler Hafi Zikrin başlangıcı, Hz Ebubekir’i de Hafi zikrin Piri olarak kabul etmişlerdir. Bu nedenle hafi zikri esas alan tarikatlar, silsileyi Hz. Ebubekir vasıtasıyla Hz. Peygamber (sav)e ulaştırırlar.
Görüldüğü üzere bütün tarikatların silsileleri, ashab-ı kirama ve onlar vasıtayla da Hz. Peygamber (sav) e ulaşmaktadırlar. Hak tarikatlarda takip edilen yol ve silsile böyledir.