İskilip'in eski mahallelerindendir. Sağ tarafında Tabana Mahallesi, alt tarafta Akçay ve Kale bulunur. Bünyesinden 3 tane belediye başkanı, Anayasa Mahkemesi Üyesi, 4 Profesör, 6 Doktor, birçok üniversite mezunu çıkmıştır.


Mahallenin ismi, Ulaş diye Türk boyundan insanların, iki oymak (aşağı oymak, yukarı oymak) halinde buraya yerleşmesinden kaynaklandığı bilgisine ulaşılmıştır. Çorum bölgesinde, Ulaş boyu iki ayrı bölgeye yerleşmiş. Ulaş boyunun yerleştikleri yerler, dağlık ve ormanlık bölgeler olurmuş. İskilip'in önceden, Gönnük dediğimiz yerden yukarısı tamamen ormanlıkmış. Hacıpiri Mahallesi’nin üst kısmında bulunan MÜFTÜ CAMİSİ’NİN ağaç özleri, bu bölgeden kesilerek getirilmiş.
Ulaştepe Mahallesi’nde delikanlılar, ergenlik çağına girmeden çarşıya inemezmiş. Yaşlılar ise, Kayıncaktaşı ile Aşağıtaslı Camisi’nin önünde otururlarmış. Aşağıtaslı’daki devamlı akan acı su çeşmenin oluğundaki su, kış geceleri Osmancık Caddesi’ne bırakılır, buradan Ulaştepe Köprüsü’ne kadar yol buz tutardı. Kışın akşama kadar çocuklar burada kızakla kayarlar, akşam oluncada büyükler, ağaç merdivenle kaymaya devam ederdi.
Küçükken mahalle arkadaşlarımla bende, buraya kaymaya gittim. İki sefer kaymayı denedim, ikisinde de kızağım altımdan kaydı gitti. Bir daha burada kaymaya teşebbüs etmedim.
Çaypınarı denilen yerde KENEFÜ (CEMPERİN, İNEK PİSLİĞİNE BATIRILIP YIKANMASI) yıkanırdı. Burada akan acı su ile kenefü yıkanır kurutulur, eve götürülürdü. İpek ipinden ve pamuk ipinden dokunan bu mamuller, çember veya masa örtüsü olarak kullanılırdı. O zamandan kalan çemberler, İskilipliler’in evlerinde halen bulunur.
Çağıl’a giderken, yolun üzerinde bulunan Çağıl Çeşmesi’nden ağaç bardaklara doldurulan buz gibi sular, İskilip'e getirilerek "BUZ GİBİ ÇAĞIL SUYU, 32 DİŞE GÖBEK ADDURUYU" diye bağırarak, Hüdüd Emmi ve bir kolu çolak olan Sucu Emin, çarşıda, pazarda dolaşarak, eşeğin üzerine koydukları bardaklardan, bakır tasa Çağıl suyunu doldurarak satarlardı.
Ulaştepeli delikanlı askere gitmek için, Askerlik Şubesi’ne gider. Orada görevli sorar: -Evladım nerede oturuyorsun.
Cevap: -Bazı bazı Kayıncaktaşı’nda, bazı bazı bizim evin duvarının dibinde oturuyorum. 
İlk defa çarşıya inen delikanlı, ayakkabılarını koltuğunun altına alarak kıraathaneye girer. Demişler ayakkabını giy. İkaz üzerine ayakkabılarını giymiş.
Ulaştepe'de Osmancık Caddesi’nden yukarı çıkarken, Hüseyin Mıhcı'nın evinin yakınında HONDUM diye adlandırılan, kalaycılık, kelle paça üten bir kişi vardı. Belinde 2-3 metre kuşağı, başı gözü kirlenir, her akşam caminin abdest alınan çeşmesinde, elini, saçını, başını sabunla yıkardı.  Hanönü Camisi’nden, Aşağı Mahalle’ye giderken yolun sağında, baraka gibi dükkânı vardı. Ona bazen (HONDUM, ÖRDEK, KAVUR ÇIRAĞI) diye bağırarak kızdırırlardı. Oda böyle bağıranlara küfrederdi.
Başını yıkamaya gittiği bir akşam, başını eğip sabunladığında, başına mavi toz boya dökmüşler. Başını yıkayım derken, başını, yüzünü, ellerini mavi boya ile boyamış. İşini bitirerek gözünü açtığında, elinin kollarının mas mavi olduğunu görmüş. Bu işi yapanlar gülmeye başlayınca, onları yakalamak isteyerek, arkalarından koşmuş ama yakalayamamış. Başını birkaç kez daha sabunla yıkamış ama boya, başından çok az gitmiş.
