Ana cadde, apartman bloğu şeklinde yapılan parsel ile tepeye kadar uzanan büyük arsayı birbirinden ayırıyordu. Bloklar oluşmaya başladığında, oraya yerleşenlerin umutları ve hayalleri de taşınmaya başladı. Karşı kısım, yani büyük arazi tarafında henüz hiçbir hareket yoktu. İyi ki de yoktu…
Üç aşağı beş yukarı, hepsi birbirine benzeyen yapıların arasında olmak gibisi yok. Herkesin sevinip tatmin olacak bir şeyler bulması da çok güzel. Kimisi cephesinin villa arsalarına bakmasından, görüş alanının açıklığından, kimisi güney cephe güneşli oluşundan, kimisi de caddenin gürültüsünden uzak, sakin cephe oluşundan… Hemen hepsinin en az dört odası var. Çöp atık ünitesi olan, banyosunda klâsik hamam yapılanması olan, zemininde oto garajı olanı, girişinde güvenliği ve havuzu olanlar var. Her çocuğun evi ile ilgili anlatacağı çok şeyi var. Yeni eve taşınanları dinlemek çok güzeldir. Dinleyen için derstir. Hedef oluşumuna katkı sağlar. Tabii ki tecrübe denen şey yaşanarak daha iyi idrak edilir ama dinlemek de birçok yol kazalarından korur!
Aynı mıntıkada, aynı şekil yapılmış binalarda oturanların dertleri de aynı olur. Park sorunu, yolun darlığı, sokak lambalarının yetersizliği, yüz defa söylenmesine rağmen ilgililerin gelip de cadde üstüne hız engel kasisi koymayışı, çocuk oyun alanı, park, sosyal tesis, market… Yine de bu "aynılık" insanı rahatlatır. Bilir ki bir tek kendisi hissetmiyor bu sıkıntıları. Sırf bu yüzden hiç tanımasa bile yan dairede oturanı, onu yoldaşı gibi görür. Kader arkadaşı hatta… Vermese de bir selam, bakmasa da yüzüne, garip bir hoşnutluk hisseder.
Çocuklar ufak tefek istisnalar hariç hepsi aynı nefesi almış gibilerdir. Çünkü çocuk dediğin şey, büyüklerin bir yansımasıdır. Büyük neyi hissediyor neyi soluyorsa o da onu alır, tüketir… Meselâ cadde kasisi eksikliğinin bir sorun olarak gözükmesinin en büyük sebebi onlardır. Çocuk canlı bir varlıktır!
Tarla vasfında, caddenin karşısında bulunan büyük yamaç, belediye imar komisyonu marifeti ile villa arsaları olarak dizayn edildi.
Ne olduysa bundan sonra oldu…
Bloklarda oturan ve durumu iyi olan bir aile villa tarafından bir yer aldı. İlk önce çocuklar itiraz etti. Burada arkadaşlarım var dedi küçük olan. Büyük olan: Ama odamı yeni döşedim kafama göre… Şimdi bir daha taşınmak! Baba olgun oturaklı açıklamalar yaptı. Daha sakin, kafalarına göre bir hayat yaşayabileceklerini, ister havuz, ister garaj, ister bahçede barbekü ve hatta köpek için bir kulübe bile yapabileceklerini anlattı. Her şey çok güzel olacaktı…
Villa'nın yapımı altı ayda bitti. Hemen taşındılar. Her şey babanın anlattığı gibi oldu. Kapının girişinde bir köpek kulübesi ve içinde cins bir köpek bile vardı.
Yalnız bir şey vardı. Çocukların gözü karşı tarafta, eski bloklarındaydı. İçinde bulundukları mükemmel ortam onları kesmiyordu. Abi kardeş yalnız kaldıklarını düşünüyorlar, blokların bahçesinde oynayan çocuklara özeniyorlar, çoğu zaman yanlarına gidiyorlardı.  
Sabah kalktıklarında yaklaşık yüz tane blok dairesinin karşısında, orada yaşayan bir sürü insanın belki hiç ulaşamayacağı bir yerdeydiler… Çok uzakta! Yakın zaman önce bu bloklara taşınan insanlar, hayâllerini yeniden inşâ etmek zorunda bırakılmışlardı. Hayâl dediğin şey bu kadar sık oluşmazdı ki! Oysa hayâl, nadide ve özel bir duyguydu. İnsanı ayakta tutan... Gözü gibi bakıp, besleyip büyütüp, üzerine titrediği ve aynı zamanda bir amaç oluşturan… Kurgusu, gelişimi, evreleri çok önem arz eden. Fazlası insanı bozup, eriştiğinde tatminsizliğe sürükleyen, hedef şaşırtan. Amaçtan uzaklaşan hayâl en tehlikelisidir, ondan korkun! İnsanın kendisi dâhil kimse bu tahribatın farkına varmaz.
Biz memur çocukları hep mantıklı hayâller kurduk. Öyle olmalı! Emekli olmayı kafasına koyduğunda babamın ağzında bir nakarat başladı: "Şu ikramiyeyi bir alayım Antalya'da bir hafta tatile gideceğiz."
Babam gidemedi. Babamın dünyasında, hayâle sıra gelemeyecek kadar gerçek vardı. Biliyorduk aslında biz de… Masal tadında dinliyorduk sadece. 
Sonraları biz gittik. Babamsız… Çünkü o hayâl, olduğu gibi bize geçti… 
Yüzü aşkın blok dairesinin önünde villada oturan ailenin, önce köpekleri zehirlendi. Güzelim köpek göz göre göre, zayıfladı, ip gibi oldu ve öldü. Anlayamadılar! Ufak oğlan, bir türlü kasisin yapılmadığı o caddede, eski bloklarına giderken araba çarptı. Baba cami çıkışı lokma dağıttı. Annenin siyatiği azdı. Ağız tadıyla Villa'nın sefasını süremedi. Hele o barbekü hiç yanmadı…