Genelde eleştirmeyi, insanların arkasından çekiştirmeyi seven bir toplumuz. Gıybet, insanları veya yaptıkları işleri beğenemeyerek arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemektir. Halk arasında dedikodu, gıybet ile aynı anlamda kullanılmıştır. Bazen insanların bedeni, nesebi, işi, ahlakı, dini, dünyası, elbisesi, bineği… Dedikodu konusu olabilmektedir. İnsanların ayıp, kusur veya eksiklerinin alaylı bir şekilde gündeme getirilmesi, belki gündeme getirenin bir takım egolarını tatmin eder ama o kimse, rencide edilen kişinin kalbinde ve gönlünde derin yaralar açtığının, karşı tarafa ve imanına ne kadar büyük zararlar verdiğinin farkında olmaz.
İnsanların hoşlarına gitmeyecek ayıplarını başkalarına söylemek, gıybet ve haram olduğu gibi, kaş- göz işareti yapmak, ima, işaret ve yazı gibi rencide edici her harekette gıybettendir. Mesela elle veya ima ile birisinin uzun veya kısa boyluluğuna vb. işaret etmekte gıybet olarak addedilmiştir. Dedikodu yapılan her ortamda gıybeti tasdik etmek veya suskun kalmakta gıybete ortak olmak demektir. Hele de ortada bir haksızlık söz konusu ise peygamberimizin " Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" hadisini de unutmamak gerekir. Peygamberimiz "Herhangi bir kimse bir Müslüman'ın mahremiyetinin ayaklar altına alındığı ve onuruna, namusuna zarar verecek şeyler söylendiği bir yerde o Müslüman kişiyi yalnız bırakırsa; Allah-u Tealâ da yardım istediği yerlerde onu yalnız bırakır. Yine bir kimse, Müslüman birinin onuru hakkında konuşulup, mahremiyeti ayaklar altına alındığı bir yerde, o kimseye yardım ederse (sahip çıkarsa) Allah (c.c)da o kimseye istekte bulunup dua ettiği her yerde yardımını ulaştırır" (Ebu Davut)
Peygamberimize ey Allah'ın elçisi gıybet nedir? Diye sorulduğunda, "Kardeşini hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır" buyurmuştu. Peki, kardeşimde söylediğim şey varsa, bunun hakkında ne buyurursun? Denildi de, Resulullah şöyle buyurdu "Şayet söylediğin şey onda varsa gıybetini yapmış olursun, senin söylediğin onda yoksa bu takdir de ise iftira etmiş olursun" buyurmuştur. Hz. Âişe validemiz, peygamberimize Safiyye'nin şöyle şöyle olması (boyunun kısalığını zemmederek) sana yeter, demiştim. Allah Resulü; "Öyle bir kelime söyledin ki, şayet deniz suyuna karışmış olsaydı; şüphesiz onu da değiştirip bozardı." Buyurdular.
Gıybet haramdır. Yalnız kritik etme, düzeltme ve nasihat gibi fayda yönü ağır basan kelimeler kullanmak ise müstesna görünmüştür. Fatıma İbn-i Kays peygamberimize gelerek "Ey Allah'ın Resulü Muaviye ve Ebu Cehil evlenmek üzere bana talip oluyorlar ne dersiniz" diye sorunca, Allah Resulü "Muaviye fakirdir. Ebu Cehil ise sopasını üzerinden hiç indirmez, ona göre kararını ver" buyurur. Her hangi bir konuda soru sorulduğu zaman, Allah için doğruyu söylemek gerekir. 
Peygamberimizin ve Müslümanların bir sefer hazırlığı yaptıkları bir sırada, sahabeden MÂİZ Allah Resulüne gelerek; ey Allah'ın elçisi, şüphesiz ben zina yaptım demişti. Allah Resulü ondan yüzünü çevirdi. Mâiz bu sözünü 4 defa tekrarlar. Beşinciye gelince Allah Resulü; zina mı ettin? Diye sorar. Mâiz; evet. Peygamberimiz (akli melekleri yerinde mi dercesine) sen zina nedir bilir misin? Diye sorar. Mâiz: Evet, kişinin eşine helal olarak yaptığını ona haram olarak yaptım, dedi. Allah Resulü: Bu beyanınla ne istiyorsun? Diye sorarda Mâiz; (Allah'ın iradesine tam teslim olmuş, imanı içerisine sindirmiş bir kimse olmuş olmalı ki, zinanın cezasının da ne olduğunu bildiği halde, nefsime yenik düştüm. Cezam neyse çekmek istiyorum dercesine) Beni temizlemeni istiyorum, der. Mâiz recmedilir. O esnada iki kişi aralarında: Şu adam ki (Mâiz'i kasdederek) Allah onu örtüp gizlemiş fakat o kendi kendini ihbar ederek köpek gibi öldü, diye konuşurlar. Sefere çıkılır ve bir müddet ilerledikten sonra bir hayvan cifine (pisliğine) rastlarlar. Peygamberimiz "Biraz önce Mâiz hakkında konuşan o iki kişiyi çağırarak şu hayvan cifesini yiyin bakalım" der. O ikisi "Allah seni bağışlasın ey Allah'ın elçisi, buda yenir mi?" Peygamberimiz; biraz önce kardeşiniz hakkında söylemiş olduğunuz, onu yemekten daha ağırdır. Nefsin kudret elinde olan (Allah)a yemin ederim ki o, (Mâiz) şuanda cennet nehirlerine dalmış yıkanıyor (temizleniyor)" buyururlar. 
Âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimiz bazen bir şeyin çok güzel ve hayırlı veya kötü ve büyük günah olduğunu vurgulamak için, insanların anlayabilecekleri çeşitli misaller ve teşbih sanatını icra ederek vurgulamalar yapmıştır. Bu olaydaki örnekte de gıybetin ne kadar kötü bir şey ve büyük bir günah olduğuna işaret etmiştir. Mâiz hadisesi vb. birkaç olaydan sonra "Ey iman edenler, zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın çoğu günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Bundan tiksindiniz değil mi? Allah'tan korkun, şüphesiz ki Allah; Tevvap tır, Rahim'dir" (Hucurat 12) Peygamberimiz "Ey dilleri ile iman edipte kalbine iman girmemiş olanlar topluluğu; Kardeşlerinizin gıybetini yapmayın, onların kusurlarını araştırmayın. Her kim onların kusurlarını araştırırsa Allah'ta onun kusurunu araştırır. Allah her kimin kusurunu araştırırsa şüphesiz onu evinde rüsvay eder" (Ebu Davut) Hz. Ömer "Müslüman kardeşinin ağzından çıkan bir kelime hakkında sadece hayır düşün. Sen onun için mutlaka bir hayır tarafını bulabilirsin." 
Peygamberimiz "Zandan sakının. Çünkü zan sözlerin en yalanıdır. Mütecessiz olmayın, birbirinizin iç yüzünü araştırmayın, birbirinizin sözlerine kulak kabartmayın, birbirinizle yarışmayın, birbirinizi çekemezlik etmeyin, birbirinize karşı buğz etmeyin, birbirinize sırtınızı dönmeyin ve ey Allah'ın kulları kardeş olunuz" buyurur.    
Hz. Ali "Gıybet acizlerin işidir" derken, Fahrettin Attar'da "Dört şeyi dört şeyden temizle": Dilini gıybetten, kalbini kıskançlıktan, mideni haramdan, davranışlarını riyadan." Der. "El âlemin ayıplarını anan bir kimsenin, sendende teşekkürle bahsedeceğini sanma" (Sâdi)