Yazım, ismini izlemenizi de tavsiye edebileceğim bilim kurgu bir filmden almaktadır. Film günümüzde yaşanan sorunları geleceğe uyarlayarak anlatmış. Filmin konusu ise; hiçbir gruba dâhil olmayan uyumsuz insanların varlık mücadelesi. Üzülerek söylüyorum ki bunu yaşamak için çok ileri bir zamana gitmeye gerek yok. Geçmişten günümüze bu mücadele hep var olmuştur. Sadece kendi ülkemizde değil dünya genelinde uyumsuz olan yani farklı düşünen farklı gören insanları ya kendine benzetme ya da yok etme çabası içerisine girilmiş ve taraf olmayan bertaraf olur mantığı ile insanlar gruplaştırılmış, akabinde birbirine düşman edilmiştir. Uyumsuzlar yani taraf olmayanlar ise baskı ve tecrit yolu ile yok edilmiş ya da toplum içerisinde eritilmiştir. İnsanlığın varoluş amacının gruplaşmak ve yok etmek kültürü üzerine kurulu olduğu düşüncesi yaygınlaştırılarak asıl amacından saptırılmıştır. Bunun için din/mezhep, siyaset, ırk/ulus vb. unsurlar kullanılarak, toplumun tüm birimlerinde; aile, özel/kamu kurum ve kuruluşlar, okul, vakıf /dernek, köy, kasaba, mahalle, dini ve ideolojik yapılarda bu gruplaşmalar oluşturulmuştur. Farklı olanı yok etme, aşağılama, yalnızlaştırma, ötekileştirme, mesleki şovenizm, birbirini anlamama ve ön yargı ile davranma kendi varlığına tehdit olarak görme toplumların tüm hücrelerinde bir ağ gibi örülmüş. İnsanlık örülmüş olan bu ağlardan gerçeği görememekte ve tüm bu olanları normal gibi düşünerek, uyumsuzları istemli istemsiz tecrit altına almaktadır. Geçmişte ve günümüzde dünya üzerinde yapılan mezhep savaşları, Amerika’da Fransa’da siyahilere yapılan ırksal ayrımlar, Türkiye’de gruplaşmalar, partizanlık, mesleki ayrımlar ile birlikte gelen mesleksel küçümsemeler gibi daha birçok örnek verebileceğimiz durumlar oluşmuştur.

Yanlışa yanlış dememek ayrımların temelini oluşturmaktadır.

Şuursuzca yapılan gruplaşmalarda yanlışa yanlış, kötüye kötü diyememek ayrımların temelini oluşturmaktadır. Bu gruplaşmalar karşısında hiçbir gruba girmeyenler ve bunun yanlış olduğunu izah etmeye çalışan uyumsuzlar ise dışlanmış ya da bir tarafa dâhil olmaları konusunda tüm uyumlular tarafından baskıya maruz kalmıştır. Örnek verecek olursak; tüm farklılıkları bünyesinde barındıran Osmanlı Devleti 600 yıl hüküm sürmüştür. Kendi içerisinde ayrışmanın bir fayda sağlamayacağını gören Amerika da farklılıklarını kabul ettiği gün büyümeye ve hüküm sürmeye başlamıştır. Görünen o ki; şuursuzca gruplaşmaların çoğalması parçalanmaya ve yok olmaya sebeptir.