İstanbul Üniversitesi öğrencisi Sibel Ünli'nin canına kıyması,  beni öğrencilik ve görev yıllarıma götürdü, yaptıklarımı yapamadıklarımı düşündürdü. Öğrencilere kahvaltı yemeğini kaldıran İstanbul Üniversitesi’nde böylesi üzücü bir hadise yaşandı ve hepimizi derinden etkiledi. 
Seksen bin öğrencisi olan bir üniversitesinin rektörü bu kadar öğrenci ile nasıl ilgilensin diye düşünülebilir. Suçlu rektör değildir, çünkü öğrenciden sadece üniversite rektörleri sorumlu değildir. Devlet de sorumludur, toplum da. Öğrencilerin derslerine giren yüzlerce hocalar da.  Eğitimci olmak sadece sınıflarda ders anlatmak mıdır? Eğitim derse başlamadan önce selam sonra kelamla başlanır, sorunu veya isteği olan öğrenci dinlenir yardımcı olunur. Öğrenci ilgiye ve desteğe muhtaçtır, onlar bizim çocuklarımızdır. 
İlkokulda, köyden köye 3-4 km yol yürüyerek okuduk. İlkokulda, ortaokulda lisede okullaşma oranı düşüktü. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde öğrenciliği  güzel yaşadım. Şahsımda emeği olan hocalarımdan vefat edenlere rahmet,  yaşayanlara sağlık diliyorum. Zaman geldi biz de eğitimci olduk. Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsünde Araştırma Görevliliğinin ardından halen çalıştığım Abant İzzet Baysal Üniversitesinde yıllarca yöneticilik görevi yaptım. Bölüm başkanlıkları, Yüksekokul Müdürlüğü,  Eğitim Fakültesi Dekanlığı, Üniversite Rektörlüğü, Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı gibi üst düzey görevlerde bulundum.  
Eğitim Fakültesi Dekanlığım sırasında kaliteli eğitim ve birlik-beraberliğin sağlanması hususunda gayret gösterdik. Desteğe ihtiyacı olan öğrencilere yardımcı olduk. Öğretim üyeleri, memur işçi ve öğrencilerimizle başarılı yıllar geçirdik. YÖK tarafından 2001 yılında 48 Eğitim Fakültesinde yapılan akademik ve denetimde fakültemiz Türkiye ikincisi çıktı. Bu icraatlarımız beni Başbakanlık Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığına, oradan Abant İzzet Baysal Üniversitesi rektörlüğüne taşıdı. 2002 Rektörlük seçiminde sloganım: "ÖNCE İNSAN" oldu. Seçimden birinci çıktık ve rektör atandık. Personele öğrencilere rektörlük kapım açıktı, onları geri çevirmediğim gibi sıkça ziyaretlerine gittim.
Topluma ve öğrencilerime en verimli görevimi rektörlük görevim sırasında yaptım: Belediye otobüslerinde ilk defa paso indirimi uygulamasını getirttik. Öğrencilerin idareye ulaşmalarını kolaylaştırmak, sorunlarını çözmek ve için mail hattı oluşturdum. Öğrencilerin yönetime ulaşılabildiğini kolaylaştırdık, maddi-manevi destek sağladık. Ülke çapında öğrenci memnuniyet katsayısında sekizinci olduk. Öğrenciye destek amacıyla üniversitemiz tarafından kurulan vakıf yönetimine bağlı fon oluşturduk, ihtiyacı olanlara destek verdik. Öyle güzel sonuçlar aldık ki: İllegal veya legal olup da ülke aleyhine çalışan gurupların elinden öğrenciyi kurtardık. Bu uygulamamız bazı güç gruplarını rahatsız etti ise de yolumuza devam ettik, öğrenciyi kimseye muhtaç etmedik. Bu hususta: İzzet Baysal Vakfı'nın desteklerini zikretmem gerekiyor. 
Bu uygulamalar kurumsallaştırılırsa öğrencilerin mağduriyeti giderilmiş olur. Geçim sıkıntısı nedeniyle son beş yılda 1.115.000 öğrenci okuldan ayrılmış. Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıklamasına göre bunun 409 bini 2017-2018 eğitim döneminde olmuş. Gençlik geleceğimizdir, onlar için ne yapsak azdır. Sibel Ünli'ler ölmesin gençliğimiz yaşasın. Üniversitemiz kurucusu rahmetli İzzet Baysal vasiyetinde: "Beni üniversite gençliği arasına defnediniz" demiş vasiyeti gerçekleştirilmiştir. Eğitime yapılan öğrenciye yapılan hizmet ve yatırımlar Türkiye'nin geleceğini belirleyecek en önemli faktördür.  Geleceğimiz onlardadır.