Dükkanında işini yapar, bazende körüğünü çekerek ateşini alevlendirirdi. Kendi kellemizi ütmeye götürdüğümüzde, ateşin görüngünü biz çekerdik. Öldüğünde, belindeki kuşağının altında altın liralar bulduklarını söylemişlerdi. 
Mahallenin meşhurları; Dokuz Takım Hüseyin, Tarhana Aşının Ahmet, Aldarakların Hüseyin, Eşkıya Hasan, Çekdi, Hörmetci, Telaşe vb. kişilerdi. 
Eşkıya Hasan denen kişi, bağ-bahçe koruması imiş. İskilip'te birisinin kadına, kıza kötü gözle baktığını duyarsa, onu yere yıkar, sopası ile dövermiş. Yüzü hiç gülmez, asık suratlı imiş. Kötü insanlara namı ile korku sarmış.
Oluklu Köyü’nde sarışın ve zayıf birisi vardı. Zaman zaman bizim dükkânın önünden geçip, Kasaplar Arastası’na giderdi. Bir gün, Pirinç Pazarı’nda bulunan bizim dükkâna gelerek babama "Çorap eskisi (tiftikten örülen) alıyor musun?" dedi. Babam alıyorum deyince, belinde bulunan tiftikten örülen kuşağını çözüp, terazinin kefesine koydu. 
Babam kuşağı tartıp, parasını hesaplayıp adama parasını verdi. Adam tam gitmeye hazırlanırken babam- dur dedi. Ve bunu al diye kuşağı tekrar ona uzattı. Adam ben bunu sana sattım dese de babam, kuşağını beline sar dedi. Kuşağını tekrar beline sarıp, babama teşekkür edip gitti. 
Babama bu adamın kim oluğunu sorduğumda; "Oğlum bu Oluklu Köyü’nden, belalı birisidir. Birkaç kişiyi öldürüp, hapisten çıkmış. Oluklu köyünde, yaylımdaki sürüleri olan kasaplara gider, onlardan para ister. Vermezlerse diye sorduğumda, köydeki sürülerinin içine girerek 3-4 hayvanı bıçaklar oradan ayrılır. Çobanlar ne yapar? Korkularından sadece seyrederlermiş. Bu sebeple kasaplardan para istediğinde, harçlığını verip gönderirler" dedi.
Telaşenin Hüseyin Emmi vardı. Onu küçüklüğümden beri tanırdım. Yolda hep hızlı yürür, bir işe koştururdu. Bir devre belediye başkanlığına aday oldu ama seçilemedi. Hangi garibin işi olursa telaşeye gelir, oda o işi halletmek için uğraşırdı. Ankara'ya, bakanlıklara, TBMM’ye iş nerede hal olacaksa oraya giderdi. Takım elbise, ütülü pantolonu, boynunda kravatı eksik olmazdı. Evinin geçimini nasıl sağlardı bilmiyorum.
Aşağıtaslı’da Şaban Hafız Emmi vardı. Kendisi küçük yaşlarda hafız olmuş, birçok hafız yetiştirmiştir. Oğlu Mehmet Panal, Aşağıtaslı’da bulunan evlerini şöyle anlatıyor. "Evimiz mahallenin ortak mülkü gibiydi. Ekmek yapan, pekmez kaynatan, bulgur kaynatan soluğu bizim evde alırdı. Avlumuzda işini görür evine giderdi.  Mahallede iyi bir dayanışma vardı. Zenginin evinde ne varsa ne yenilirse, fakirin evinede giderdi. Yayık yayılır ayranı, inek buzalar avuz sütü, ekmek yapılır dürüm ekmek veya bazlaması, bağdan-bahçeden gelen sebze-meyveler tüm komşulara dağıtılırdı. Dut, Kaysı, Kiraz gibi meyvelerin çarşıda satılması ayıp olarak görülürdü." 
Mahallede Sülaleler, Evliceler, İstanbulluoğlugil, Çalolugil, Urupcugil, Demireller, Akdayıgil, Telaşeler, Kuyumcugil, Odabaşılar, Panallar, Torunlar, Kamburlar, Testicinin Ali, Helvacıgil, Mumcular, Kabalar, Halimler, Aldaraklar, Mıhcıgil, Gobel Ahmetler, Gocolugil, Yavaş Ahmetler, Hüdütgil, Mazlumlar, Hasan Misler, Turallar vb...
Bu yazıları yazarken, bu mahalleden olan hemşerilerimizden bilgi istedim. Bu bilgileri sizlere ulaştırabilmekten mutlu oluyorum.