Ey oğul;
Örf ve adetlerimiz günden güne değişiyor. Eskiden bir evde cenaze olmuşsa o ev de bir hafta yemek pişmez komşular ikram ederdi. Acının içerisinde birde yemekle uğraşı olmasın diye. Ama şimdi cenaze daha toprağa verilmeden bir taraftan ağlıyoruz diğer taraftan ise gelen gidenleri ağırlıyoruz. Bu husus dinen de uygun değildir oğul.
*
Ey oğul;
Sevgi saygı ilgi alaka muhabbet depodaki suya benzer. Bazen hava şartlarına göre tasarruflu kullanılması gerekebilir. Tüm ana vanaları birden açma ki depodaki su birden bitmesin. Bakarsın yağmur yağmaz kuraklık olur ve susuz kalma riski ortaya çıkar. Sevgi saygı ilgi alaka muhabbette buna benzer. Çünkü her insan aynı seviyede değildir. Kişiden kişiye değişiklik gösterebilir. Kimi ömür boyu kaldırır kimi de ilk fırsatta seni enayi yerine koyup kandırır. Sende sonra yaptıklarından pişmanlık duyarsın. Bunun için insanları iyi tanıyıncaya kadar ölçülü davranmaya çalış oğul.
*
Ey oğul;
Bir insan ki, hiçbir şey yok iken bir gün resmi başka bir gün samimi oluyorsa o insandan dost olmaz. Ona göre dikkat eyle oğul.
*
Ey oğul;
Herkesin kendince haklı olduğu yerde hâksiz asla bulunmaz. Onun için kendini boşuna yorma bulamazsın oğul.
*
Ey oğul;
Bir gencin geleceğe dair ciddi hayali var ise bugün asla hayali yaşamaz. Çünkü hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez. Geleceğe dair hayallerin olsun ve onu başarmak için de emeklerin daim olsun oğul.
*
Ey oğul;
Eskiden köylerin ağır şartlarından dolayı herkes okumak için, çalışmak için veya büyükşehirlerdeki hastanelerde tedavi olabilmek için bir şekilde amca, dayı, hala, teyze veya köylüsünün yanında az çok kaldı. Dolaysıyla birbirlerine maddi manevi hakları geçti. Zamanla kimsenin kimseye ihtiyacı kalmadı. Ya devlet kapısını açtı ya da herkesin büyükşehirlerde çevresi çoğaldı.  Zaman geçtikçe aralar mesafeleşirken buna mukabil kimin kimde hakkı olduğu mevzuu daha çok güncel olmaya başladı.  Durum böyle olunca kimi vefasızlıkla itham etmeye kimi de ne hakmış be öde öde bitmez demeye başladı. Şimdi ki neslin böyle bir derdi olmayacak. Evlatların evinde bile sınırlı kalmanın normal görülmeye başlandığı bir zaman dilimine girdik. Durum böyle olunca daireler lüks olsa, yemekler hazır gelse de kolay kolay yatılı misafirleri olmayacak. Zaten köyler boşaldı. Köylerde tek tük kalıpta çocuğunu okutmak isteyenlere de 'yeter ki çocuğun okusun' deyip devlet kapılarını sonuna kadar açtı. Hastaneler için büyükşehirlere gidenlerin ya çevresi genişledi ya da kamuya, özele ait ücretsiz misafirhanelerde kalma imkânına kavuştu. Zor günlerde bir gece misafir olunan, bir kap yemek yenilen insanlara karşı nankörlük yapılmamalı, vefasız olunmamalı ama onlarda aşırıya kaçarak yaptıklarını tabiri caizse 7/24 başa kakmamalıdır. Çünkü çoğu geçmiş çay ile şeker gibi birbirine karışmıştır. Bugün oturup da bunu ayırma imkânı yoktur oğul.